8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
976
Okunma
Bayram geliyor...
Boylarından yüksek pencerelerden bakmaya çalışan "el bildiklerimize, şöyle bir uğrayalım. Ne yaparlar, ne ederler, nasıllar, iyiler mi? Çayları, kahveleri tek kişilik mi olsun bu akşam üstü bir soralım.
-Emine Teyze, nasılsın?
-Şükür şükür kızım iyiyim, çayına şeker ister misin?
Sanmam. Emine Teyzenin iyiliği sadece dilindedir. İnsanın özlediği bir evi, evinin bir kokusu varken, başka yerde nasıl iyi olabilir ki?
Boşuna mı kaçırıyordu gözlerinin bebeklerini sanki benim gözlerimden...
Oysa ben, onun gözlerinin erimeye başlamış feriyle gizlice sohbet ediyordum.
"Uyumadı yine bütün gece." Diyordu.
"Bayram gelecek ya, herkesin gelip gideni oluyormuş. Tatlı getireni, giysi getireni oluyormuş. Yeni geceliklerini, çamaşırlarını gösteriyorlarmış ona. Seviniyormuş, kendisine gelmiş gibi. Sonra eski geceliğini giyip, burnuna kadar çekip uyuma numarası yapıyormuş.
Biz konuşurken herkes uykuda oluyor. Başka ne dedi.
"Ben onca çocuk büyüttüm, yemedim, yedirdim. Giymedim, giydirdim. Şimdi bayramdan, bayrama bile hasretim yüzlerine." Dedi. Sonra da Dünyaya kıstı gözlerinin ferini.
Yine pencerenin önünde tek kişilik kanepesinden dışarı bakıyor. Belki gelen olur diye
Bırakalım tatillere gitmeyi bu bayram arefesinde.
Ellerini öpelim hiç tanımadığımız eller bile olsa, huzurevlerimize elimize bir çiçek, ya da bir hediye alıp sevindirmeye gidelim.
Bu insanlar anamız,
babamız,
ninemiz,
sevdiklerim değilse bile
unutmayın ki
bir gün gelir pencereye yetişemeyen el,
bir de bakarsınız biziz,
bizim ellerimiz.
Davi/ 20. 07. 2014