Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
ZEKİ CENNET
ZEKİ CENNET

HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 1- Bölüm

Yorum

HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 1- Bölüm

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

441

Okunma

HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 1- Bölüm

HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 1- Bölüm

Merhaba saygıdeğer gönül dostlarım. Her ünlü sanatçının, şair ve yazarın öz geçmişini araştırdığımızda mutlaka ibretlik yaşam kesitlerini okuyup algılarız. Hatta bir çoğunun hayat dramı bizimkilerle kesiştiğinden dolayı ona karşı daha sempatik duygularla yaklaşarak başarılarını canı gönülden alkışlarız, kutlarız. Şöhreti tesadüflerle yakalayanlar, yine tesadüflerle kaybedebilirler. Sadece şöhret olmak için sanatı icra etmeye çalışanlarda başarıya asla ulaşamazlar. Gökte ki yıldızlar misali parlayıp söne bilirler.

Hayallerden gerçeğe azmimin zaferinin içeriğini okuyup algıladığınızda acizane hayatımın kesitlerinin bazı bölümleri belkide sizinkilerin tıpatıp aynısı olacak maziye dalmanıza vesile kılacaktır. Dramatik hayat yaşamadan huzura kavuşmak zor olsa gerek. Maalesef hayat serüveni buna odaklanıyor. Bazı sanatçılarımız mazisini rahatça anlatıyor, bazıları da gizleyebiliyor.

Hayranlarına karşı şeffaf olmayan ünlüler zamanla benliğinizde kaybeder. Çünkü duyarlı toplum değer verdiği, örnek aldığı insanı her yönüyle tanımak ister. Artık dünya genelinde gizli kapaklı devri bitmiştir. Ağzından çıkan her sözden sorumlu olduğun gibi, beyninden kaleme yansıyan, okuyucu kitlesine ulaşan her eserinden sorumlusun. Mobese kameralarının bulunduğu yerlerde kayıt altına alındığın gibi, Yaradanın kamerasına her saniye kaydın yapılıyor.

İşte ben bu düşüncelerle hareket eden bir gönül dostunuz olarak hayatımı şeffafça özetleyerek hayalimde kilerin azmimle zafere ulaşmasını paylaştım:
Ben Zeki Çelik Isparta İli Şarkikaraağaç ilçesi Bey köy nüfusuna kayıtlıyım. Modern insanlar gibi hastanede dünyaya gelemediğim gibi doğum tarihim konusunda hala çelişkileri üzerimden atamadım, atabilmem de imkansız.

Çünkü benden bir iki yaş büyük olan ağabeyimden bile nüfus kaydımda on ay büyük görünüyorum. Bunu da askere gideceğim zaman anladım. Askerlik yoklaması yapılınca babam benim küçük olduğumu bildiği için bir yıl daha ertelemek istedi. Lakin komutan kimliğe bakarak Zeki’nin askere gitmesi gerek deyince: Babam olur mu Sadettin onun ağabeyi o gitsin dedi. Komutan: Amca kimlikte Zeki onun ağabeyi diyerek cevap verdi.

Köy yerinde kadınlar arkadaşlarının ne zaman nerede doğum yaptığını bildiği için hafızalarına kaydedip unutmazlar. Çünkü kendileri de hamilelik dönemi yaşadıklarından dolayı yaş ve ay sınırlamasını rahatlıkla belirlerler.
Eşimin annesinin söylediğine göre ben eşimden üç ay büyük görünüyorum.
Mevcut kimliğim 1-1- 1955 görünse de gerçeği yansıtmamaktadır.

Annemin çilekeş yaşamından kesitlerinden birisi beni samanlıkta yani köy değimiyle hayvanların gıda ihtiyacını karşılayan depoda dünyaya gelmişim. El bebek gül bebek gibi yetişen çocuklar gibi mamam da yokmuş.
Haşhaş ezmesiyle pekmez veya şekeri karıştıran annem bunu çaput içine sararak emzirme imkanı olmadığı zamanlarda ağzıma koyup sordurur muş.

Plastik emziğimin olmadığı gibi oyuncaklarım da olmadı. Tarlalarda yığın yığarken, tırmık çekerken annem yorgunluktan benim hangi tarlada olduğumu akşama kadar unuttuğu zamanlar olmuş. Bebeklikte ki yaşamım dramatik...
Çocukluk çağlarımda arkadaşlarla kendi imkanlarımızla oyuncaklar icat ederdik. Bir kaç örnek vererek o günün teknolojisini hatırlatmak istiyorum.

Besicilik o dönemde de hız kazanıyordu. Ahır dediğimiz besihanede ki hayvanlara yem saman verip altındaki dışkıları temizledikten sonra sırtlarını sert tarakla kaşıyınca biriken kılları top yapar, şaplak taşları da üst üste yığıp yuvarlayınca yıkılmasını sağlayarak eğlenir, oynardık. Bu günkü gibi oyun alanları sınırlı değildi. Çünkü harmanlar, meralar,sokaklar oyun oynamamıza elverişli olsa da bu günkü her çeşit satılan topları o günlerde bulmakta zordu, almakta. Süpermarketler, marketlerde yoktu. Bir köy bakkalımız vardı.

Bazı ağacın dalını budarken çıkan düzgün değneğin ucunu kerterek, diğer kısa bir dalı üzerine koyarak, havaya kaldırıp vurarak, uzağa gitmesini sağladığımız oyunun adına met değnek derdik. Kızların oynadığı kispi oyunu erkeklerin hoşuna gitse de oynamazlardı. Bazı genç büyüklerimiz ortaya diktiği iri ağacı sağlamlaştırıp üzerine dal geçirip iki kişiyi karşılıklı bindirerek dönmesini sağlarlar bunun karşılığın dada belli bir ücret alırlardı.

Saklambaç, birdirbir, kovalamaca, koşu, fitçi döndürme, cam bilyeleri yuvalama ve küçük taş oyunları sıkça oynanıyordu. Sadece bayramdan bayram harçlığımız olurdu onun dışında paranın yüzünü görme şansımız yoktu. Büyüklerimizin pazardan pazara alıp bize bardakla dağıttığı kuru yemişleri bir hafta da tüketmemiz gerekirken aynı gün bitirmek zorunda kalıyorduk.

Çocukların içinde güçlü kuvvetli olmama rağmen kılık kıyafetlerimle eziklik yaşıyordum. Çünkü diğerlerinin imkanları bizimkilerden farklıydı. Oyun oynadığımız çocuklar bir evin bir oğlu veya kızıydı. Benim sekiz kardeş oluşum iki ekiz ablamın küçük yaşta ölmesiyle beş oğlan bir kızla annemiz ne derece ilgilenebilir ki. Babamın marangozlukta gece gündüz çalışması, zaman zaman çiftçilikle uğraşması bile maddi imkanlarımızı düzeltmiyordu.

Rahmetlik dedemizin, ninemizin üç evlattan doğan tüm çocuklarıyla irade sağlaması hayatı güçleştiriyordu. O dönemlerde ataya itaat mecburi görevdi. Hane kalabalık olsa da ayrılık düşünülmezdi. Amca çocukları, hala, dayı, teyze çocukları hep bir arada yeyip içiyor bir odada yata biliyorduk. Kılık kıyafetlere güç yetmediğinden hayal ettiğimiz giysilere erişmek imkansızdı.
Bir erkek evladı olduğum halde çocukluğumda bana da fistan giydirdiler.

Kızların arasında utansam bile giysimin çiçekleri moral veriyordu. Fistanın
uçları yere sürtündükçe yıpranıyordu. Uçlarını makasla kırkıp düzelttikçe de
bu sefer bacaklarım ortaya çıkıyordu. Kalçam görünmesin diye direniyordum.
Ağabeylerim benden şanslıydı onların okula gitmeleri kıyafetini düzeltiyordu.
Benim hayaller başkalarının düzenli yaşamıyla daha da artış gösteriyordu.

Not: DEVAMI İKİNCİ BÖLÜMDE

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hayallerden gerçeğe azmimin zaferi 1- bölüm Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hayallerden gerçeğe azmimin zaferi 1- bölüm yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HAYALLERDEN GERÇEĞE AZMİMİN ZAFERİ 1- Bölüm yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
mehmet ali unsal
mehmet ali unsal, @mehmetaliunsal
3.11.2013 19:42:41

Kızların arasında utansam bile giysimin çiçekleri moral veriyordu. Fistanın
uçları yere sürtündükçe yıpranıyordu. Uçlarını makasla kırkıp düzelttikçe de
bu sefer bacaklarım ortaya çıkıyordu. Kalçam görünmesin diye direniyordum.
Ağabeylerim benden şanslıydı onların okula gitmeleri kıyafetini düzeltiyordu.
Benim hayaller başkalarının düzenli yaşamıyla daha da artış gösteriyordu.

Hayatın zorluklarının yeni başlaması ve hayat yolunda kazanılacak tecrübelerin başlangıcı yazınıza ustalıkla yansımış..tebrikler.slm.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL