8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1383
Okunma

Tek başına bir sorunun yanıtını bulamıyor bazen insan.. Aynı hayatı tekrarlayıp duruyor sonuçta...
Sisli bir gecede yolunu kaybetmiş gemiler gibiyiz her birimiz.. Uzaktan soluk ışıkları görerek ne kimseye yaklaşan, nede kimseyi yaklaştıran gemiler...
Dünya ya dair umutlarımızı Yavaşça denizin üzerine bırakıyoruz...
Duygularımızı, anlayışlarımızı yitiriyoruz ufak ufak...
Her birimiz kendi evlerimizde hapsolunmuş, sıcaklığı kasvetler yaratan, hapishanelerde cebelleşiyoruz...
Birbirlerimize gülüşlerimiz bile donuk, birbirlerimize selamlarımız bile şüpheci...
Yüzlerimizde ki mutlu gülüş ışıklarını yitirmişiz...
Eski inançları koyulaştırıp fırlatıyoruz birbirimize... Herkes hoşgörüyü biryerlerde düşürüp, geri dönüp aramaya dahi niyet etmiyor...
Oysa herşeye rağmen mecburiyetle yaşıyoruz birlikte.. Sevmekten önce, nefret etmeyi öğretiyoruz yüreklere..
Dostluklar ve Arkadaşlıklar sisin ortasındaki kayıp gemiler gibi, boğulmuş insan sesleri çıkarıyor...
Ziyan olmuşluğumuzu bu sisin içinde biraz daha koyulaştırıyoruz..
Her talihsiz yaşanmışlık, başka bir talihsizliği karşılamaya gidiyor.. Her ziyan edilmiş hayat, başka bir hayatı ziyan etmeye yürüyor..
Evlerimizin, işlerimizin, taşıtlarımızın, sokaklarımızın ve yüreklerimizin duvarlarında asılı kalıyor , birbirimize hırsla haykırdıklarımız..
Her zorbalık destursuz girdiği gibi hayatlarımıza.. Tepkisizlikle susup kabullenişlerimizde kalıyor..
Ve binlerce zorba acı geçiyor, tv den, gazetelerden, radyolardan, internetten ve bizlerden...
Ki bu acılardan kurtulmak için dahi kaynaşmıyoruz birbirimize..
Sevgi nasıl bulaşıcıysa, sanırım nefrette öyle...
Nasıl bakıyorsa insan dünya ya, öyle görüyor ne görüyorsa.. Kararmışsa gönlü insanın, nereye baksa orda kararmışlık görüyor..
Dibe vurmuş yaşanıyorsa hayatlar, bilmişlikle kime göre dibe vurmuşluk acaba diyoruz..
İnsanlardan ne kadar umudu kessek te, yine de insansız yapamıyoruz..
Kaybolmuşluğa çok yakın yaşıyoruz.. İçimizdeki Acılar, kuşkular, nefretler, merhametsizlikler, hoşgörüsüzlükler, cahillikler, açgözlülükler, öfkeler, sadakatsizlikler, sadistlikler ve daha bir çok duygu, azaltıyor bizleri..
Bazen soluk alışlarımızı dahi kirletiyoruz..
Kaybolmuş insanlar birbirlerini, çabuk bulur.. Umutsuzluk, umutsuzluğu çağırır çünkü...
Yaşamaya Köpekler gibi aç.. Ama Ölüme dünden razı yaşıyoruz..
Kültürüne hayranlık duyduğumuz uzak ülkeleri musallat seçiyoruz Üzerimize...
Oysa kendi kavramlarımız vardı önceden, kendi geçmişimiz, kendi anane ve terbiyelerimiz...
Aile Dediğimiz küçük çekirdek yapılar belirlerdi yetiştirilmelerimizi.. Saygıyı öğrenirdik içlerinde, sevgiyi, merhameti yaşarken birbirimize..
Şimdi şımardık belkide...
Başkaldıran, kafa tutan, çığlık çığlığa nesiller yaratıyoruz içlerinde..
Engel olmaya çalışsak ta, kahredici emellerin içine çekiliyor toy gönülleri...
Hayat diyerek içine girmediğimiz akvaryum bırakmıyoruz.. O akvaryumların içinde, kaybettiğimiz veya bildiğimizi sandığımız mutluluğu arıyoruz..
Fakat ne yapsak ta, ne yaşasak ta tekrar kendimize dönüyoruz.. Herkesin mutlak bencil bir Ömrü var veya bir anı.. İşte o anlar da daha çok öc alıyoruz birbirimizden.. Daha çok kırıp döküyor, geriye dönecek kapılar bile bırakmıyoruz..
Güzel kalpliliği, soyluluğu, vurdum duymaz, özensiz, önemsiz sözcüklere terk ediyoruz..
İçimizin güzelliklerle dolu göllerinde, susuzluk çekiyoruz...
Ama suçladığımız herkeste biraz biz varız.. Kimi yargılasak, elimizde kendi kanımız var.. Başkalarını yargıladıkça, kendimizi tutsak ediyoruz.. Ve küçümsedikçe, kendimizi küçültüyoruz...
Oysaki itelediğimiz ve sığındığımız hüzünlerin, yalnızlıkların tek suçlusu bizleriz..
Hayatın kurallarıyla ne zaman yola çıksak, Kaybettiğimiz kadar da kazanacağımızı görmüyoruz...
Ne kadar tükensek te birlikteliklerimizde...
Yinede birlikten kuvvet doğacağını hep unutuyoruz..!
18/10/2014