6
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1861
Okunma


AMUT
İnsanı hayatın bin bir türlü çilesine , neşesine ,mücadelesine hazırlayan muhteşem bir okuldur , Kuleli Askeri Lisesi. Sahilden geçerken eski günleri anarım, o şahane siluetine dalarak
Ortalama 18.000 ile 24.000 öğrenci arasından 400 kişi seçilir, her yıl. Öğrenciler ,okullarının en başarılı olanlarıdır. Ama çalışkan olmak yetmez bu okulda. Mücadele ruhu, başarı ruhu , savaşçı ruhu da olması gerekir , geleceğin vatan uğruna canını verecek olan genç Türk subaylarında.
Epey eski günlerden , anlatacağım bu hikaye ;
Alemdağ’ da yapılan eğitim kampından döndüğümüz günlerdi. Hoparlörden o gün yemeklerin “Galebe “ olarak çıkacağı söylenmişti. Yani kuvvetli istihkak . Oh demiştik hepimiz . Kurtların mideleri bayram edecekti. Gençtik ve hep açtık.
Arkasından koridorda bir ses yükseldi.
“Bu akşam amut var (Yani ulaşamamak, başarısız olmak , aç kalabilmek ) Her kes amut a hazır olsun.”
O sırada etüt devam ediyor ve öğrenciler ertesi günkü bütün dersler için çalışmakta . Saat tam 18.58, yani etüttün bitmesine iki dakika var . Kitaplar defterler toplanıyor, birer bacak sıradan dışarıda, koşmaya hazır. Eller sıraların kenarlarını kaplan pençeleri gibi kavramış, bacaklara ilk desteği vermeye hazır. Gözler ilk çıkılacak olan sınıf kapısında , her kes fırlamaya , uçmaya ,en öne geçmeye programlanmış sanki.. Güçlü olmak , karın doyurmanın ilk şartı.
Birden boru çalıyor . Bu yemek borusu, hepimizin en sevdiği ses. Birden öğrenciler kapıya doğru koşuyor . Öndekini ensesinden tutup çekmek , arkadakini itelemek serbest. ( Diğer zamanlarda sessizce sıraya girip ,masanda ayakta dua okunmasını bekler , Allah’a hamt olsun diyerek yemeğe başlarsın)
Koridora çıkabilenler , bu sefer yemekhane kapısında daha güçlü bir mücadele vererek içeri girebilirse, kendi masasına koşuyor. Masalar o zamanlar 15 kişilik ve karavana ortasına konmuş vaziyette. ( Şimdi sanırım dört kişi oturuluyor) Bir köşesinde ekmekler, öbür köşede su ve bardaklar var. Çatal ,kaşık , karışık olarak sofranın başına konmuş .
İlk gelen , en kıymetli yemeğin üzerine abanarak ona sahipleniyor . Kollar karavanayı sarmış durumda. Diğeri ekmekleri , öbürü çatal, kaşıkları , bir başkası tabakları, sonraki suyu ve bardakları kapıyor. Yani on beş kişilik sofra, beş kişi tarafından paylaşılıyor. Sonradan gelenlere “Amut var “ denilerek masaya oturması önleniyor. Aç kalanlar doğruca kantine , bisküvi , gazoz yemeye koşuyorlar. Maalesef ben de , çoğunlukla kantine koşanlardan olmuştum.
Karavanayı kapan , eliyle yiyemeyeceği için kaşık istiyor, tabak istiyor, karşılığında bol kepçe yemek veriyor. Eh ekmeksiz yemek yenmez, ona da bir koca tabak vererek , suyu, bardağı da ayrıca alıp, kuveri tamamlıyor .
Ne güzel bir kurtlar sofrası, aç kalanlar bu büyük paylaşımcıların umurunda bile değil ,kalan sağlar bizimdir .
Ama bakıyorsunuz da , bütün yemeği yiyememiş, göbekleri şiş , hantallaşmış , hala tıkınmaya çalışan zavallılar gibi oluyorlar. İkinci etüt e girdiğimizde uyuklamalarından, ne çok tıkındıkları belli oluyor. Çünkü insanın midesinin hacmi belli. Daha fazlasını ne kadar tıkarsanız tıkın almıyor işte.
İdarecilerin bu yemek için verilen mücadeleyi neden yaptırdıklarını, o zamanlar pek anlamazdık. Ama bu gün hala aynı “Amut’ çu ları ” görmek ve o sofraya , ne yaparsanız yapın ulaşamamak , üstelik onların tıkınarak yemesini seyretmek , ne kadar zor. Hele o yiyenlerin zafer naraları, doymaz ihtirasları , her şeyi önüne çekmek , her şeyi yemek yutmak ısrarları , üzüyor insanı.
Kim olursanız olun, bir tane evde oturabilir , başka yatağı yadırgar, başka tuvalete girmek istemezsiniz. Bir arabanız olur alıştığınız , bakımından , vergisinden haberdar olduğunuz , eskiyen lastiğini yenilemeyi hayal edeceğiniz. Medeni kanuna göre bir evlilik yaparsınız , hadi birkaç da kaçamak. Öyleyse bu yeme , yutma hırsı , hepsini alma hırsı , hevesi neden?
Yoksa Allah’ ın verdiği , bilmediğimiz başka bir hastalık mı , fark etmeden demirin , çimentonun bekçiliğini yapıp, iki saat sonra tuvalete bırakacağımız posayı yutmak için, insanlıktan çıkmak?
Yahut, bir zavallıyı görüp, evine ekmek götüremeyen, hatta intihar edecek birinin yanından, özel şoförlü arabanızla geçerken , o gün tıkınacağınız lüks oteldeki yemeği, karşınıza ikram olarak oturtulmuş güzel sarışını hayal etmek , sizin için de biraz vicdan kanatıyor mu dersiniz?
E. Yaşar Ovalı 26.01.2014