6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
958
Okunma
Hayatın insanlara getireceği iyi ya da kötü bin türlü sürpriz kapının eşiğinde bekliyor sanki. Her şeyin mükemmelen ve en iyi şeyleri getirmesi her zaman da mümkün olmuyor. Ne yaparsanız yapın bazen iş çığırından çıkıyor. Siz kendiniz ve aileniz için bir denge unsuru oluyorsunuz birçok zaman. Ama kontrol asla sizin elinizde olamıyor belki de. Terzinin kendi söküğünü dikememesi diye mi açıklanmalı yaşanan cinayetin olay yeri incelemesi sonucu.
Eğitimcisiniz, yıllar boyu birçok gencin hayatına dokunuyorsunuz ama sizin dünyaya getirdiğiniz çocuğun hayatına seyirci kalıyorsunuz. Uzağında kaldığınızı kabullenemiyorsunuz. Karnının doyması sırtının üşümemesi yetmiyor. En iyi okullarda okuması için elinizde imkânlarınız var. Ulaşamayacağı uzak hedefleri satın alıp önüne koyuyorsunuz okuduğu üniversitenin o kıymetli bölümlerinde. Ne için. Yalnızca iyi bir insan olsun diye mi? Yoksa…
Neler olabilir:
Kendi kariyerinizin yanında şık duracak bir kariyer mi?
Başımdan gitsin yeter ki mi?
O kadar varlığı varken çocuğunu okutmadı demesinler diye mi?
Gelir seviyesi yüksek yerde yaşıyoruz arkadaşlarının yanında ezik düşmesin diye mi?
Suçlayıcı görünüyor sıraladığım tüm nedenler. Aslında içimden suçlamak geliyor biraz da. Kariyer planlamalarının arasında sevgiye ihtiyacı olacağı belli olan bir çocuğa sahip olup tüm sorumluluğu ve akıl oyunları içerisinde sözde aklı başında çocuk yetiştirmenin nasıl bir izahı olur. Kendime çeviriyorum projeksiyonu. Aynı hatayı kuvvetle muhtemel yaptığımı düşünüyorum. Çok başarılı olmasını istiyor insan kendi çocuğu için. Zira hayatın merkezine oturuyor doğuşuyla birlikte. İşler yolunda gitmediğinde içine düşülen çaresizlik sorumluluk almayı zorlaştırıyor. Hayat tecrübesi olmayan çocuğun üzerine kalıyor yaşanan sorunların sorumluluğu.
Şimdi gözden kaçanlara bakalım. Başak Aydıntuğ olayından bahsediyorum. Olay sebebi olarak annesinin kendine “sürtük” diye hakaret etmesini gerekçe gösteriyor. Anlaşamayıp ayrılmış bir ailenin tek çocuğu. Babanın ifadesi annenin son derece sert mizacına dikkat çekiyor. Gergin bir evliliğin sorunlu neticelenmesi, annenin boşanma konusunda kızını sorumlu tutması vs. Zira son derece zeki ama duygusal sorunları sebebiyle doğru kanalize edilememiş bir kullanım söz konusu belli ki. Olay ertesi Profesör olan babanın basına gönderdiği mektupta bir nokta dikkatimi çekiyor. Türkiye’nin ilk ve en iyi özel üniversitelerinden biri olduğu konusunda kendini ispat etmiş gibi görünen Bilkent üniversitesi ile ilgili açıklaması. “Başak, Bilkent Universitesinde Hukuk Fakültesine gidiyordu. Orasının nasıl bir yer olduğunu 18 yıllık bir Ögretim üyesi olarak hala anlayabilmiş değilim. Derslerinde çok başarılı olan ögrenciler olduğu gibi her türlü "Aşırı Özgürlüğün" yaşanabileceği dolayısı ile eğitimden uzaklaşmaya çok uygun bir ortam var orada. Başak maalesef ikinci gruba katıldı. Derslerini ikinci plana attı. Başarısızlık onu çok yıprattı. ”
Son derece dikkat çekici bir açıklama. Aslında olayla ilgili annenin babanın ve failin psikolojik analizlerini yapanlar aynı derece yaşanılan ortam konusunda da hassas olmalı değiller mi?
Arkadaşlarının kendisi hakkında olumsuz açıklamaları olduğu ve bununla ilgili rahatsız olduğunu söyleyen fail yazık ki parçalanmış olan ailesinden beklediği desteği görememiş olduğunu anlıyorum.
Üst üste yaşanan bu cinayet olaylarının ardından konuyu inceleyen medya, cezaevine konulan gençlerin namaza başladıklarıyla ilgili tek cümlelik haberler geçiyorlar. Neden sorusu takılıyor burada aklıma.
Ve tam da bu noktada canımı alan bir soru çakıyor zihnimin derinlerinden. Salt İlim mi, Salt Maneviyat mı? Şimdi yeniden düşünmek için iyi bir zaman belki de. Kalbinizde manevi hayatı tatmin etmedikçe maddi hayat, dünyayı satın alabilseniz bile boşluklarınızı doldurmaya imkân vermeyecek. Genellemeleri doğru bulmamakla birlikte birbirine benzer özellikler gösteren yalnızca duymaya imkân bulabildiğimiz kadarıyla bile içler acısı vakıalar bunlar.
Karşımıza çıkan bu olayları yaşayanların yakın çevrelerinde bulunanları anlamak konusunda ipucu olabilmesi hasabiyle önemli olaylar bunlar. Evet, artık çılgınca mutsuzluğunuzun sebepleri daha açık seçik görünüyor. Bu kadar hırs sayılı günden menkul bir hayat için çok da lüzumlu değil kabul etmek lazım. İşinizi iyi yapın ama hayatınızdan vazgeçme ve size ihtiyacı olanları ihmal etme noktasındaysanız uzun uzadıya birçok defa daha düşünün doğru yapıp yapmadığınızı.