8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1009
Okunma
"içeri girdiğimde
dışarda kaldığım bi oteldi yalnızlık
olduğum tarafta gece
olmadığım tarafta gündüz.."
_________________o____________________
bi parça daha ateş yontmalıydı Güneş’ten..bi parça daha sıcak, bi parça daha ’sarı’..sonra da bir bir dağıtmalıydı memleketimin çocukluğu tatmadan ergen olan tüm kırık boyunlularına..gökten üç elmanın hiç bi zaman düşmeyeceği o kadar muhakkaktı ki, bi masal kıskacına kapılan zavallı düş kırıntılarıydık hepimiz..
___________________o____________________
dün ırmak kıyısında saatler boyu uğraşıp bi sal yaptık..tamamlandığında ırmağın sularına salıp kahkaha attık ellerimiz bellerimizde, ağızlarımız semaya ağıtçı, eserimizle gurur duyup şımardık ve açılmaktan vazgeçtik..iki balık tutup bi tavla attık sonra da akşam alacasında, ufukta batmaya meyletmişken güneş, biraz uyuduk..
gözümü açtığımda, bindiğim körüklü otobüs akşam trafiğinde şehrin kırmızı herhangi bi trafik lambasında bekliyordu..önümdeki 45lik amca gazetesini hafiften katlayıp haydar dümen okuduğunu, biz değerli otobüs sakinlerinden saklamaya yelteniyordu..ayakta duran iki genç hava ile su hakkında yorum yapıyordu, bi ikisi şoförle tartışmak için abuk sabuk sebepler arıyordu..ön kapının önünde itişip kakışmalar eşliğinde ’biri’ kitabını okumaya devam ediyordu..
fakat onlar yine oradaydı..
ten renkleri çok benzer, doğuştan olmadığı muhakkak, belki güneşten belki kirden siyahi iki çocuk; kardeş olma olabiliriteleri çok düşük, mahcup ifadeli, zayıf ve solgun iki çocuk..iki çelimsiz beden..birinin elinde 0,5 litrelik bi pet şişiede köpüklü su, ötekinin elinde koyu renk bi bez..bu ülkede böyle bi meslek grubu var..’trafik lambalarında bekleşip yavaşlamaya yeltenen otomobillerin üstüne atlayıp camını silme yarışına girişici’ler..hepsi birbirinden masum, hepsi birbirinden çelimsiz, hepsi birbirinden düşleri elinden çalınmış bi çok mazlum çocuk..
devam edebileceğimi sanmıyorum..
anlatmak istediğim bu değil çünkü..her gün böyle/buna benzer/bu şekilde/en kaba haliyle vb/ çocuklar görmek içimi dağlıyor..McDonaldslarda ’eğitime katkı’ kutularına bozuk paralar bırakıp 12li boya setleri satın almalarla, ’kardelen ayşeeee, kardelen ayşeeee..’ diye bağırmalarla hallolacak bi durum değil çünkü bu..bu gruba dahil herhangi bi çocuk gördüğümde aklıma hemen Burak geliyor..
"ne kadar verirsen abla.."
ben sende yüreğimin öyle büyük bi kısmını bıraktım ki Burak, kaç banknot satın alabilir şimdi bu hüznü..iki parça simit susamında gözlerin düşüyor hemen aklıma..
hani şu sürpriz yumurtaların içinden çıkan sarı plastik yumurtalar vardır ya, onlardan vardı elinde bi tane Burak’ın, içina kaç tane bozuk para sığabilir ki..!boynu da hep önünde..az ilerdeki kadına bakıyorum şüpheli gözlerle, "abla, annem değil o benim" diyor..
Burak..seni bi kez daha görüp sarılıp içime sokmak istiyorum..
şimdi gelip burada iki kelam ediyorum.."edebiyat öğretmeni olsaydın" diyorlar..
bazı insanlar, sadece edebiyat öğretmenlerinin edebiyata ilgi duyabileceğini sanıyorlar, ’sanata ilgi duyan mühendis’ kavramı onlara komik geliyor olmalı..
fakat Burakların farkına varamayan insanlar bunlar..
ezilmişliklerini dillerinin altındaki baklalara gömen sefil ruhlar..
onlar için bi kez tebessüm edebilir miyiz lütfen şimdi hep birlikte,
sizin tebessümlerinizi de hissetmezsem kendimi yalnız olduğum bu otel odasının camından aşağı bırakacağım, kızgın kumlardan serin sulara atlar gibi..
bana yalnız olmadığımı hissettirin..
"gerçek yalnızlar ölerek değil, doğarak ayrılırlar dünyadan.."