7
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1436
Okunma

-Vay İsmail naber len. Parayı bulamadın mı halâ?
-Aa hoş gelmişziniz Recep Abim. Yengem, zen de hoş gelmişzin. Buyrun buyrun, şöyle buyrun. Ne zöyleteyim zizlere, çay? Kahve, Ayran?
-Yok İsmail, bizim bu saat tam sütlü neskafe saatimiz.
-Yani Recep abim zende. Hatçem köyden bi züt getirtmiş, ondan da bi zütlaç yapmış iy ki aklıma getirdin valla ya. Koş len Recai koş bizim zile baz da yengen iplen zargıtı verzin üç dene zütlaç. Ha çanın çektiyze dört dene izte Recai. Zütlaçın yanında da tükkanda çanınız iztediği bi meyva varza Allahınız aşşkına yeyin bahh, yohzam ahrete yollarım günahlarımı zizlen ha. Oldu mu abim.
-Yahu İsmail Almanya’da senin gibi manavlar yok. Marketler var. Tabi marketler bize ikram etmezler, ellemeyelim diye de alacağımız her şeyin üstüne ambalaj yaparlar. Sanki biz de çok meraklıydık. Yengeye de söyle sütlaç harika olmuş. Elleri dert görmesin.
-Ben sütlaç yapmıyorum, hazır alıyorum ama memleket sütlaçı daha bi güzel olmuş.
-Recai’ye zöylim getirzin iki dene da?
-Yok İsmail. Ben Almanya’ya giderken herkes bizi yolculamaya gelmişti, bi sen yoktun.
-He... Zabahın köründe hale gittiydim ya. Ondan.
-Sen daha çok sabahlarını halde geçirirsin be İsmail. Şu sütlaçlarını kendin ve ailenle yemesini öğren artık.
-O zaman inegin inek mi eşek mi oldugunu, zütün züt mü, zu mu oldunu, Hatice’in Hatçe oldunu, zabahın zabah oldunu nerden anlayacagım ki Recep Abim?
Ha?
Hatırlarım, hoş geldinlerin en güzeli; güler yüzle karşılanmaktı.
Sonrası, parfümsüz terli terli sımsıcak sarılmalardı.
Hoş buldukkkk...
Ne iyi ettiniz de geldiniz.
Devam edecek
öyküsatıcısı/Davidoff 2014