Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
maviege
maviege

Kendime mektuplar (VII)

Yorum

Kendime mektuplar (VII)

2

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

816

Okunma

Kendime mektuplar (VII)


Bir akşamüstü yola düştü yorgun ayaklarım. Bedenim ayaklarımı takip ediyordu. Nereye mi götürüyordu yol? Ben de bilmiyordum. Ama içimde öyle bir his vardı ki bildiğim bir yerdi gittiğim. Tanıdık bir şeyler görür müyüm diye gözlerim taradı etrafı...

Çam ağaçlarıyla kaplı patika yol uzadıkça uzadı .Bahardı mevsim.Belki de öyle olmasını istiyorum. Güneşin sıcaklığı vuruyordu akşamüstü olmasına rağmen sırtıma. Etrafı papatyalar, dağ karanfilleri, laleler ve daha bindir çiçek renklendiriyordu.Akşamın gizinde yayılan kokuları içime çekerek devam ettim.

Öyle geliyordu ki bu yol uzun sürecekti. Bütün gece yürüdüm. Doğanın sesini duydum bu kez. Tiz sesler… Bazen ağlama sesleri, iç çekmeler, çığlıklar, haykırışlar, bir kadının hıçkırıkları... Bazen de mutluluk sesleri, çocukların gülüşmeleri, annenin çocuğunu çağırması, şarkı söyleyen insanların sesleri, kahkahalar… Bütün bu sesler nereden geliyordu? Ağaçların gövdelerine yaslandım, çiçeklere yaklaşarak dinledim, derenin kenarında oturup ses vermesini bekledim. Ne kadar dikkat kesildiysem de duyamıyordum. Her şey susmuştu. Sessizlik korkutmaya başladı bu defa beni. Ne oluyordu? Neden susmuştu doğa? Neyin yasını tutuyorlardı? Kim üzmüştü ağaçların kovuğunda yaşayan tanrıçaları? Yoksa ben mi gürültü yapmıştım da rahatsız olmuşlardı?

Gecenin koyu sessizliğinde bekledim bir süre. Ayaklarım yine hareketlendi. Tamamen ayaklarım hükmediyordu bedenime. Ya da bana öyle geliyordu. Bir süre sonra yine bir ses. Bu defa ismim kulaklarımda yankılanıyordu, ama hiçbir şey göremiyordum. Bu yolculuğun anlamı neydi?Zihnimide deli sorular...

Bütün gece yürüdüğüm halde yorgunluk hissetmiyordum. Patika yol kıvrılarak devam ediyordu. Bir süre sonra içime bir huzur dolar gibi oldu. Tan ağarmaya başlamıştı ve ben hala dere kenarında oturduğumu fark ettim. Yürüdüğümü zannettiğim zamanlarda hala orada oturuyormuşum. Kalkıp yürüdüm. Derenin kenarında kekikler çiçek açmıştı ve çok güzel kokuyorlardı. Bunlardan çocukluğumda çok toplamıştım. Annem bunları incir kakından yaptığımız garmaç ya da bestel dediğimiz bir tür tatlının içine koyardı. Hem antiseptik özelliğinden dolayı hem de hoş kokusundan dolayı aroma katsın diye...

Bir kaç dal kopardım kekikten. Yürümeye devam ettim büyük bir sabırsızlıkla . Ölesiye merak ediyordum yol nereye götürecek diye, ama tahmin de etmeye başlamıştım. Yol buyunca uzanan dere köyümün deresine ne çok benziyordu. Tek tük evler belirmeye başlamıştı. Taş evler, eski taş evler... Sabah çok erken olduğu için evlerin ahşap pencereleri ve kapıları örtülüydü. Gördüğüm bir yanılsamamıydı yoksa gerçek miydi? Karşımda duran ev bizim evdi. Çocukluğumun evi... Yine yemyeşildi etrafı. Çiçeklerle doluydu. Eve geçmeden bahçemize doğru adımlamıştım. Hep böyle yapardım. ..

Sonra dönüp evin önündeki çeşmeden su içtim. Yüzümü yıkadım. Buz gibiydi su. Sonra ne mi oldu? Ailem birer birer uyanmıştı. Sesler geliyordu. Neşeli sesler. Çocuklar oturmuş sofraya neşeyle kahvaltı ediyorlardı. Ninem ve annem sürekli bir şeyler koyuyorlardı kahvaltı sofrasına. Eskiden bizim köyde yer sofrası kurulurdu . Ninem ocakta ,odun ateşinde o güzelim pişilerinden yapıyordu. Ninem; başlığıyla eski elli kuruşların üzerindeki Türk kadınını anımsatırdı . Yeşil ve siyah zeytin ikisinden de vardı. Ben yeşil zeytini daha çok severdim. Babamın Avasun yaylasından aldığı ve çok sevdiğim salamura keçi peyniri de yerini almıştı. Tabii ki evimizin yanında bulunan tepedeki dedemin arılarından elde edilmiş püren balı. Püren öyle güzel kokar ki, hoş koku bala da geçer. Babam bademleri kırıyordu ve ne kadar sevecenlikle yapıyordu bu işi. Bir de ne göreyim kendimi gördüm sofrada. Hemen dedemin dizinin dibinde oturuyorum. Uzun kumral saçlarımın örgüsünün biri yine çözülmüş. Birazdan annem bunun için azarlayacak . Çünkü hep benim çözdüğümü sanıyordu. Annem henüz gençti ve beyaz bir örtüsü vardı başında. Hep beyaz örterdi. Bu ona öyle bir saflık verirdi ki, iyi kalbini hep hissederdim.

Uzakta durarak mutlulukla kahvaltısını eden ailemi izledim.Ve birazdan günün diğer zamanlarını yaşayacaklardı.ben öyle uzaktan ,dışarıdan seyredecektim yüzümde hüzün bulutlarının gölgesi oynaşırken…

Şimdi anlamıştım tüm çıplaklığıyla ayaklarımın beni nereye götürdüğünü. Biliyorum siz de anladınız. Sesinizi duyar gibiyim koro halinde. Artık çok uzakta kalan duvarların arkasındaki o eski saf çocukluğuna.






gülsüm öztomurcuk
9 ocak 2014 /18.04 manavgat

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kendime mektuplar (vıı) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kendime mektuplar (vıı) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kendime mektuplar (VII) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ironi
ironi, @ersinbasegmez
15.1.2014 23:35:46
çocukluk

hep gelmesini istediğimiz

ve

yitirdiğimizi bildiğimiz çağ

hüzünlendim

ben de

gittim çocukluğuma

ama

biz fakirdik

bal mal nedir bilmezdik

yarım ekmek içine ya salça ya da sana yağ sürerdik

bir de beyaz peynir

daha doğrusu teneke peyniri

ve

çay

tebriklerimle yeşil düş'lü şairim
Denizce
Denizce, @denizce
13.1.2014 11:19:09
10 puan verdi



öyle bir çağda yaşıyoruz ki

herşey adına,

herşeyden ve herkesten kaçıp

sığınabileceğimiz tek yer

o saf kaldığımız çocukluğumuz

ve o zaman ki özlemlerimiz hep işte...


kurgu ve anlatım çok güzeldi...


dostça, hep...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL