9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
808
Okunma


Yaşamak lazım, dedi kararlı bir sesle, tekerlekli sandalyeye bağımlı orta yaşlı adam.
İnsana huzur veren yeşillikler içinde geniş bir bahçenin tam ortasına inşa edilmiş olan iki katlı bir huzurevinin konukları arasında kimler yoktu ki…
Zamanın ünlü sanatçıları, ordu mensupları, emekliler, eğitimciler, edebiyatçılar, aileleri tarafından utana sıkıla getirip bırakılan yaşlılar, profesörler, gönüllü olarak gelenler ve daha kimler…
Yaşamdan umudunu kesenlere umut olmak. Üşümüş bir eli ısıtmak, buruşmuş bir yanağa içten bir öpücük kondurmak için yaşamak lazım, diye yineledi sözünü adam, sandalyesini öne doğru biraz daha itelerken.
Yaşamak lazım, dedi ak sakallı güleç yüzlü ihtiyar bu sözün hemen ardından.
Diktiğin fidanların gölgesinde dinlenmek, ayrılık çeşmesinin aktığını dünya gözüyle bir kere daha görebilmek için yaşamak lazım, dedi heyecanla.
Yaşamak lazım elbet, dedi al yanaklı tonton teyze usulcacık bir sesle.
Gönül koyduğun kimselerin gönlünü almak, dargın olduğunla barışmak için yaşamak lazım.
Yok! Benim ne kızgınlığım ne dargınlığım var beni buraya bırakanlara karşı, dedi emekli itfaiye şefi sağ protez elini itiraz mahiyetinde sallayarak.
Hem hiç ayıp değil, günah da sayılmaz. Zamanın değiştirmediği ne kaldı ki. El kadar bebeler ana kucağı yerine servis arabalarında uyurken. Kimsenin kimseye ayıracak küçük bir vakti , edecek bir çift sözü kalmamışken bu durumu kınamak doğru olmaz, diye de sürdürdü sözlerini .
Bizim burası ana kucağı kadar sıcak. Dost meclisi gibi gönül otağı. Nerede bulabiliriz böyle bir zenginliği, böyle bir uyumu. Benim bir evladım var. Ömrünü bana adamak isteyen. Maddi imkanlarım da iyi. Ama ben burasını tercih ettim dostlarım, dedi tarih profesörü sportif görünümlü hoş kadın.
Yaşamak lazım, dedi gümüşi saçlarını tek örgü yapmış, çıkık elmacık kemiklerinin üstüne allığını kondurmuş zarif bir ressam hanımefendi arkadaşının sözlerine arka çıkarcasına.
Bunca yıl göz ardı ettiklerimizi, tuvale geçirmeyi unuttuklarımızı, küçük bir çocuğa boyu kadar bir resim armağan etmeyi düşünmediğimizi düşünmek için yaşamak lazım.
Ettiğimiz yemine, verdiğimiz söze sahip çıkmak, bir bebeğin yaşam çığlığını duymak., umutsuz bir hastayı yaşama geri döndürebilmek için yaşamak lazım dedi emekli başhekim.
Yaşamak lazım, sonsuz okyanuslarda, deli fırtınalarda gemini kurtarabilmek. Zifiri karanlıklarda rotanı şaşırmamak, uzatılan her avuca bir sevgi yıldızı bırakabilmek için yaşamak lazım, dedi yılların deneyimli uzak yol kaptanı.
Sonsuza dek yaşamak isterim ben aslında. Bu dünya sahnesinde oynamak istediğim daha ne roller var..
İnsanı insana insanla anlatabilmek için, yaşamak lazım. Tiradımı bitirmeden perde üstüme kapansın istemem, dedi ustaların ustası tiyatro oyuncusu.
Yaşamak lazım, diyorsan eğer, yaşayacaksın. Hem öyle ucundan kıyısından değil. NAZIM’ ın dizelerindeki gibi tam ortasından yürüyerek yaşayacaksın. Korkmadan, saklanmadan, susmadan. Ardında öyle güzellikler bırakarak gideceksin ki; yaşamak lazım dediğine değecek, diye haykırdı adeta. Adı şimdilerde pek dile gelmeyen ünlü şair.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.