5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
893
Okunma

Çok değer verdiğim Edebiyatçı ve daha öncesinde, dürüst samimi cesur ve gerçek insan yanıyla tanıyıp takdir edip, onur duyduğum bir defter dostum mavi renge olan ilgi ve beğenimi sezinleyip bana
‘Mai Dünya’ yakıştırmasını yapmıştı.
Gerçekten mavi renk çok sevdiğim bir renktir. Açık renklerin en başında gelendir.
Ne güzel. Ne naif ince ve zarif bir ithaf.
İnsanları anlayabilmek. Tanıyabilmek. Kime nasıl bir değer, bir anlam yükleneceğini bilmek, bunun farkında olabilmek bir bilgelik gerektiriyor sanırım.
İstersen cihanı gez dolaş. İstersen başını kitaptan kaldırma. İstersen popülerliğin sınır tanımasın yine de nafile insan olamadıktan sonra.
“Bütün cihanı dolaştım güzel ahlaktan daha üstün liyakat bulamadım” sözü hayatımın en özlü sözü olagelmiştir.
Yaradan’nın bir kuluna bahşettiği en büyük paye, yüreğindeki o gizli ışık, o sonsuz parlaklıktır bana kalırsa.
Bol bol övgü dağıtmak çok kolay iş. (defterdeki çolpşaş. İstersen alışmaları kast etmiyorum elbette. Herkes gönlünce değer biçiyor nasıl olsa)
Hak etmeyene verilen değer vereni de değerinden eder, sözüm de başta kendi deneyimimin ürünüdür maalesef.
Şimdi gelelim Mavi Gömlek hikayesine.
Bir tarihte İzmit’in, ilk kadın belediye başkanı olan rahmetli Leyla ATAKAN Kocaeli Fuarına imzasını atmıştı. Biz İzmit derdik. Ki hala öyle derler oranın yerlileri. Üstelik çok sevdiğim ve benimsediğimden olsa gerek ben ‘bizim’ diye bir de ön ek getiriyordum yanına. Yani bizim İzmit oluyordu o vakit. Kolay mı…Çocukluğumun son yılları. İlk gençlik çağlarım. Ayrıca sosyalist kimliğimi fark etmem hep bizim İzmit’ de geçen zamanlara dayanır.
Ünlü Ankara asfaltı. Denizyolu. Tren hattı ile kuşatılmışlığı ender görülen özelliklerdi. Karşı sahillerinde peş peşe dizili duran Gölcük, Değirmendere, Karamürsel özellikle yağmur sonrası beliren gök kuşağı altında tam bir şiirsel görsele dönüşmekteydi.
Çarşının tam ortasından geçen tren yolunun bir benzeri daha var mıydı onu bilmiyorum işte
Özelliklerinden biri de; son derece aydın çağdaş ve bilinçli bilgili görgülü insanların çoğunlukta olduğu bir il olmasıydı. Okul çeşitleri ve bolluğu yadsınamazdı.
Hem sanayi bölgesi hem memur ve asker ailelerinin çoğunlukta olması farklı ve farklı renkler katıyordu yaşanmışlıklara.
Fuarın açıldığı günlerin birinde bir akşam, ben ve küçük erkek kardeşim, kol kola girerek onca kalabalık arasında zorla ilerliyorduk. Eh, fuarda neler ne eğlenceler yoktu ki. Çoğunu ilk kez görüyordu insanlar belki de.
Biz iki kardeşte; insanları çok tuhaf gösteren Aynalara girmeye karar verdik. Şaşkınlık ve gülmekten bir hal olarak dışarı çıktık ve girdik yine o kalabalığın içine.
O akşam erkek kardeşimin üzerinde mavi bir gömlek vardı. Uzun boyu fevkalade yakışıklı görünümüyle genç kızların ilgi odağı oluyordu. Ama o on beş yaşın mahcup tavrıyla abasına öyle güzel korumacılık ve eğlence arkadaşlığı yapıyordu ki..
Ben hemen kardeşimin mavi gömleğinin koluna yapıştım. Hem için için gülüyor hem kardeşime aynalarla ilgili sorular soruyor aklıma ne gelirse anlatıyordum.
O kalabalıkta epeyce bir yürüdükten sonra kardeşimden hiç ses çıkmayınca başımı kaldırıp yüzüne baktım.
O da ne! Aman Allah’ım! Ben onca zaman Mavi Gömlekli hiç tanımadığım bir erkeğin kolunda yürümüşüm. Bir çığlık atarak kolundan çıktım. Orta yerde aynalara inat ağlamaklı bir şekilde bekledikten sonra canım kardeşim yanıma geldi. “Ablacığım seni arıyordum. Nerelerdesin? "
Sakın mavi rengi o akşamdan sonra sevdiğimi sanmayın. Ama bir erkekle ilk ve son romantik yakınlığım o Mavi Gömlek sayesinde oldu buna inanın.
Canım Kardeşim’ e...