Bir güneş doğar, kalenin üstünden aşar da gelir
Gül yüzlü çocuklar koşar da gelir
Selam söyleyin Adana’da yarime
Düşman çemberinde sarılmışım ben




Sana Ankara’yı anlatacaktım
Sana Ankara’nın gayri –resmi tarihini
Okutulmayan, konuşulmayan tarihini anlatacaktım
Bakanını, başbakanını
Bakanların gözü önünde kurşunlanan
Gençlerini anlatacaktım

Teslim olmamayı anlatacaktım

Kalesini anlatacaktım sana Ankara’nın
Ay doğarken üstüne, güzelliğinin anlatılamazlığını
Aşağısından başlayan açlığı, yoksulluğu
Terkedilmişliği, çürümeyi anlatacaktım

Cinnah caddesini anlatacaktım sana
Günden güne artan
Sokak fahişelerinin tarihini
Kızılay meydanını anlatacaktım sonra
Biz neler gördük bu meydanlardayı
Hasreti, sevdayı
İnsanları
Tankları

Ankara’yı anlatacaktım sana
Bir korsan gösteriyi
Nevruz’u anlatacaktım mesela
Bakanlıklar’da yapılan korsanı
-Şimdi bakanların kutladığı nevruzu-
Polisini , işkencesini
İşkencede
Birtan’ı anlatacaktım
O kendisi anlatamadığı için
Sana Birtan’ı anlatacaktım
Salınıp yürüyüşünü
Utangaç, mahcup delikanlılığını


Hapisanesini anlatacaktım sana Ankara’nın
-Denizler’in idam edildiği avluda büyüyen kavak ağaçlarını-
Dördüncü koğuşunu anlatacaktım
Rutubeti
Gecelerin soğuğunu
Kan ve barutla ısıtılmış
Yangın yeri dördüncü koğuşu
Feryatları
Düşmanca haykırışları
Kurşunlanan yanan bedenleri anlatacaktım
Başkentinde bir ülkenin

Natoyolu’nu anlatacaktım sana
Bu yolun nereye götürdüğünü
Çöplüğün etrafındaki gecekonduları
Konduların içinde yaşayanları anlatacaktım
İtilmişliği, el olmuşluğu kendi vatanında
Sefaleti anlatacaktım
Pazar artıklarından yiyecek arayan
Anneleri

Kurşunlanan, bombalanan aydınları anlatacaktım sana
Durup dinleseydin beni
Adaletsizliğe, zulme karşı
Savaşanları anlatacaktım sana
Durup dinleseydin
Aydınlanacaktı Ankara
Güzel bir bahara
Ulumayacaktı çakallar
Yıkık duvarlarında karanlığın