7
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
926
Okunma

Eksik değilim. Ellerim olması gereken yerde hareket ediyor. Parmaklarımın ucunda tırnaklarım
uzadıkça kesiyorum. Bir insan gibi kımıldıyor,soluk alıyorum. Sihirli bir halının üstünde ya da
devin elindeki şişede değilim. Gövdem,gövdemin üstünde başım var. Bunu herkes söylemez.
Başlarının varlığını unutan çoktur.Kimi kollarını baş sanır,kimi ayaklarını, kimi çıplak vücudunu.
Dişlerini..vesaire..
Kasım sonu. Ağaçlarda tek tük kuru yapraklar sallanıyor. Islak hava. Gri bulutlar ve ardında
varlığını duyuran güneş.
Bizim ama benim olmayan odada sobaya iri bir kütük attım, yanıyor. Ellerim benimle birlikte
ısındı. Sıcak ayaklarımı uzattım somyaya. Tüm olduğumu düşünüyorum.
Ellerimi açıp kapıyorum; gerçekten varlar. Tırnaklarıma bakıyorum, azıcık uzamış, kesilecek.
Doğru soluk alabilmek için nezleli burnumu siliyorum.
Yerimden kalkıp ağaçları, gökyüzünü,elektirik direğini, bahçe duvarını, balkonda renk renk
mandallarla tutturduğum çamaşırları göreceğim.Yaşam belirtisi bir araç korno çalarak yağmur
altında yolda çamurlu suları sıçratarak gidiyor. Yukarda kiracımız yoksul kilimini kazırcasına süpürüyor. Konuşmaları öykümü bölüyor.
Serçeler ötüşüyor. Nerde öttüklerine eğilip camdan bakıyor, göremiyorum derken iki serçe uçup karşımdaki elma ağacına konuyor.Onların cik ciklerinden güzel bir müzik düşünemiyorum
Bu güzel müziği yoldan geçen araçların sesleri çamura beliyor.
Her zaman olduğu gibi seni düşünüyorum. Ellerini paltonun cebinden çıkarıp, içeri giriyorsun.
Beni görünce yüzün biraz kızarıyor. Bana geldiğini duyumsatmak istemiyorsun. Usulca."Onlar
geldi mi?" diye soruyorsun. Ellerini tutmak istediğim halde ellerimi senden kaçırarak sorunu
yanıtlıyorum." Yoo, gelmediler."
Gözlerine bakıyorum, ne çok istemişsin beni. Resmim dudağında nasıl eskimiş. Bakışlarım omzunda kalıyor. Sana tüm söyleyeceklerim, özlemlerim de içimde kalıyor.Kalabalıktasın. Ben
de kalabalık arasındayım. Bir türlü seni bulamıyorum. Soluk soluğa koşuyorum arkandan.
Lâcivert hırkalı kızı görünce cinlerim tepeme toplanıyor. Benzim atıyor. Sarı bir yüzle ne kapısı
olduğunu bilmediğim bir yerden içeri giriyorum.
Hoca:" Kızım sen hasta mısın" diyor." Yoo" derken nasıl da hastayım, yorgunum.
Ellerimde neye yaradığını bilmediğim işler. Ayaklarım buz gibi. Annemin ördüğü uzun yün çorapların içinde bile donuyorum, nerdeyse dişlerim zangırdayacak. Ellerimi yeşil mantomun cebine sokuyorum.Yol hep çamur içinde. Çamura aldırış etmeyen araçlar, su sıçratarak geçiyor
önümden. Kaldırımın en sonunda yürüyorum. Yine o lâcivert hırkalı kızı görüyorum önümde.
Ayaklarımın üşümesi artıyor, rengim iyice soluyor. Onu geçip yürümem olanaksız. O bir çocuk.
Ben ise evde kalmış bir kız kurusuyum sanki.
Başım var diyorum, beynim var. Az sonra kesilecek kavaklara bakarak.
eski yazdıklarımdan.