Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Mert YİĞİTCAN
Mert YİĞİTCAN

Haydi bakalım! takın at gözlüklerinizi ... Şiir dünyası sizlerden hizmet bekler!

Yorum

Haydi bakalım! takın at gözlüklerinizi ... Şiir dünyası sizlerden hizmet bekler!

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1228

Okunma

Haydi bakalım! takın at gözlüklerinizi ... Şiir dünyası sizlerden hizmet bekler!


Şiir, bir sesleniştir. Kendi kuralları içerisinde, sanatın bir dalı olarak, insanlık aleminin
en yoğun biçimde erişebildiği yazın biçimidir ayrıca.



Şiirin evrensel yanı , dil , din , ırk , cinsiyet ayırmaksızın tüm insanlığa hitap edişi nedeniyle ;
kapsayıcı , bağlayıcı , kültürleri birleştirici , bütünleştirici bir yanı da vardır.



Yapısı itibariyle , sanatçılar dik duran insanlardır. Değerleri olan , onlardan kaynaklanan da
mesajları olan insanlardır sanatçılar , yazar , çizerler , şairler .



Şiirden, şairden devam edersek , eser olarak üzerinde emek verilen , çaba gösterilen şey ,
bir şiir’dir. Şair o emeği yalnızca kendisi verir ve eserini üretir. Bu eserin oluşumunda ise
hiç bir kimseye ya da kuruma vefa borcu yoktur. Şiir , bir biçimde bütünlüğü olan bir eser
olarak ortaya çıktığında , yayınlandığında , seslendiği tüm insanlık aleminin ortak malı olur.



Gün gelir , bazı insanlar yüz yıllar sonrasında bile bir tek ya da bir kaç etkili şiiriyle bütünleşen
isimleriyle anılırlar.Yine de o şiirler dahi aslında tüm insanlığın ortak kültür değerleri
arasına girmiş , tüm insanlığın ortak malı olmuştur.



Bilinçli olarak geri bırakılmış , az gelişmiş toplumların sorunu ; yeterine okuyamama , düşünme ,
anlama , değerlendirme kabiliyetlerinin de gelişemeyerek , gerilerde kalmasıdır aslında.
Bireysel çıkar endişeleri , bireysel bakışlar , etkilenişler , bireysel ortak sürü davranışları ,
önü alınamaz biçimde yaygındır . Değerler ve değer yargıları ; üç beş kişilik küçük zümrelerin
çıkarlarına hizmet etmek üzere , o küçük zümreler tarafından , geri bırakılmış o toplumun
tüm fertleri üzerinde, algı yönetimleri ve baskılarla , ele geçirilmiş basın ve medya kanalıyla
oluşturulur.



Toplum yapısında, dindar , dinsiz , bizden , onlardan , dost , düşman gibi keskin ayırımcılıklar
yapılarak birlik ve bütünlük duyguları , birleştirici bütünleştirici ortak değerler yıpratılmaya ,
yok edilmeye çalışılır. Amaç , ortak ahlaki ve kültürel değerleriyle birleşmiş bütünleşmiş bir
toplum yapısının oluşumuna engel olmaktır. Gücü elinde bulunduranlar için bu bir var ya da yok
yok olma mücadelesidir.



Bizler bu şiir ve edebiyat sitelerinde ; şiirler üretmeye çalışan kalem sahipleriyiz sadece .
Toplumu cehalete sürükleyerek , sürü davranışlarına doğru yönlendirmeyi, değerlerini yok etmeyi ,
ve sonra , onlara hükmetmeyi amaçlayan bir yol çizmedik kendimize.



Kalem sahipleri, düşünce ve şiir emekçileri olarak bizler dik dururuz her ortamda , her biçimde .
Onun bunun adamı olmayız , kula kulluk etmeyiz . Bu kapsamda , hiç kimseye karşı da ödemek
zorunda olduğumuz bir vefa borcumuz yoktur.



Şiirlerimiz , kişisel olarak bizlere değil , insanlık alemine mal olmuştur. İnsanlığın kültür değerleri
arasında iyisi kötüsüyle yerlerini almaktadır.



Şimdi benim bir şiirim , ya da bir şair dostumla birlikte kaleme aldığımız bir şiirimiz , bu site ya da
herhangi bir başka sitede , takdir görse ne olur , itilip kakılsa ne olur ? Şiir bir tek nokta ya da
virgülünden neyi kaybeder , ya da ben , biz neyi kaybederiz sizce ?! Şiir şiirliğinden ya da yazın
değerlerinden ne kaybeder ?... Ya da kaybeden kimdir o durumda ?...



Yani azizim , bu adam , bu kadın , ya da her neyse bu insanlar bizden değiller , bize biat etmezler ,
bizim otoritemize tabi olmazlar öyle mi , vurun kellesini! , vurun şiirini! , görmezlikten gelin ,
dışlayın , itin kakın anlayışı mı olmalı bu tür sitelerin yönetiminde ya da seçici kurullarında ?



Bu bir soru işareti’dir bana göre ... Ben bu tür anlayışlar olmamalıdır diyenler tarafındayım.
İnsanlığa ve insanlık aleminin kültür değerlerine bakış açılarında " eşit , adil , tarafsız , objektif
değerlendirmeler yapabilmekten uzaklaştırılmış ; beyinsel yapıları yalnızca dışla, böl , parçala ,
yönet ya da yakın çevrendeki kendi oluşturduğun grup çıkarları için at gözlüklerini tak görevini
yap " çizgisinde konumlandırılmış ,algı düzeyleri acınası düzeylere indirilmiş kişilerle asla uğraşmam.



Onlar da bu durumu bilsinler istedim işte burada yazdıklarımla... Şimdi herkes görev başına .
İtin , kakın , görmezlikten duymazlıktan gelin bu adamın şiirlerini ...



Çok da komik hallere düştüğünüzün, bilmem ki farkında mısınız ?





Dostlar bu yazım vesilesiyle , son bir hafta içerisinde , itilip kakılarak , bir biçimde "at gözlükleri " nin
görüş alanına giremeyen , sıradan , her hangi bir değerlendirme ya da ödüle de layık görülmeyen
şiirlerimizden paylaşalım dilerseniz. Bu şiirler uğur böceği ile dahi değerlendirilmeyen şiirlerdir ...


BU BOZGUNCU ŞİİRLER AŞAĞIDADIR :


Bir ses versen ...









ay ışıltılı saçlarını gecenin ruhuna deva ettiğim susuşlarım var
bir ses ver sen
dermansız dertlerimle giymişliğimi ah keşke bir görsen
gün ve ateşin kor yangınlarını





bir avuç toprağına muhtacım şimdi
gönül ayaz kışta dar mevsim sonbahar
bir ney’in sesine sarılıp gitmişliğin geceden sabahı çağıran huzuru
yokluğunu dokumak duvar duvar yıkık odasında acılarımın
arasam da bulamamak , bilsen nasıl bir acıdır
ki, sokak sokak seni mevsimlerde
bilemezsin ...





ah tanrım!
gitti mi gidenler şimdi
kalanın alnına yazıldı mı hikayesi
ne ağır bir hüzün bu
sema’ ya uzanan ellerin çaresizliği





kim anlar şimdi
geceden sabaha asırları bağlayan
ilmik ilmik dokuyan ruhları
her yüreğin kanı damlayan gözlerden yaşları
kim alır
kim çıkarabilir beni şimdi düştüğüm çukurlardan





bir ses versen dua gibi
alıp götürsen beni ellerimden tutsan da
bıraksan ne olurdu çocuk günlerimize
koklasa koklasaydı şimdi
o gül goncası , gün gün toprak kokan tenlerimizi
gülümseseydi yıldızlar yine
bitimsiz rüya gibi
yaşatsaydın yeniden
yeniden o masum düşlerimizi





ah tanrım!
duysan da sessizliğimi
şimdi yalnız ve sevgisiz virane
ruhumun çorak iklimlerine
ne olur , bir ses versen





ne olur sesinden
bir ses ver sen
bir ses ver
sen …


Mert YİĞİTCAN
26 . 01 . 2015
İstanbul



.....



Kar Yangınları Senfonisi
( Şiirin Hikayesini Görmek İçin Tıklayın )















bir ocak yangınında kavrulmuş bulutlardık ikimiz‏
‎toz gibi dağıldık‏
ölgün‏
umutsuz‏




soluğu çıkmayan‏
nilüfer çiçeklerine ağlardık‏ biz
onlar da bize




umutlardık
bir buluta takılmış ses idik‏
ben sadece bana sarıldığın günkü gibi yağmuru seviyordum‏
sen gidince o yağmuru aradım‏
‎hangi kentin gece hikayelerine gizlenmişti‏
Ya da hangi çocuğun gözpınarı yangınlarına‏
‎bulamadım‏ …




serin maviydi geceler birlikte düştük‏
üşüdük sonra‏
bir türlü ısınamadı ellerimiz‏
‎bir karış sularda boğulduk çaresiz‏
zamanı bizden geriye savuran kimdi‏
‎‎kim di bilemedik ki
rüzgarıyla alıp götüren mazi çıkmazlarına‏ ellerimizi




ben sadece umutlarımızı seviyordum
tunami renkli yumuşak umutlarımızı
şimdi, eskimiş bir radyo da şarkımız biz’siz
çocukluk yıllarımızdan kalma bir mavi bere
üzerinde kardan bir ask bir iz‏




bir şehrin yıkıntıları arasında sahipsiz gülücüklerdi‏
gözlerimiz‏
‎kırık bir camdan hayatın ipine asılmış bir kedi‏
kuşlar‏
kedilerimiz‏




ben yine sadece hayallerimizi seviyordum
roma da , pariste dans
venedikte gondolda’ymışız
İstanbul Yeditepe de bir çay bahçesinde
yana yakıla şiirlerin kanatlarına binmişiz
yeditepe , yedi kere sallanmış
anilarimizi çalmış
şarkilarimizi notasız
bizi bizsiz bırakmış‏
Yeditepe yalanmış
kuşlarımız yanmış yanmış …




ocak yangınıydı çaresiz‏dik
işte biz de onda yanmışız‏
‎nefessiz rüzgarlara vermişiz hayallerimizi‏
denizi özlemişiz‏
okyanusun azgın dalgalarındaymışız oysa‏
‎martılar neden ölürdü bilmem‏ ki
geçerken üstümüzden‏
yoksa düşlerimiz miydi onlar‏
sevinçlerimiz mi‏




dinle simdi toprak kokulu mevsim
içime dikenleri dolduran hayat
bir fotoğrafa girdim
gördüm kendimi
bir zamanlar ben de gülümsermişim




ben belki sadece deniz iklimlerinin
bize vuran gölgesini seviyordum
martı kanadında dünyayı seyretmeyi
kumsalda gitar sesleri ve yakamozlar
yakamozu ısıklar sanalim yine olur mu Jose
ve dalgalar eşliğinde tangolar





Temmuz aydınlığını özlemiştim
yaz telaslarımızı
yıldız kaymalarında
ışıyan hatıraları
ben en çok seni sevmiştim işte Jose




biliyor musun Jose ,
ben en çok gözlerime dolan
görüntünü sevmiştim
buzdan bir el alıp da kalbimi donduruncaya kadar
ve her yaz sonu üzüm buğularında
hatıralarımızı içime çekmiştim‏
Mevsimler yaslı denizleri soldurana kadar‏
‎hep gizlice uyumanı izlerdim
ve batık gemiler misali anılarımıza devrilirdim‏




şimdi, geceler sensiz dinlediğim şarkılar gibi
sesleri duyulmayan hazin bir yalnızlık koyu hayat
çaresiz demirlediğim‏




haydi artık tut ellerimi Jose
melodilerini dinle geçmişin‏
lütfen çok bekletme beni‏
uzanalım bir meleğin kollarına‏

çürüyen güllerin toprağa yatışı gibi‏ …














Ayşegül Aşkım KARAGÖZ – Mert YİĞİTCAN
kuşları ve kedileri çok seven iki şair
27 . 01 . 2015


...




Sanma ki Unuturum Seni ...




sanma ki unuturum seni

‎toprağınım yağmurlarda çiçek kokan‏
sarmışım seni
menekşeler sarı güllerim‏
‎yapraklarında çiğ tanesi‏
‎karanlık gecelerinde ışığımla yangın bir mum‏
‎pencerende yuva yapmış bir serçeyim ben‏


sen ,
serçe sanırsın belki‏
o serçe ki ,
seni canından çok seven
senin için‏‏ dünyayı yerinden oynatırdı bu yürek bir bilsen‏




şebboylar damlarken gün batımlarına
şebboylar ağlarken
ellerin diyorum ne kadar hüzün
ve gözlerin aşkla bakmak için
ah ne kadar geç
ne kadar erken‏




rüzgar rüzgar eserim baş ucunda
‎ışıldayan ay ışığı saçlarında
kırık kanatlı kuşlar ağacında‏
uçup gitmem merak etme‏
‎seni bekliyorum ben‏
senden öte uzaklarda‏
‎mevsimleri giydiririm sana
üşütmesin zaman seni‏
sesine vururum kendimi‏
‎eskimiş şarkılarda‏





öldüğün sabahın buz dagında kaldım‏ şimdi
bir şarkı söylesen bana‏
biraz hicazdan‏
zamanda akıp geçen bir yazdan‏
‎sarsan kollarına yine eskisi gibi‏
"kuzum" desen bana‏
üzülmesen‏
gül bakıslım , sen ağlama desen‏
ağlamasan‏




çınlayan bir fotoğraf sesiyim ben artık‏
gözlerine oturmuş bir manzara‏
kucağında bes yaşimin ihtisamı‏
yüreğinde askımız‏
saclarında annemin sevgi ormanı‏
ah ben‏
yeniden dogsam gözlerinden‏




seni bekliyorum eskimiş anılarda‏
‎şimdi harap ve uzayan tren raylarında‏
öylesine yakınsın ki sen‏
ama neden öylesine de uzaksın bana‏
‎uzatsan şimdi ellerini‏
dokunsan saçlarıma‏
çocuk olsam yeniden salkım saçak ellerin ellerimde‏




dur dedim zamana
dur ki
yanındayken ellerinin sıcaklıgı ile
göz pınarlarının ırmak ırmak
suyunu saklayayım ki
sığınayım yine
sen yokken içine
ve gözlerin bir ıssız tepeden‏
mevsimler dokuyor şiirlerime‏




içimi ısıtan bir rüzgarsın‏
esintinle dalıyorum hülyalara‏
geceyim aslında ben‏
asılmış bir kuş gibiyim‏ şehrin sokak lambalarına‏




ve bir zaman sonra
saba rüzgarıyla geleceğim yanına
beni karşıla
o ışığın gecirgenliğiyle dolu boyutta‏
anılarımıza sarıldığımda
lütfen sen yine saçlarımı okşa‏




bak , gülümseyişlerimizi getirdim sana‏
kırlardan gelincikler papatyalar‏
gün ışığı biraz pencerenden‏
‎sevinçlerimizi getirdim asırlar öncesinden‏




yorgun bir kumru kondu bu sabah pencereme‏
ve bir ayna gibi yansıttı ruhunu bana‏
o sen’din bir tanem‏
sevgi dolu yüreğinle sen‏
beyazlaşmış bir ışığa yürüttü beni‏
karşımda gölgen‏




hala gitmemiş ellerimde teninin kokusu‏
‎saran yüreğimin evini‏
‎her yerinde gölgen ve ışık işte anla‏
gitmedin ki benden‏
gitmedim ki senden‏
bir şarkı yumağına dolandık‏
‎ve akşamsefaları içinde gizlendik‏
artık kimse ayıramaz bizi bizden‏
yağmur desenleri çiziyorum bulutlara‏
içinde desen desen
hep sen




bulutlar ki bir gülden soyutlanmış‏
gökyüzüne saplanmış‏
‎ben ise yaşamdan soyutlandım‏
yüreğine saplandım‏




her ayrılık zamansızdır gülüm‏
zaman sevmedi biliyorsun bizi‏
dönmedi göçmen kuşlarımız‏
kaybettik bütün kedilerimizi‏
‎anlamazdı hiç kimse bir damla suya hasretimizi‏
‎dinmeyen o çöl yangını mevsimlerimizi‏
‎birlikteyken bile bilmezler ki
hasrettik birbirimize‏
‎biten bir kum saatinde durmuş bir zamandık ikimiz de‏
umutlarımız karlı bir dağ yamacı‏
eriştiğimizde kopar düşerdi üstümüze‏

belki adı konmamış bu hüznü ilk kez yaşıyorsak da ikimiz‏
‎biz dünyayı kucaklardık‏ o muhteşem sevgimizle‏ …







Ayşegül Aşkım KARAGÖZ – Mert YİĞİTCAN
kuşları ve kedileri çok seven şair
27 . 01 . 2015





Bu vesileyle sitemizin çok değerli! çok objektif olan seçici kurul üyelerine de saygılar! sunalım ...
Evet ... Onlar da görevlerini yapıyorlar tabi ...

Mert YİĞİTCAN
28 . 01 . 2015
İstanbul






Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Haydi bakalım! takın at gözlüklerinizi ... şiir dünyası sizlerden hizmet bekler! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Haydi bakalım! takın at gözlüklerinizi ... şiir dünyası sizlerden hizmet bekler! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Haydi bakalım! takın at gözlüklerinizi ... Şiir dünyası sizlerden hizmet bekler! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Ayşegül Aşkım Karagöz
Ayşegül Aşkım Karagöz, @ruzgarcanlari
29.1.2015 10:25:32
Ben de yazdıklarınızın bir kısmına katılıyorum. Saygılar.

Ayşegül Aşkım Karagöz tarafından 1/29/2015 11:59:42 AM zamanında düzenlenmiştir.
Etkili Yorum
Yahya Oğuz
Yahya Oğuz, @yahya-oguz
28.1.2015 22:12:29
8 puan verdi
bence seçici kurulun göz önünde bulundurduğu şey daha önce günün şiiri seçilmemiş şairlerin nisbeten daha iyi olan şiirini seçme uğraşıdır. bu şekilde o kişiyi sayfaya bağlamış oluyorlar. birçok değerli şairler var. mesela her şiiri günün şiiri olabilecek mükemmellikte yazan birçok şair var. yazdıklarınıza genel olarak katılıyorum.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL