Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
yüceak
yüceak

Çevrecilerin Rengi Kıpkızıl Olmalıdır !

Yorum

Çevrecilerin Rengi Kıpkızıl Olmalıdır !

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1384

Okunma

Çevrecilerin Rengi Kıpkızıl Olmalıdır !

Çevrecilerin Rengi Kıpkızıl Olmalıdır !

İnsanın,
daha çok zenginleşmek ve daha rahat yaşayabilmesi için doğayı sömürmesi,
yağmalaması ve egemenliği altına alması anlayışı,
insanın insanı sömürmesi ve hegemonyası altına alması anlayışından kaynaklanır.

Bu anlayış anaerkil dönemin sona erişi ataerkil dönemin başlangıcı, ataerkil ailede kadını sömürmeye ve baskı altına almaya başlamasına kadar gider.

O zamanlardan beri insanlar sadece meta,
kaynak ve özne yerine nesneye dönüşmüş varlıklar olarak yaşamaktadır.

Bu tarz bir toplumsal tahakküm anlayışının ortaya çıkarttığı,
sınıflar,
mülkiyet biçimleri ve devletsel kurumlar,
düşünsel olarak insanlığın doğa ile ilişkisine taşındı.

Doğa giderek sömürülecek,
üzerinden kar elde edilecek,
meta ,
nesne ve hammadde olarak görülmeye başlandı.
Doğaya karşı bu bakış açısı vahşi kapitalist toplumun ortaya çıkması, kapitalizmin gelişmesi,
emperyalist ve daha sonra küresel boyuta evrilmesi ile içinden çıkılmaz ve baş edilemez bir dürtüye dönüştü.

Bu yalnızca sınıflı toplumun egemen sınıfının anlayışı haline gelmedi;
aynı zamanda köleler,
serfler,
işçi sınıfının doğaya bakış açısına da sirayet etti.
Bunun en basit örneğini bir Kartepe gezisinde yüksek bir tepeyi aşıp o tepenin yamacına geldiğimizde karşımıza çıkan o eşsiz manzarayı seyrederken,
yanımdaki arkadaşıma ne düşünüyorsun? Diyerek sorduğum soruda aldığım yanıtta gördüm.

Arkadaşım "eğer birgün parası olursa bu manzarının bulunduğu vadiye villalar yaparak satabileceğini ve buradan çok para kazanacağını" düşünüyordu.
Bu yanıtı veren bir lastik fabrikasında çalışan taşeron işçisiydi !

Bu en basit örnek bile kapitalist,
hiyerarşik toplum düzeninin toplumun bütün sınıflarının,
katmalarının doğa ile ilişkilerini,
işbirlikçi oligarşik burjuva toplumunun yasalarıyla kurgulamasına neden olduğunun en yalın ispatıdır.

Kendine has kültürel birikimi sayesinde,
modern toplumun,
yani bizim şu kar peşindeki burjuva toplumumuz insanlığın doğa ile kavgasını geçmişin endüstri öncesi toplumlarından daha tehlikeli şekilde kızıştırmaya yatkındır.

Burjuva toplumunda insanlar nesnelere dönmekle kalmayıp,
metalara,
pazarlarda satılmak için tasarlanmış ve sipariş üzerine üretilmiş eşyalara dönerler.

Meta olarak insanlar arası rekabet,
tamamen gereksiz malların üretilmesiyle birlikte,
kendi içinde bir amaç haline gelir.

Nitelik niceliğe,
bireysel kültür kitle kültürüne,
kişisel iletişim kitle iletişimine dönüşür.

Doğal çevre devasa bir fabrikaya ve kentler baştan sona bir pazar yerine dönüşür.

Gezi parkındaki ağaçlardan,
fırtına deresine,
Soma zeytinliklerinden,
Munzur çayından,
kaz dağı ormanlarına.
Validebağ’dan,
Sapanca gölüne,
her şeyin bir fiyatı vardır.

Bu ister doğal bir alan olsun,
isterse tarihi bir değer,
isterse bir kadının bedeni olsun,
isterse,
bir çiçeğin kokusu,
kutsallık ve onur sadece paraya indirgenmiştir.

Böyle bir toplumda makine işçinin gücüne güç katmaz,
işçi makinenin gücüne güç katar.
Teknoloji insanlık birikiminin bir sonucu olmaktan çıkar,
insanlık kültürü teknolojinin bir uzantısı haline gelir.

Kapitalist sistemde Kadın ya da erkek her birey bir makinenin parçası haline gelmiştir.
Çok köklü bir değişime ihtiyacımız var.
Bu değişim öylesine derinlikli ve kapsamlı ki devrim ve özgürlük anlayışlarımız bile geçmişteki tüm ufuklarımızı zorlamalıdır.

Artık doğal çevreyi korumak ve güçlendirmek için yeni teknikler üretmek yetmez.
İnsanlığın yaşama bakışını,
doğa anlayışını ilkel kabile toplumlarından bu zamana kadar çarpıtan tepeden inmeci hiyerarşik ve baskıcı ilişkiler ağını değiştirmemiz gerekiyor.

Sadece burjuva hiyerarşisini değil,
genel hiyerarşiyi,
sadece burjuva sınıfını değil bütün sınıfları sönümlendirecek değişimler gerekiyor.

Kentlerimizi ve toplulukları eko-topluluklara dönüştürmeli.
Yaşadığımız eko sistemi kapasitesine uygun biçimde değerlendirmeliyiz.
Teknolojilerimiz en az hatta hiç kirlenme yaratmayacak teknolojilere uyarlanmalı ve yerel enerji kaynaklarımızdan yararlanmak için düzenlenmelidir.

Yeni bir ihtiyaç anlayışı geliştirmeliyiz.

Bu bize medyanın ve modern kültürün dikte ettiği ihtiyaç anlayışı değil sağlıklı bir yaşamı destekleyen ve bireysel ihtiyaçlarımızın ifadesi olan bir ihtiyaç anlayışı olmalıdır.

Toplumun yönetimine aracılarla katılmak yerine,
kişisel olarak kendimiz katılmalıyız.

Burada değiştirmemiz gereken şey sadece insanı insanın karşısına dikmekle kalmayıp,
insanı doğanın da karşısına diken çağlarca süregelmiş ve birbirini üretmiş tahakküm ve baskı anlayışlarıdır.

Çünkü yazının en başında da anlattığım gibi "insanlıkla doğanın savaşı,
insanla insanın savaşından türemiştir."

Ekoloji hareketi,
bütün yönleriyle tahakküm sorununu kucaklamadıkca,
günümüzdeki ekolojik ve çevresel bunalımın kökeninde bulunan nedenleri ortadan kaldırma mücadelesine hiçbir katkı sağlamayacaktır.

Ekoloji hareketi,
toplumsal değişim ve sosyal devrim fikirlerine uzak kaldığı müddetçe, sadece kirlenme,
koruma ile ilgili reformlarla uğraşmaya devam ederse,
sadece çevrecilikte takılıp kalırsa,
mevcut olan doğa ve insan sömüren sistemin yedek paraşütü olmaktan öteye gidemeyecektir.

Devrimci ve değişimci bir çevre hareketinin rengi sadece ekolojinin yeşili olmamalıdır.

Baskı ve hiyerarşi karşıtı anarşizmin siyahı ve sınıfların,
baskının düşmanı komünizmin kızılı tüm çevrecilerin rengi olmalıdır.

Unutmayın,
bütün büyük zulümler,
biz arkamızı dönüp susmayı tercih ettiğimiz için yaşanıyor.

Varmak için yarınlara bizimde hasretimiz var !..
Atilla Yüceak Aralık 2014
Araştırmacı Yazar-Şair

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Çevrecilerin rengi kıpkızıl olmalıdır ! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Çevrecilerin rengi kıpkızıl olmalıdır ! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Çevrecilerin Rengi Kıpkızıl Olmalıdır ! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL