- 691 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bizim Korkularımız
Korkularla yaşadık hep hayatımız boyunca, hep bir şeylerden korktuk. Korku, hayatımıza yön veren duygulardan birisiydi diğeri umut etmek. Müslümanın şahsiyeti olması gereken korku ve umut arasında yaşamak bizim hayatımız boyunca belki de en sadık kaldığımız iki haslet oldu. Tabi bu iki duyguyu inancımız için böylesine zirvelerde yaşamadık hayatımız öylesine bu duyguların yaşanmasına sebep olan vakalarla çevrilmişti ki ister istemez en koyusunu yaşadık.
Her şerde bir hayır vardır anlayışına sahip olduğumuz için en kahredici hüzünlerde bile teselliyi bulacak, belaların asla bizi yıkamayacağına dair inancımızı yitirmeyecektik. Büyük hayal kırıklıklarımız oldu tıpkı ideallerimiz gibi kocaman, lakin hepsini bir çırpıda harcayan, tepeleyen o kadar vakalar yaşadık ki geriye dönüp baktığımızda vay be diyerek o kara günleri gözyaşlarıyla mühürledik. Aslında böyle olması gerekmiyordu bizde mutlu bir hayat yaşamak istedik lakin kader hükmünü icra etti. Kader mi dedim? Hayır, hayır irademiz hükmü verdi bizde akıbeti ezelden kabullenmiş olduk.
Aşklarımız oldu karşılıksız. Biz yar dediğimiz insana cennet köşesi yüreklerimizi açarken onlar bizi meğer bir ihanetin ateşine atmanın zebani duygusunu taşıyorlarmış. Aşk denen o bilinmeyen sırrın kıyısında gezinip durduk, her bir bakışa en derin manaları yükleyerek nice hayal âlemleri inşa ettik. Heyhat! Samyeli eserken uğultusunu duyduğumuz o ilahi musikinin ardından gelen kuru ayazlarda savrulan başak taneleri misali henüz boy vermişken savrulduk, külümüz yoktu belki ama umudumuz vardı aşka dair, sevgiliye dair, hayata dair, cihana dair… Biz, hicranların en kuytusunda bağrımıza çaldığımız yalnızlık hançeriyle, mazisine ve sahipsiz sevdasına ağlayan insanlar değil miydik?
Yitirdik masumiyetimizi. Ah asrımızın öksüz hasleti masumiyet neredesin? Kömür karası vicdanlara seni hapseden nedir? Neden yürek meydanlarımızda görünmezsin? Neden susarsın? Neden gizliden, içli içli ağlarsında bizi boğazımıza kadar battığımız bu gaddar bu katil bu kapkara ve nasipsiz benlik kuyusundan çıkarmazsın ki? Yetmedi mi bu içine kapanmış, gözler önünde yapılan katliamlara, karşı betonlaşmış yüreklerimize uzaktan tiksinerek bakmaların?
Biz, imalat hatası nesilleriz. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranamamış olmanın verdiği mahcubiyetle yaşadık yıllarca. Bozuk bir sistemin ve güce göre adaletin hâkim kılındığı yeryüzünde mücerret fikre değer verilmediğini bile bile serçe ürkekliğiyle diyecek sözümüz var demeye kalkıştığımız anda kelimelerin kifayetsizliğinde boğdular bizi.
Biz korkuların kol gezdiği diyarların garip çocuklarız. Ne gün ufkumuzun grubundan cihana bakarız hiç bilmiyoruz.