15
Yorum
10
Beğeni
0,0
Puan
2368
Okunma

Neden itiraf etmesini istediğini bilmediğin sorular eşiğinde bulduğunda kendini, sormadın mı kendine hiç bu haksız işgalin ;dağlayarak içinde açtığı oyuktan çıkışın olacak mı diye ?
Bazen sebepsizdir evet, nedensiz.Öylesine işte başlar her şey.Uçurumun önünden geçtiğini bilmeksizin geçer gibi giderken farkındasızlığın yaşanması.Kendine bile yabancı olarak kalınması kaçınılmaz olur.Oyun mu, kandırmaca mı ? Nedir ki aslolan ?
Zamana bölünmüşlüğün ; döngülü, parçalı, yaralı, beliren kaybolan, değişken, yönsüz kimi vakit karaboşlukça yutulan, kimi vakit aynı boşlukta kendini de yutan.İmha gibi kendine.Ama bazen de doğurdukça doğurulan amip gibi kendinden parçalanarak üreyen, türeyen bir ismi belirsiz bir enerji topu…Öğretilmiş bir yalanı kurgular gibi herkes.Herkes kendine biçilen rolün demagojisinde fırtına olmuş sanki.Estiğinden bihaber, durduğundan, düşürüp kırdığı daldan, ya da tesadüfen yerine koyduğu bir şeyden.
Döngüsel ya da doğrusal bir gerçekten dem vurmak kadar yalan hiçbir şey olamaz diye aklımdan geçiriyorum bir an.Ruh denen, akıl denen, duygu denen uçlardaki itirazı da âyân ediyorum bu cümlemle. Yine kendini kandıran yüksek, yoğun bir fısıltıyı duyuyor olsam da bu kanaatim değişmeyecek biliyorum.
Hepsini teker teker ele alıp irdelemek boşuna.Çünkü herkes kendi hayatından da bilir, ya da bilecektir yada tanıktır bir şekilde.
Sevginin, gül kokuşlu, bülbül dokunuşlu teninden renk bulan nicesi var.Bir dağı kül etmek kadar kolaydır o devasa kalbin içinde büyüyeni.Bir yanıtsızlık, ya da bekleneni bulamama gibi bir negatiflik anında gidilen duygusal doğrusallığı sekteye uğratmaya yeter.Döngü evreninde bulur insan kendini.
Ya da yalan diyelim hadi, kandıran, bozan, olanı olmadığı, ya da olmayanı olmuş gibi kelimeleri maşa kullanarak amacı ekseninde yapılandıranı konuşalım isterseniz. Her şey güllük, gülistanlık.Bahar her mevsim.Yıldızlar daha parlak, nergisler, çiğdemler, menekşeler hepsi kendi dilince dostluğu, aşkı ya da kan bağını fısıldar en latif, en ince en kutsal sevgi, anlayış, hoşgörü diliyle…
Hani o an vardır aslında karlı, buzlu, kışlarda kasırgaların kafa uçurduğu anlar.Hani tek bir tutunacak yer bulamadığınız boşluğu salladığınız anlar.
Ya da sallandığınız anlar aynı boşlukta.Dürüstlük hangi duygunun üst katmanıydı diye sormazlar mı adama ? Sevginin mi yoksa ! Ağlamalar, savunma mekanizmasının o müthiş manevrası girer araya, duygusuzluğa yapılan mantıksız döngüler…
Ya da diyelim öldürdü birini canice..bu her anlamda olabilir gerçektende, ya da manevi anlamda da ...kabul zaten şaşıracak bir şey yok bunda insanın insanı öldürmesi kadar doğal kabul edilen ne kaldı ki dünyada.Tamam burası .
Asıl irdelemek istediğim yer, insan, katilliği başkası bilene kadar masum kalabilmeyi yada şöyle ifade etmeli herkes tarafından öyle olmadığının bilinmediği anlarda rahat oluyor.Öteki kişi duyduğunda...yine manevra dönemi başlıyor.Vicdan bütün asaletiyle salınarak çıkıveriyor ortaya.Gözyaşları, pişmanlıklar...öncesinde neredeydi bu sayın soylu ?
Bir yalandan, başka bir yalana, ondan ötekine...daha diğerine..neden, niçin ? Sorularla başlanan sorularla bitiyor.Bütün hikaye bu ...bunu bütün insan fıtratında var olduğuna inanılan şeylere atfetmek, olasıdan öte hükmetmek kadar doğru olan bir şey yok.
Doyumsuzluk mu buna iten, içinde aktifliği bitmez dilin enerji potansiyeli mi ?
Aklın, duygunun, mantığın, hislerin özgürlüğünden koşulsuz beklentimi?
Bir takım büyük olguları daha iyi analiz edebilmenin yollarını gösterir aslında bu çıkmazlar.Çıkmazlar çıkanlara çıkar…
Büyük alimler, düşünürler, felsefeciler, mitler, aslında insanın içindeki bu manevranın düzenlenmesi için çaba harcamışlar.Bu karmaşıklığa bir nebze yön verebilmek için Uğraşmışlar asırlar boyunca.
Kendilerince kimi aklı seçmiş, kimi bilimi…Bir takıp disiplinler geliştirmişler; kendileri önce bunları kabul etmiş veya kabullendirmişler ya da reddedilmiştir.
Görünen o ki, hâlâ kimse ; insanın yaşan (a/ma) mamışlıklara itirazın tek gerekçesi halini ; insanın kendiyle ve öteki insanlarla, toplumla olan çatışan öz halindeki dönüşümlerinin gizini çözecek bir formülü bulamamış...
Matruşka ömür, dışında en büyük yalan…
Ş.AY