Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Özkan KÖSE
Özkan KÖSE

Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak

Yorum

Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak

5

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

1494

Okunma

Okuduğunuz yazı 13.1.2015 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak

Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak

Her insanın misyonudur ; yaşamak.
Nedenini bilmese de..
..

Bir an gözlerinizi kapatarak , neden yaşadığınızı düşünün. Ve kendinize ; ’Yaşamaktaki gerçek amacım nedir?’ diye sorun. Dürüstçe verdiğiniz cevabı düşünün. Cevabı sorgulamanıza gerek yok. Ki zaten sorgulasanız bile işin içinden çıkamayacaksınız. Bu , sizin beceriksiz olduğunuzu değil , içinde yaşadığınız evrenin keşmekeşliğini gösteriyor sadece.

Peki gerçekten dürüst müsünüz? Evet demeden önce bütün yaşamınızı biraz gözden geçirin. Doğduğunuz günden bu yana, içinde yaşadığınız hayatı algılamaya başladığınız andan itibaren bu yazıyı okuduğunuz şu ana kadar , aklınıza gelen bütün yaşadıklarınızı biraz düşünün. Olumlu ya da olumsuz, acı ya da tatlı, karşınıza çıkan olaylar içerisinde karşılaştığınız insanlar ile iletişim halindeyken ne kadar kendiniz oldunuz, ne kadar dürüst oldunuz. Ya da olabildiniz.

Bu yazıyı yazan ben de dahil olmak üzere , bu soruna ’Tamamen evet!’ diyebilen ve bunu ispatlayabilen bir ( 1 )kişi var ise kendisini saygı ve sevgilerimle selamlarım.

İnsanlara yalan söylemek , sahte olmak , en basit deyim ile kandırmak çok kolay. Emin olun sihirbaz olmanıza gerek yok. Ya da bunun için özel bir ders almanıza gerek yok. Yaptığınız , gerçekleştirdiğiniz, söylediğinizin sonucu size çok ama çok kötü bir getiride bulunacak olsa bile olanı olduğu gibi anlatmak , evirip çevirip başka bir şekilde anlatmaktan daha zor. Düşünün biraz ; çocuksunuz ya da gençsiniz , babanızın otomobilini , ondan izinsiz olarak aldınız ve kullanırken bir direğe çarptınız. Otomobil zarar gördü. O halde otomobili aldığınız yere geri getirdiniz. Babanız otomobili gördü ve ’Ne oldu bu otomobile?’ diye sordu. ’Bilmem, sabah baktığımda böyleydi işte’ dediniz. Peki şimdi ne olacak sizce? Babanız otomobilin hazar gören yerlerini düzeltecek , düzeltmek için belli bir miktar para harcayacak ve size vereceği paradan kısmasa bile evi için harcaması gereken bir takım paralardan kısacak ve ev için yapılması gereken harcamalar kısılacağı için belki de , ufak da olsa , ev içerisinde biraz sıkıntı , moral bozukluğu meydana gelecek. Ve bir süre sonra ( insanı özellik olarak ) biraz vicdani rahatsızlık duyacaksınız. Oysa ki en başında bu hatanızı kabul etseydiniz , belki biraz azar işitirdiniz ya da bir tokat. Ama en azından sizin suçunuzun cezasını tüm aile çekmezdi.

Bu yazdıklarımı , ilk okula giden bir çocuğunuza okutun diye yazmıyorum. Bu kadar basit değil sahte olmak. Ve başınıza gelen her kötü olay , babanızın otomobilini ondan izinsiz alarak yaptığınız kaza sonrası oluşan durum kadar da kolay atlatılabilecek bir durum değil.

İnsan ilişkileri , günümüzde , tamamen karşı tarafı ele geçirme üzerine kurulduğu için , ilişkiler kompliman üzerine kurulmuş durumda. Sahtelikler , yalandan gülümsemeler.. Ne ararsanız var.

Peki insanlar neden dürüst olamıyorlar? Neden kendilerini saklıyorlar? Neden bir insan sizin yanınıza geldiğinde sürekli sizden bir şeyler almak için olmadık oyunlar oynuyor? Neden bir insanı ele geçirmek üzeredir günümüz ilişkiler.? Ya da bütün bu soruları kendimize soralım. Neden dürüst olamıyoruz , neden kendimizi saklıyoruz, neden bir insanın yanına gittiğimizde sürekli ondan bir şeyler almak için olmadık oyunlar oynuyoruz?

Ben yapmam böyle şeyler mi dediniz.. O halde bu yazıyı neden okuyorsunuz?!

İnsan neden dürüst olamaz! Haydi derine inelim biraz. Bütün psikolojik araştırmaların sonucu göstermiştir ki ; insan korktuğu sürece asla ama asla dürüst olamayacaktır. Bu korku, önünüze çıkan bir canavarı gördüğünüz anda hissettiğiniz korkudan daha büyük bir korku emin olun.

Bir toplum içerisinde yalnız kalmaktan , beğenilmemekten , sevilmemekten , işsiz kalmaktan, parasız kalmaktan, o evi/otomobili alamamaktan.. Yani kısaca , insani ihtiyaçları karşılayamayacağımızı düşündüğümüz bütün her şeyden korkuyoruz. Çünkü hayatımızın idamesini başkalarına bırakıyoruz. Kendi sorumluluklarımızı ele almaktan kaçıyoruz. Ve bu durumu saklamak için sonuç olarak, sırf insanlar bizim istediklerimizi yapsınlar diye olmadık sahtelikler içerisine giriyoruz. Yalnız kalma sorumluluğumuzdan kaçarak yalnız kalmamak için kalabalığa uyuyoruz, olduğumuz halin sorumluluğundan kaçarak ve olduğumuz hali beğenmeyerek beğenilmek için yemek yemiyoruz ve yemek parasını gidip pahalı kıyafetlere harcıyoruz, duygularımızın sorumluluğundan kaçarak ve kendimizi yeterince sevmediğimiz için sevilmek adına bizi sevebilecek olan insanların sevme kriterlerini yerine getiriyoruz , elimizde bulunan gücün sorumluluklarını bilmediğimiz için işsiz kalmamak adına olmadık insanların önünde boyun eğiyoruz , ihtiyaçlarımızın sorumluluğunu bilmediğimiz için , parasız kalmamak adına olmadık işler yapıyoruz ,o evi/otomobili almak için hayati ihtiyaçlarımızı bir kenara atıyoruz. Yani kısaca, insan(!) olmak için insanlıktan çıkıyoruz!

Ama bir şeyi unutuyoruz! Biz ne istiyoruz aslında? Yalnız kalmamak mı , sevilmek mi, beğenilmek mi, iş mi , para mı , ev mi otomobil mi.. Yoksa insan gibi yaşamak mı. Ya da insan gibi yaşamak nedir? İnsan nasıl olunur. Bütün sorumluluklarımızı bir başkasının üzerine atarak mı..

Ferrarisini Satan Bilge fenomenini düşünün. Bir adam elindeki her şeyini satıp özüne çekilmeye çalışmış özetle. Ve insanlar bu adamı ayakta alkışlamış. Peki ben o adama şunu sorayım? Madem ki bu kadar samimiydin kardeşim, Ferrari alabilecek kadar zengin olurken fakirleştirdiğin insanları Ferrarini sattıktan sonra bir kez olsun ziyaret etmiş mi? O insanların yanında bulunmuş mu? Onlara haklarını iade etmiş mi. Bütün insanlar eşit değil miydi? Sen milyonluk Ferrariye binerken açlıktan ölen insanların temel ihtiyacı olan 1 adet ekmekten milyon tane alınırdı, haberin var mı! Ferrarini sattıktan sonra , o para ile açlıktan ölen insanların temel ihtiyacı olan 1 adet ekmekten milyon tane alıp insanlara dağıttın mı? Ben söyleyeyim . HAYIR!! O halde senin Ferrarini satmış olman , benim gözümde, tribüne oynamaktır kardeşim. Geçmiş olsun.

İsteklerinizi gerçekleştirirken , isteklerini yok ettiğiniz insanları düşündünüz mü hiç? ( Ben şahsım adına , dürüstçe söylüyorum ki ; çoğu zaman HAYIR!) Yalnız kalmamak için tepinirken yalnız bıraktığınız insanları düşündünüz mü mesela. Sevilmek isterken sevilmeye ihtiyacı olan insanların sevgilerini yok ettiğinizi.. Ya da bir çok şey...

Aramızda kaç kişi, otomobil almak için biriktirdiği parayı , otomobil almaktan vazgeçip , daha temel ihtiyaçları olan insanlara verir? Hiç kimse mi? Eh o halde , Ferrasini satan bilge de kendiliğinden çöpe gitti. Geçmiş olsun.

Şimdi şunu sorabilirsiniz ; kardeşim , kendin yapamadığım şeyleri bize neden anlatıyorsun? Cevabım ; en azından hatamı kabul ediyorum!

Hanginiz , bir topluluğun karşısına geçerek ; ’Ben sizi sevmiyorum aslında ben kendimi seviyorum ve bu nedenle sizi sevdiğimi söylüyorum, uyanın artık!’ diye bağırabilir? Ya da ; ’Benim buraya çıkmaktaki amacım , aslında sizi değil kendimi sevdiğimi söylemenin ötesinde , sırf kendimi size göstermek!’ diyebilir? ’Eh söylesek de yaranamıyoruz söylemesek de, o halde bizden ne istiyorsun sen!’ dediğinizi duyar gibiyim.

Sevginin gerçek hali , onu karşısındakine söz ile söylemek değil, ne olursa olsun dürüst olmaktır ve bunu eyleme dökmektir. Ben sizi sevmiyorsam , uygun bir dil ile , sizi sevmediğimi söylemem gerekir ki dürüst olayım ve sizi de yanıltmayayım. Seviyorsam da bunu söylememe gerek yok bunu eylemlerimle belli etmeliyim. Bunu yapamıyorsam , benden sahtesi yoktur!

Sizin yaptığınız her hareket , söylediğiniz her söz, insanların size yaptıkları hareketler ve söyledikleri sözlerdir aslında. Ve en büyük sevgi, yanındakini olduğu gibi kabul etmektir. İnsanın kendi kriteri diye bir şey yoktur. Herkes aynıdır. Sadece sizin bakış açınız değişir. Siz teni kahverengi olan bir insana ’zenci’ derseniz o kişi zenci olur. Ama o kişi insandır sadece. Kendinizi o zenci dediğiniz insanın yerine koyun. O da size ’beyaz’ diyecektir. Siz o insandan sırf teni kahverengi diye ,kendisine zenci diyerek olumsuz bir tavırda bulunursanız , o insan da size , sırf teniniz beyaz diye size beyaz diyerek olumsuz bir tavırda bulunur. Ve anarşi böyle doğar. Doğmuştur. Doğacaktır.

Dürüst olun. Kendinize de başkasına da. Tabii ki herkesi ya da her şeyi sevmek zorunda değilsiniz.Ama en azından herkesi ve her şeyi olduğu gibi kabul etmelisiniz. Değiştirdiğiniz ya da değiştirmeye çalıştığınız herkes ya da her şey sizin bir eksikliğinizi bir dürüst olmadığınız yönünüzü ortaya çıkarır. Eğer bir şey hoşunuza gitmiyorsa ,dürüst olun ve hoşunuza gitmediğini söyleyin, değiştirmeyin. Değiştirirseniz onun sizin olduğunuzu düşünseniz bile , artık hoşunuza gidecek bir hale geldiğini düşünseniz bile orijinalliği kaybolacağı için sizin istediğiniz aslında olmamış olacaktır.
..


Ve şimdi size soruyorum :
Sevgilinizi, eşinizi , arkadaşınızı.. kim olursa olsun, onu gerçekten sevdiğiniz için mi seviyorsunuz, yoksa onun sizi sevmesini sağlamak için mi seviyorsunuz?

Cevabınız ne ise siz ’o’ sunuz.

Ve ne kadar dürüst iseniz , cevabınız da o kadar sizi yansıtır.

..


Küfür ediyorsanız
Rahat olun
Ben rahatım.
Eyvallah.



Yazımı , günün yazısı olarak seçen kurula sonsuz teşekkür ederim. Saygılarımla..

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Yaşam sanatı / dürüst olmak Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yaşam sanatı / dürüst olmak yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yaşam Sanatı / Dürüst Olmak yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Billur T. Phelps
Billur T. Phelps, @billurt-phelps
14.1.2015 19:43:27
Uzunca bir zaman oldu, sevmediğim insanların kriterlerini yerine getirmeyi bırakalı . Aslında düşünürsem, iş hayatım dışında (yöneticilerin isteklerini beğensek de beğenmesek de yapmak zorunluluğu vardı) pek de sevmediğim bir şeyleri yapmaya kendimi hiç mecbur hissetmedim.

Hatta çok mu ters geldi o iş yerindeki sistem ve tavırlar, kapıyı çarpıp gitmeyi de bildim. İş bulmadan nereye gidiyorsun yahu diyenlere inat. Her seferinde de yaratan beni çok daha imkanları yüksek bir yerlere koydu. Risk almadan, huzur gelmiyor bazen.

Onun dışındaki yaşamda ise, bazen karşımdaki incinmesin diye gerçekleri yumuşatarak da olsa söylemeyi tercih ettiğim çok oldu. Ama şimdi bunu da yapmıyorum. Doğru bildiğimi direkt dile getiriyorum. Karşımdakinin hoşuna gitmesi veya gitmemesi artık umurumda değil. Zira ben yalnızlığı da
sevmeyi, kendi kendime yetmeyi gayet güzel öğrendim..

Sevgiler,
Davidoff
Davidoff, @davidoff
14.1.2015 18:50:15




"Yalan söyleme ancak, bir yalanın cebinde hazır olsun."



Yazını çok beğendim Özkan Bey. Çok kişinin okuması dileklerimle.

Tebrik ederim.








Gülüm Çamlısoy
Gülüm Çamlısoy, @gulum-camlisoy
14.1.2015 14:13:19
Okudum ve düşündüm...Bir kez daha döndüm başa ve yeniden düşündüm.
Öncelikle yüreğinize, kaleminize sağlık efendim. Fazlasıyla insanı irdeleyen ve düşünmeye sevk eden bir yazı kaleme almışsınız bu bağlamda gönülden kutlarım.
Dürüst olmak...Ve ön yargılar, yaftalanan ademoğlu ve havvakızı derken savunmasız kalan bir benlik üstelik doğrucu Davut olsanız da. Özümü yitirmemek ve içimdeki çocuğu yaşatmak adına tüm mücadelem. Neden bunu söyleme gereği duydum bilmiyorum sanırım anlaşılmak, anlam bulmak ve bir o kadar anlamak tüm derdim.
Samimiyet ve şeffaf bir ruh aslında en kolayı bu bağlamda kötülüğün bir sanat olduğu inancı taşıyorum. tüm yalanlara ve çirkinliklere dur demeyi nasıl isterdim. Konu uzar, efendim.
Tebriklerimi bırakıyor ve çekiliyorum köşeme. Değerli bir paylaşım hem de fazlasıyla.
Saygılarımla...
karayel karayel
karayel karayel, @karayelkarayel
14.1.2015 10:58:53
Evet çok güzel ve düşündürücü bir yazı önce yazanı kutlar yazılarının devamını dilerim.
Galiba bu yazıda yalnızca kendi adıma birşeyler yazabilirim çünkü hepimiz önce kendimizden sorumluyuz.
Güzel bir tesbit sevilmemekten ve kaybetmekten kortuğumuz için dürüst olamıyoruz.Her zaman doğrudan değil önce yanlıştan,ve acılardan geciyoruz ama yinede akıllanmıyoruz.Her yalanda kaybettiklerimiz o kadar çok ki yinede ders almıyor yalanların ardına saklanıyoruz.Oysaki dürüst olsak başta küçük kayıplar verir ama sonunda büyük şeyler kazanabilirz.Ne zaman bu gerçeği görürsek işte ozaman kendimize ve sevdiklerimize dürüst oluruz.Dürüstlük kendimiz ve sevdiklerimiz için en büyük erdemdir.Bu erdeme ulaşmak için malesef ki birçok acılardan geçmek gerek.O acılardan ders almak ve önce kendimizi sorgulamak sorgularımızda gerçeği bulmak bulduğumuzda o gerçeğe sıkı sıkı tutunmak gerek.Hayat yalanıların ardına saklanmayacak kadar kısa ve her ne olursa olsun önce kendimize dürüst olalım çünkü hayat önce senden başlar sevdiklerinle devam eder.....

Bu güzel yazı için tekrar tşk ederim saygılar değerli kalem
Sihirli Kalem
Sihirli Kalem, @sihirlikalem
14.1.2015 01:37:03
Gecenin şu saatinde bu yazıyı okumak çok ama çok iyi geldi.
Birazdan alacağım ilacın üstüne hele...

Üslubunuzdaki samimiyet, cümlelerin insanla kurduğu iletişim mükemmel.
Şu gerçekçi sorular da cabası.
Geçen yıl ünlü bir kişisel gelişim uzmanının düzenlediği bir programa katılmıştım.
Oldukça verimli ve güzel geçmişti. Sorduğu bir soru vardı ve ben o soruya kendi içimde verdiğim cevabı hiç unutmadım.

Yaşamdaki amacınız ne?
Düşündüm, ne bol paralı bir varlık ne de kalabalık ortamlar.
Neden bilmiyorum ama gözümün önüne sevdiklerim geldi.
Şöyle bir döndüm kendime dedim ki;
Yahu tamam amacın var çok hem de...ama benim amacım bu dünyadaki görevim bittiğinde gözlerimi o sonsuz uykuya kapatmadan önce;
" İyi ki yaptım"dedirtecek şeyler olsun hayatımda.

Keşkelerden uzak iyi kiler olsun.
Bir incinme, bir kırma mümkün olmasın.
Yoksa mal mülk boş...


Dürüstlüğe gelince...Ne hissediyorsa söylemeli insan,iyisiyle kötüsüyle.Her zaman dürüst olamadım çünkü bazı gerçekler kırıcı olabiliyor ve kırmak benim en çok korktuğum şey.

Sevmeye gelince...karşılıksız da oluyor bu...Bir çıkarım yokken insanlıktan, sevdiklerimden.
Bir beklentim yokken seviyorum.

Daha nice şeyler söylenir de...

Yazınız iyi ki güne düşmüş.Bundan sonra en azından yazılarını bekleyeceğimiz bir değerli kalem daha oldu.

Ellerinize, yüreğinize sağlık.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL