Kuy(t)u Karanlık
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
çürümeye yüz tutmuş bir ömrün ilk satırlarıdır bu
sonrası muamma bir haykırış
kendi ekseni etrafında sınırsız hayal gücüyle çevrilmiş bir çocuktum Yüzüme akan vefasızlık nehirlerin suyunu içtiğimde kendim olmaktan vazgeçtim. Çocukluğumun sesi uzaktan görününce kaybettiğim bilincimin yosun tutmuş haritasıyla kapaklanıp yetim bir kız çocuğun kalbine orada özüme kavuşacaktım
beceremedim
yine yüzüme gözüme bulaştırdım masumiyeti
yüzümün deltasında tahribat oluşturan profesyonel bir acıyla dolaşıyorum bütün gün, yüzümdeki maskeyi çıkardığımda herkese o kadar benziyorum ki bazen ayna sanıyorum onları , tek fark insanlar kirli
çağın en büyük hastalığına yakalanacağımı bilmezdim
’görmezlikten gelmek ’ evet bu masumiyet çürümesinin ilk belirtileri sağlam bir karakteriniz ve muhteşem bir sabrınız varsa bunu avantaja çevirebilirsiniz aksi durumda en yakın akıl hastanesinde bulabilirsiniz kendinizi , akıl hastanesi benim gibi adamlar için mükemmel bir yer ama düşünce karıncaları boş durmuyor hiç kemirdikçe kemiriyor
kendimle ilk konuşmaya başladığımda kendi kendime hep şunu diyordum !
’ben yağmurun sesiyim’ daha sonra yeni yeni cümleler keşfettim, mesela bir keresinde karanlık bir sokaktan geçerken ’ tanrının dilini öğrendiğimde yeniden seveceğim insanları ’ demiştim. Aslında hepsi hafızamın bana oynadığı oyunlar. Diyorum ki !
Keşke bir elzheimer hastası olsaydım. unuturdum belki unuturdum.
Bu lanet biterdi belki
kendimi tanımlarken abartığım çok olmuştur.
bir keresinde duvara karşı şöyle bir şey demiştim
’dili kesilmiş bir coğrafyanın hırçın nehirlerinden akan kan kokusuyla harmanlanmış bir balçıkla yaratmış beni tanrı annem gökyüzüdür ne zaman sütünü sağsa gökyüzü bilirim ki bir çocuk açlıktan kıvranıyordur.
Babam ise kerpiçleşmiş bir toprak yığınıdır en güzel çiçekler onun göğsünde açar. ’
duvar hiç oralı olmadı
duvarlarda insanlar gibi
ne acı
devam edecek
YORUMLAR
Yağmurun sesi hiç bu kadar yakmamıştı gözlerimin kanayan ateşlerini.
Su ateşi yakar ateş suyu yakar,
su çürür ateş çürür bizde ölürüz,
günün uykuya gebe kaos elleriyle.
Ellerimizin katillerine,
kiralık bir tetikçi ile selam ve ölüme eyvallah.
Ah be oğul !
Üşürsün üşürüm, boğulursun boğulurum ve dehası etrafımz hiçlik içinde hiçlik.
Tüm salıncaklar göz kadrajından intihar eden çocukluk masumlukları.
Biz hangi vakit,
çocukluğumuzdan ölsek yer gök yağmur sesinde kanlı uçurum sübyanlığı.
O vakit gündüz ölenlerin kalbini alıp ağzımıza dikmeye ne dersin ???
Var oluş kuşları öpsün yanaklarının ömür yaşından.
Cân'ımsın oğul cân'ımsın...
lirikyalı
Yağmurun sesi hiç bu kadar yakmamıştı gözlerimin kanayan ateşlerini.
Su ateşi yakar ateş suyu yakar,
su çürür ateş çürür bizde ölürüz,
günün uykuya gebe kaos elleriyle.
Ellerimizin katillerine,
kiralık bir tetikçi ile selam ve ölüme eyvallah.
Ah be oğul !
Üşürsün üşürüm, boğulursun boğulurum ve dehası etrafımz hiçlik içinde hiçlik.
Tüm salıncaklar göz kadrajından intihar eden çocukluk masumlukları.
Biz hangi vakit,
çocukluğumuzdan ölsek yer gök yağmur sesinde kanlı uçurum sübyanlığı.
O vakit gündüz ölenlerin kalbini alıp ağzımıza dikmeye ne dersin ???
Var oluş kuşları öpsün yanaklarının ömür yaşından.
Cân'ımsın oğul cân'ımsın...