2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
650
Okunma
Sevgilim Yoldaşım;
Devrimcilerin insan olduklarını unutmak onları anlamamızda ve pratiklerinden öğrenmemizde eksiklikler oluşturur. Kimi zaman çok önemli tarihsel kişilikler tek yönlü algılandıkları için yanlış anlaşılır ya da anlaşılmazlar. Dünya devrim tarihinin başlıca önderlerini yanlış anlamaya neden olan yalnız bireyin algısı değil, ona şekil veren ideolojik aygıtlardır kuşkusuz. Öyle ya, algıyı yaratan başlıca unsur egemen söylem biçimleridir.
Der bir kitabında yazar.
Seninle bunları ne çok konuşmuştuk. Özellikle genç bir insan önünde yaşayacağı güzel ve mutlu günlerin olduğunu hayal ederken böyle bir ideal uğruna ölümün en acımasız ve en insanlık dışı şekliyle yüz yüze gelmesi toplumunun geleceğini ve çıkarlarını kendi kişisel kazanç ve mutluluğunun önünde tutmasından başka ne olabilir?
Eskiden Devrimcilere Berduş! Yakıştırması yapılırken bu dönemde Çapulcu! sözcüğü dillere pelesenk oldu.
Ey, suya sabuna dokunmaya bile cesareti olmayan. Kendi huzur ve mutluluklarını ülke toplumunun üstünde tutan uyur gezer insanlar!
Aranızda Taksim Meydanına gidenleriniz olmuştur tabii. O çapulcu dediğiniz dağ yürekli yufkadan ince kalpli gerçek insan ve yurt severler olmasaydı meydan bu gün ne halde olurdu diye düşündünüz mü bu arada?
İlkokul öğrencisinden tutun da nice canlar canları pahasına topraklarına geçim kaynaklarına ve bir avuç kalmış maddi manevi değerlerine sahip çıktılar. Haksızlıklara hukuksuzluklara direndiler onca akıl almaz güç yetmez zalimliklere karşılık.
Sizin gibiler bana dokunmayan yılan bin yaşasın sözüyle avuturken kendilerini
Şunu çok iyi belleyin! İstese de Devrimci olamaz böyleleri zaten.
Bu öyle bir aşktır ki aşktan da öte bir aşk! Ölüm burnunun ucundadır. Uğruna yapamayacağın şey yoktur.
Bu, aşklı meşkli söyleşi ve yazılarda olduğu gibi; aşk cesaret ister. Yürek ister. Aşkından ölüyorum sevgilim, deyip de bu eylemlerin zerresini bile gösteremeyen sıradan insanların işi olamaz asla.
Evet sevgilim –Yoldaşım;
Bu gün bir film seyrettim Yüreğim delice çarparak. Gözlerin gözümde tüterek. İkimiz de aynı gün ve aynı tarihte doğmuşuz biliyorsun Leo!
Film sonrası hücrende yazıp bir şekilde bana ulaşan mektubunu okudum. Kim bilir kaç yüz keredir…
“Buradan çıkacağımız imkansız görünüyor. Bizim gibilerin iki aşkı vardır biliyorsun. Biri Devrim aşkı öteki gönül yarası. İkisi uğruna da ölmeye değer. Biz bu yola adadık kendimizi ey sevgili.
Firari olacağımız günler yakın gibi. İnan ve bekle beni Yoldaşım ey yiğit yârim…
Gökyüzü damımız olacak ışıl ışıl…
Yıldızlar yorgan her renkten....
Altımızda öz yurdumuzun aziz toprağı bağrına basacak en sıcak ana kucağı gibi bizi…
Güldür güldür akan sularında serinleteceğiz bedenlerimizi...
İşe bak ki iki gündür işkence olsun diye dinlettikleri şarkımızın sarhoşluğu içinde yazıyorum sana bunları.
Bu karanlıklar bir gün son bulacak elbette Yoldaşım.
Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az öncesidir.
Kazdığımız tünelden çıkardığım taştan yonttuğum bir armağanı da getireceğim yanımda...
Alnından en derin muhabbetle öpüyorum Sevgilim-Yoldaşım."