21
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
1346
Okunma


Esmerce bir delikanlıydı Zait.
Adına neden Sait değil de Zait deniliyor diye sorarsanız, işin orası biraz hayat, biraz da bayat.
Zait’in babası Adem usta, yani şu marangoz Adem, geçirdiği trafik kazasından sonra alt çenesinden ameliyat olup, ağzındaki bütün dişlerini kaybedip uzun süre burnundan beslenince, ağızdan beslenmenin nasıl bir şey olduğunu unutup, konuşmakta bile zorlanıp, oğluna bile asıl adınla seslenemez olmuş.
Böyle olunca Sait gitmiş, yerine Zait gelmişti. O Zait demeye başlayınca, bütün ev halkı, hatta Sait’i tanıyan herkes ona Zait demeye başlamış.
Haylaz bir çocuktu Zait. Onun bu haylazlığı okuldan atılmasına bile sebep olmuştu. Bir daha da ne kadar pişman olduysa da, okuyamamıştı. Gel zaman, git zaman Zait büyüdü. Evin kendisinden büyükleri de ondan ekmek parası beklemeye başladılar. Baba geçirdiği kazadan ötürü erken yaşlanmış, çalışamaz olmuştu. Doktorlar, babasının iyi bir bakıma ihtiyacı olduğunu söylemeye başlamıştı. Bir şeyler yapmalıydı ama ne?
-Toparlanın. Dedi.
İstanbul’a taşınıyoruz. Taşı toprağı altın diyorlar ya. Elbet bize de bir kaç altın verir Allah. Hadi anam topla eşyalarımızı.
Ve böylece İstanbul’un küçük bir semtine taşındılar.
O güne kadar değil İstanbul, büyük hiç bir şehir görmemişti Zait ve ailesi. Eşyalar arabadan indirilirken önünden geçen topuklu ayakkabılı, şık giyimli kızların peşinden gider gibiydi gözleri.
-Zaiiittt, buraya dön.
-Geldim ana. Yav ana, bu büyük şehir ne güzelmiş ha.
-Zait.
-He ana. Kötü bi şey mi dedim ki ana? Güzel dedim sadece. Ne var ki bunda?
-Bak oğlum, biz bunlara alışık değiliz aman ha. Başımıza kötü işler getirme sakın. Gözünün yüreğini seveyim oğlum.
-Yok ana, sen ne diyon. Ben buraya iş için geldim biliyon.
-He oğlum. Hadi git eşyalara yardım et.
Aradan birkaç yıl geçiyor...
Zait ne kadar ettiyse ilk okul diploması bile olmadığı için iş vermiyorlar. Köylerindeki evlerinin bulunduğu yeri satıyorlar. Ufak ufak bitiriyorlar. Baba üzüntüden konuşamaz, yürüyemez oluyor. Yatağa bağlanıyor. Eskiden Zait diyebilen Adem usta, şimdi onu görünce gözlerini kapatıp çaresizliğini görmesin diye uyumaya çalışıyor. Zait’se biraz geç gelmeye uğraşıyor. Eve her gelişinde ağır bir sidik kokusu duyuyor. Kapının açıldığını duyan anası, Zait’ten ne ekmek istiyor, ne de su...
-Ne zaman sabun alacan be oğlum?
-İş bulmama az kaldı ana. Suyla yıka.
Duvara yumruk atarak uyumaya çalışıyor.
Bir sabah annenin çığlık sesleriyle uyanıyor Zait... Baba yok artık.
Artık Zait, Sait olabilir.
*
Vurmasana Sait polise veririm seni.
-Polis ha, polis. Gel bakayım polis nasıl bir şeymiş.
-Tamam Sait abi, vurma ne olur. Yalvarırım vurma, söz bir daha demem. Bu mahallenin en yiğidi sensin. Allahıma sensin. Tayfun’da kimmiş Sait abi?
-Bir daha diyecen mi u.ln, gebertiyim mi seni.
-Yok abi söz Allahıma söz, demiycem.
-Tayfun mayfun yok, Sait var yavrum S a i t. Anlaşıldı mı, işte o kadar?.
Devamı var.
Davi / 09. 09. 2014