Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Ozan İhlasi (Bekir Akbulu
Ozan İhlasi (Bekir Akbulu

BİR YASTIKTA KOCAMAK

Yorum

BİR YASTIKTA KOCAMAK

23

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

3316

Okunma

Okuduğunuz yazı 13.8.2013 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
BİR YASTIKTA KOCAMAK

BİR YASTIKTA KOCAMAK


Ayşegül çocukken hayaller kurardı; okuyacağım, öğretmen veya avukat olacağım ya da bir iş, bir yuva kuracağım diye… Âşık olmak, sevmek ve sevilmek en güzel hayalleri olacaktı zamanı geldiğinde…


Anne babasını, akrabalarını, köyünde en az seksen yaşına gelmiş nineleri, dedeleri görünce; hele eşleri ile geçen onca seneleri düşününce hayallere dalardı. Kendisinin de okuduktan sonra bir işe girip, münasiplisi ile evlenip, güzel bir yuvada çoluk çocuğa karışacağını düşünmek onu mutlu ediyordu. Güzel nadide bir aile hayat kurup, gürbüz çocukları olsun istiyordu ve mutlu bir hayat düşlüyordu.
Böyle yıllar gelip geçiyordu, Ayşegül köy hayatı, iş tarla, bağ, bahçe olmasına rağmen okulunu da başarılı bir öğrenci idi. Öğretmeni onu çok severdi, çok zeki bir öğrenci olduğunu söylerdi ve derslerde onu ‘’okulun örnek öğrencisi’’ gösterirdi. Zaman zaman yanına çağırır konuşurdu, Güler Hanım Ayşegül senden çok ümitliyim çok inşallah okuyacaksın ve başaracaksın derdi.

Okulda ki davranışlarını, ders çalışmasını, disiplinini örnek gösterirdi öğretmeni, okulda arkadaşları tarafından sevilen bir öğrenci idi Ayşegül. Okul bitmiş karneleri almışlardı. Öğretmeni Güler hanım Ayşegül’ü yanına çağırdı onla bazı konular görüştü ve sakın bırakma sen okuyacaksın diye de tembih etti.

Ayşegül öğretmenine son kez sarılıyordu ve duygularına hâkim olamamıştı hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bu durma arkadaşları da karışmıştı.

Öğretmeni de duygulanmış onunda gözlerinden yaşlar süzülüyordu sonunda ayrıldılar el sallayarak öğretmeni arkasından diyordu seni hep özleyeceğim Ayşegül diye selendi son kez arkadaşlarından ve öğretmeninden ayrılmanın karmaşık duyguları içinde evin yolunu tutmuştu Ayşegül.


Nihayet okulunu bitirdi. Okurken köyünde yaşıtları görücü usulü ile evlendirilmişti. Bazıları gönlünün istediği ile evlense de görücü usulü evlilik çoğunluktaydı. Ayşegül içinden görücü usulüne karşı çıkıyordu ama gelenekler karşısında pek bir şey söyleyemiyordu…





Ayşegül henüz on altı yaşını bitirmişti ama köyde adetler üzerine gelinlik kız olmuştu. Şaka yollu da olsa annesiyle evde bazı konularda konuşurken,’’ Ben kimseye varmam istediğimin dışında. Adet, töre beni bağlamaz.’’ diyordu. Dilinin altındaki baklayı çıkarıyordu annesine ve kardeşlerine…


Köydeki kadın hayatı çok zordu. Ev, bağ bahçe işleri, koyun, inek bakımı çok zordu… Aile bağları o kadar kuvvetli idi ki, hiç boşanma ya da terk olayı yoktu. Yağlı, yavan, acı, tatlı, beraberlerdi ve çok da mutlu şekilde yaşıyorlardı. Gelenek görenekler dâhilinde modern dünyaya inat gibi… Çocuklar, ‘’ölüm’’ olayları dışında, annesiz babasız büyümemiş ya da yetim, öksüz kalmamışlardı.


Ayşegül liseyi kasabada bitirdikten sonra köyden bazı akrabaları istemeye gelseler de Ayşegül reddedip, “Ben okuyacağım,” derdi.


Fatma teyze, kızını bir türlü ikna edemez ve kardeşi Aysu’ya da kızar, ‘’Sende söz dinlemezsin yarın bunun gibi!’’ derdi.


Ayşegül tüm zorluklara rağmen üniversite imtihanına girer ve istediği bölümü de kazanır. Babası Ahmet Bey çok sevinir kızının bu durumuna, bir de bizden okuyan çıkacak diye…


Ayşegül, Cumhuriyet Üniversitesi Matematik Öğretmenliğini kazanmıştı. Annesine,’’ Az kalsın senin yüzünden hayallerim yıkılacaktı, iyi ki de seni dinlememişim!’’ diyordu.


Fatma Hanım bir yandan kızının Üniversiteyi kazanmasına seviniyor bir yandan da çaktırmadan kızıyordu,” Seni çokbilmiş!” diye… Diğer yandan, ”Köy hayatı zor, ben çektim çocuklarım çekmesin!” diye, iç geçiriyordu.


Evin oğlu Gökhan askerdeydi. Ayşegül ağabeyi ile de paylaşmıştı Üniversiteyi kazandığını… O da çok sevinmişti kardeşi için… Ayşegül, Ahmet Bey ile gidip okul kaydını yaptırdı ve artık Üniversite öğrencisi olmuştu.


Köy ve okul hayatı arasında yıllar gelip geçer. Ayşegül, üçüncü yılının sonuna doğru tanıdığı, Selami isimli bir gençle yakın arkadaş olur. Zamanla birbirlerinden hoşlanırlar. Son yıl bu arkadaşlık iyice belirginleşir. İleriye yönelik planlar yapmaya başlarlar.


Okul bittiğinde iki genç öğretmen olarak ayrı şehirde göreve başlar. Selami Bey durumu ailesine anlatır. Ailesi hoşgörü ile karşılar ve Ahmet Bey’den Ayşegül’ü isterler… Kız ve oğlan istediğinden, kimse zorluk çıkarmaz ve söz keserler.


Selami Bey de nâkilini Ayşegül’ün bulunduğu ile alır ikinci ders yılında. Okullar başlamadan bir ev tutarlar. Ailelerinin de yardımı ile gerekli eşyaları alırlar. Aileler, kısa süre sonra kendi aralarında sade bir törenle nikâh kıyarlar. Ayşegül ve Selami birlikte yeni bir hayata başlarlar…


Aradan seneler geçer, iki çocukları olur. Birisi Orkun isminde erkek, diğeri de Birsu isminde kız çocuğu… Selami Bey’in ilgisizliği, hesapsız harcamaları, yeni teknoloji merakı, televizyon bilgisayar derken Ayşegül’e ve çocuklarına hiç zaman ayırmıyordu. Ayşegül ise çocuklar, okul, ev arasında bayağı yorulup yıpranıyordu ve artık huzursuzluk başlamıştı evde… Kırıcı konuşmalar, aksi hareketler kavgaya dönüşmüştü. Bundan en çok da Orkun ve Birsu etkileniyordu.


Birbirlerine saygılarını yitirmişlerdi. Ayşegül,’’ Benim sana ihtiyacım mı var? Allaha şükür maaşım var.’’ diyordu. Selami Bey de:’’ Ne halin varsa gör!’’ diyor, kesip atıyordu.


Sonunda iş mahkemeye intikal ederek, boşanma davası açıldı. Ayşegül davayı açtığında, konu şiddetli geçimsizlikti… Birkaç mahkeme sonra 4.cü celsede boşandılar. Çocukların velayeti Orkun’unki on sekiz yaşına kadar Ayşegül’e Birsu’nun ki de Selami Bey’ verildi.


Ayşegül’ün yıllar önce düşlediği, hayalini kurduğu evliliği; kendi inadı ve Selami Bey’in vurdumduymazlığına kızarak, kör gurura kurban etmişti. Mahkemeden ağlayarak çıkıyordu, çünkü Birsu’dan ayrılmıştı. Birsu anne diye ağlarken Orkun da hem Birsu hem de baba diye ağlıyordu. Selami Bey de çok üzülüyordu çocukların anne diye feryat etmelerine. Selami içinden ağlıyordu ama kör gurur bir türlü kırılamıyordu ve bir aile böylece parçalanıyordu.


Orkun ile Birsu’nun hiçbir günahı olmamasına rağmen, en çok hayatın tokadını onlar yemişti. Tam da Annelerine, babalarına muhtaçken nasıl sağlıklı yaşayacakları, nasıl bir ruh halinde büyüyecekleri belirsizdi. Toplumda bu olaylar o kadar yaygınlaşmıştı ki bir milletin geleceği söz konusu olur duruma geliyordu. Ayşegül köyündeki seksen, doksan, yaşındaki yaşlı çiftleri düşündükçe hayıflanıyordu böyle modernliğe… O cahil, okumamış, adını yazamayanlar kadar olamamıştı ve bir ömrü bir yastıkta kocatamamıştı. Düşleri, duyguları, gelecek hayalleri bir serbesti ya da bir ‘’ben’’ uğruna heba ediliyordu. Cezasını da minicik, günahsız yavrular çekiyordu.


Bir toplumu ‘’bitirmenin’’ en kolay yolu ‘’Aile hayatını’’ bozmaktır…
Bekir AKBULUT
09.08.2013



Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bir yastıkta kocamak Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bir yastıkta kocamak yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BİR YASTIKTA KOCAMAK yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
15.8.2013 22:10:17
Sevgili Bekir.

Yazındaki olaylar çok hızlı başladı, hızlı bir şekilde devam etti ve çok hızlı bir şekilde ayrılıkla noktalandı. Yani: Bir kaç bölüm olabilecek bir önemli yarayı tek bölümlük bir yazıda bitirmişsin.

Ama hani hiç bir şey yazmayıp da sadece o son sözü yazsaymısın da başlı başına bir roman olurmuş.

''Bir toplumu ‘’bitirmenin’’ en kolay yolu ‘’Aile hayatını’’ bozmaktır''


İşte bu...Başka söze hacet var mı?


Ellerine, yüreğine sağlık gardaş.


Selam ve sevgilerimle.
bekir odaci
bekir odaci, @bekirodaci
14.8.2013 22:42:19
efendim nedense hayatı daha iyi bilenler evliliklerini başarıyla sürdüremiyorlar bunun nedenide gerektiği yerde görmemezlikten gelmemek duymamazlık etmemek konuşmaması gerektiği yerde susmayıp konuşması gibi nedenler evliliği böylesine bitiri veriyor ne yazıkki çok güzel yazıydı kutlarım bu güzel paylaşımınızı saygılarımla selamlar
ahucan merter
ahucan merter, @ahucanmerter
14.8.2013 17:05:10
güne yakışır bir yazı okudum hocam malesef günümüzde çoğaldı böyle vakalar tahammülsüzlük ve şükürsüzlük birazda duyarsızlık . tebrikler çok saygılar
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
14.8.2013 14:36:47
anne ve baba yeni yaşamlarına dönüyor...ya çocuklar? olan onlara oluyor...!
öykünüzü beğeniyle okudum..
selamlarımla..
İbrahim Çelikli.
İbrahim Çelikli., @ibrahimcelikli-
14.8.2013 11:43:19
sayısız yaşanmışlıklardan bir örnek

güzeli ararken kaybettiklerimiz

onca çaba ve sıkıntıya değmiyor hayat
hangimizin hayatında yok bu

pişmanlıkla dolu nihayet bulan başarı hikayelerimiz

şükür..
tebrik-teşekkür.
güldeni
güldeni, @guldeni
14.8.2013 09:51:12
kutluyorum harıka olmuş,elinize sağlık, maalesef çağımızın vebası gıbı ayrılıklar
**Havin_**
**Havin_** , @--havin---
14.8.2013 08:35:01













Ayrılıkları sevemedim bir türlü, ayrıldık.. ağlamadan geride bıraktığım olmadı, hatırlamıyorum. Öğretmenlerden ayrılmak da öyleydi.. Husus çok farklı belki ama inanın orada satırlara bakarken gözlerim doldu, hıçkırarak ağlamamak için epey uğraştım..


Sanki.. Yalnızca tahsilini tamamlamış, ekonomik özgürlüğü elinde olan, kimseye ihtiyacım yok diyen çiftler arası mı yaşanıyor boşanmalar?



Hayır. Şehir hayatına baktığımızda bunun okulla para pulla ilgisinin olmadığını anlamakta güçlük çekmiyoruz... Yeni nesil dediğimiz kuşak.. Konuşmaya çalıştığınızda konuşabiliyor musunuz? Bir İstanbul çocuğu ile misâl?


Genelleme söz konusu dahi değil ki istisnalar da var gözlemlediğimiz, boşanmayan ve çocukları ile konuşulabilen anneler babalar.. Onları tenzihen.



Köylerde nasıldır?


Evde ayakları uzatmış otururken ya da yatarken yaşça büyük biri içeri girdiğinde -inanın yaş yalnızca kural gibi ama kapıdan kim giriyorsa hemen onun için de- saygıdan ötürü ayağa kalkılır, buyur edilir.. Hoş kelâm hâl hatır sorulur.. Yemeği suyu ikrâm edilir..




Anne baba için de misâl.. Gelinler bilirim, kayınpederlerinin yanında, eşinden büyük abilerinin yanında yüksek sesle konuşmayan, ar eden.. Köylerde kimse kimsenin hangi markayı giydiğini merak etmez, temizliğe bakılır.. Kız istenecekse hattâ, dere boyunda çamaşırı bulaşığı nasıl yıkadığına bakılır. Hangi renk ruj, kaç cm etek, kaç taşlı yüzük muhabbete dâhil olmaz..


Hanımlar, çocukla, evle bâzen bağ bahçe ile ilgilenerek geçirirler günleri. Akşam eş eve geldiği vakit:


"de bakayım bugün nerelere gittin kimleri gördün.. vay sen bunu-şunu (bulgur pirinç..) nasıl unuttun.."


denmez!



Hoş kelâm buyur edilir, çorabı çıkarılacaksa çorabı çıkarılır ayağı yıkanır.. Ekmeği suyu nasıl istediği sorulur.



Şimdi derler:


-Ayakları yıkamaya ne kadar da meraklısınız..


Sonra gel de böyleli cümlelerin:


"aşkım'larına meşkim'lerine .. severim ölürüm'lerine inan ve evlen.."




Çarpık kentleşme deyi bir şey var ya hani, âhir vakitte ilişkiler de çarpılacak muhakkak! Önünü almak mümkün mü..



Verilen sözleri..bir sözcük vardı da buraya da bana da yakışmıyor. Sözün eri olamamak kadın için de erkek için de övülecek mesele değil. Oysa utanan kim..Bir halife hanımından boşanmak isteyen -yaşı da vardı oldukça- bir beye diyor ki "ahde vefa yok mu sende".. Bir de ahit vardı değil mi Hem Hak katında hem kanun huzurunda...



Eşe sevgi saygı için.. Ayrıca koşul mu aramalı. Benim mesleğim çok iyi ve çok da iyi kazanıyorum deyi ben “eşimin sofrasını kurmayayım mı, çorabını havlusunu sormayayım mı”.. Bugün okumak da şart çalışmak da. Erkeği kadını yok bunun. Ama diğer şartları yok saymak anlamına gelmemeli bu.



Annelerimiz.. Çok genç görünmemizin, bakımlı olmamızın muhakkak kendimiz için de eşimiz için de önemi büyük. Fakat yüzüm gözüm kusursuz olsun deyi çocuğuma edep ahlâk anlatıp öğretemiyorsam.. Bugün bir tokat yüzünden yollara düşüyorsam.. Gel de böyle bir dünyaya ağlama..



Uzaya yol yapıyorlar biliyorsunuz, uzaya gidip geliyorlar krallar var paradan çok denizde kum yok.. Yeni hayatlar aranıyor, astronomi bilimcileri, zoologlar da belki.. Su buz bilimcileri herkes başka yerde başka gezegenlerde hayat arıyor. Kıyamet’e inanıyorlar çünkü –din olsa da olmasa da-. Dünyanın yaklaşan bir sonu olduğuna inanıyorlar, biz son milletin felaketi diyoruz diğerleri dünyanın yaşam süresi dolmakta diyorlar.. Hayat arıyorlar, 10-30 yıl sonra belki yoklar ama gelecek kuşakların dünya gibi bir yerde hayatları olsun istiyorlar.



Bilime ve de ilimcilere saygımız sonsuz, emeklerine görüş ve tüm önerilerine sağlıklı yaşam için köyleri örnek gösterenlere de… Harfe minnetimiz tâ Hz. Ali’den gelir, yeni değil.


Lâkin!


Bu ne perhiz ne lahana..deyi devam etmezler mi görenler? Burada tüm dünyada kuşa böceğe bile –anlayacağı dille- kime isterseniz sorun “herkes çok barışçıl bir edâ ile mes’ut bir hayat diliyorum” deyi noktalar söylediklerini.. Bu dünya onun da değil mi? Zürriyeti dâhil değil mi? Dışarıda vuran vurulan ondan değil mi?



Şehir bugün tek yaşam alanı. Kalabalık ve de.. Nefes alınacak kadar yer yok sokaklarda ama bizler çok saygın hayatlar diliyoruz.. Arabamızın camı kırılıyor, halkımız bir ağaç deyip yıkmadık sokak kırmadık kapı pencere bırakmıyor.. bizler gelecek kuşaklardan ümitli olduğumuz hususunda diretiyoruz..


Ahlâk bilgisi dersleri kaldırıldı mıydı seçmeli mi olduydu..



Velhâsıl kelâm..dünya da kendi kaderini yaşayacak, insan gibi.. Duâ edenlerimiz çok olsun diyelim.




Çalışmanız için teşekkür ediyorum kendi nâmıma. Hani kader elbet yaşanıyor da arada böyle “ne oluyor, ne yapıyoruz, ne bu dünyanın hâli..” dedirtecek satırlar okumak muhakkak gerekli. Yalnız.. Havin söylemezse olmaz.. Yer yer anlatım bozukluğuna rast geldim, bir okuyuşta görülen hâlden.. Ama hakikaten emekle yazıldığı belli..




Güne gelmiş olması da önemliydi benim için.. Çokça kişiye ulaşmasına vesile..




Esen kalın.
















**Havin_** tarafından 8/14/2013 9:57:06 AM zamanında düzenlenmiştir.
yetim ali
yetim ali, @yetimali
14.8.2013 01:43:49
Bekir Bey;Eseriniz mükemmel bir sosyal yaşam analizi olmuş...Eskiler dediğimiz,gelenek ve görenekleriyle mutlu hayat sürenlerin tabiridir bu"Bir yastıkta kocamak"Mana olarak derin ve bu deyime de vefa gösterircesine yaşarlar bir yastıkta dedelerimiz,ebelerimiz...Acizane,mesleğimin malzemesi insan olduğu için,sosyal hayatı gözlemlerken,eserinizdeki kahramanlara ve onların tam tersi mutlu yaşayanlara sık rastlarım...Benim de Rahmetli Anneannem,işte bir yastıkta kocayan o nadir kadınlardandı...Şiddetle karşı çıktığım erkek sopası olayına iki çarpıcı örnek vermek istiyorum ki,şaşıracaksınız,enterasan olması bakımından...dedem,birgün ekmek çıkınını geç getirdi diye,ebeme üvendire dediğimiz,uzun çomakla vurmuş...(sadece bir tanesi bu)ebem bayılmış orada...Anlatırken,asla beddua okumaz,Rahmetli böyle yaptıydı birgün dedi ve güldü...Ömrünün sonuna kadar hep rahmet okudu dedeme...Eşime de hep nasihat verirdi..."Ben yedi kere doldum,yedi kere boşaldım"dermiş...Fakirlik ve zenginlik açısından..Dedem için de anneme,arabanın yükü koca öküzün sırtında diye,ev idaresinin ağırlığını kasterdermiş...Birgün,uzman bir doktora göğüs filmimi gösterirken,içeri hızla bir nine girdi ve kızım şu filmime bak da ben gideyim dedi(Elinde de yetiştirdiği ceviz,kuru fasülye cinsinden hediyeler vardı torbalarda)Doktor hanım müsaade isteyip filme bakarak,omuzlarınızda kireçlenme var anneciğim,dedi...Nine ne derse beğenirsiniz...:O lekeler,Rahmetli dedeninizin sırtımda kırdığı çomak izleridir,dedi...donup kaldık...Hem de Rahmetli diye yad edilen bir koca..!Çok enterasan olaylardan birkaçı bunlar...

Eserinizdeki konuyu günlerce konuşsak az bile...Psikologlar ve evlilik danışmanları tıklım tıklım ve her geçen gün artıyor boşanmalar...sorun büyük ve acı...Aslında reçete belli ama,ne yapalım ki,batı batı diye aldık herşeyi...İnsanoğlu mutsuz...İnsanoğlu yapayalnız...Proplem büyük...Aklı başında herkese büyük görevler var...Önce örnek aile olmak,sonra,çevremizden başlayarak bişeyler yapmak...

Tebriklerim,acil ve çok önemli bir sosyal yarayı masaya yatırmanıza ve eserinizin,günün yazısı seçilmesinedir...selamlarımla...
GÜLDESTE
GÜLDESTE, @guldeste
14.8.2013 00:40:45
çok anlanlı bir paylaşım ne yazık ki toplumuzun kanayan yarası bu ayrılıklarda ise en çok çocuklar etkileniyor günün seçkisini içtenlikle kutluyorum sevgiler saygılar can kardeşim
velican1919
velican1919, @velican1919
14.8.2013 00:40:09
10 puan verdi
Kutlarım Bekir kardeşim kalemin daim olsun bekliyordum aslında olduda selamlar

velican1919 tarafından 8/14/2013 12:43:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
EPRÛ
EPRÛ, @derinmavi-
14.8.2013 00:27:53
Ne çok Ayşegül'lerimiz var hayatın içinde..Gittikçe çoğalan öyküler ,bizden ,gerçek .Aile kurumu üzerindeki eksik politika bir nedeni bu sorunun ,ama en önemli nedeni de birey olarak bizleriz..Kıssa gibi öyküydü okuduğum ama ne kadar hissemizi aldık bilemiyorum..Kutluyorum var olsun kaleminiz.
ironi
ironi, @ersinbasegmez
14.8.2013 00:02:31
günün yazısını
ve
yazarını kutlarım
su_misali(Gülhun Ertilav)
su_misali(Gülhun Ertilav), @su-misali-gulhunertilav-
13.8.2013 23:40:40
10 puan verdi

ne tarafa doğru gidiyoruz diye sorgulattı yazı kendini

çağımızın gerçeklerini dile getiren bir yazıydı

kutlarım Bekir Bey

selam ve saygılarımla


glenay
glenay, @glenay
13.8.2013 19:12:07
9 puan verdi
Başta iyi giden evlilikler özellikle erkeklerin aileden gelen görgü ve düzenleriyle, yani eşine de kendinde
gördüğü ayrıcalıkları tanımadığından bitme noktasına geliyor.

Oysa iki taraf da çalışıyorsa aile içindeki ortak yaşam dengelenmelidir. Sözgelimi sabah aynı anda evden
çıkan çiftlerden biri gece çocuk bakmaktan bezgin ve yorgun, diğeri ise bilgisayar başında oturup eşini
görmezden geliyorsa bu evliliğin er- geç biteceği bellidir. Zira burada böylesi bir boşanma oldu.

Tebrikler,
hayatın içinden sade yazılmış, anlamlı bir öyküydü..

Selâm ve saygılar..
ironi
ironi, @ersinbasegmez
13.8.2013 16:03:42
haklısınız yazar
toplumun temel taşlarıyla oynanmamalı

tebriklerimle
Etkili Yorum
Mihrican Ulupınar
Mihrican Ulupınar, @mihricanulupinar
13.8.2013 15:07:28
10 puan verdi

Yaşam koçluğu Seminerinde doktorumuz; bundan elli yıl sonra aile hayatı diye bir kurum kalmayacak, boşanmalar hızla artıyor demişti. Yazınız bu konuşmayı hatırlattı bana.
Çevremde tanıdığım çiftlerde gözlemlerimde aynı doğrultuda; çalışan ve maddi kazancı kendisine yetecek durumda olan bayanlar, beylere müdara edecek bir yanları kalmadığı için bir çırpıda boşanma eğilimindeler. ''Analı- babalı yetimler'' çoğaldı. Evlatlarımız anne baba kanatlarından ikisine de ihtiyacı varken malesef tek kanatla uçmaya çalışıyor:(
Uçamadıkları içinde aklen, fikren, kalben, bedenen ve psikoljik bir sürü kötü alışkanlığa bulaşabiliyor. Geleceğimizi emanet edeceğimiz sağlıklı nesiller yetiştiremiyoruz!

Evlilik nedir?
Anne, baba olmak ne demek?
Çocuk ne demek?
İnsan yetiştirmek ne demek?
Hayatın gayesi nedir?

Gençkızları çok donanımlı yapalım derken iyice yalnızlaştırdık. Delikanlılarıda iyice tembelleştirdik. Güç dengeleri bozuldu sanırım. Evin reisleri bayanlar olmaya başladı ve duyguları ile hareket ederek boşanmaları hızlandırdılar.

Tanıdığım bir çift tam bu sınırdayken, şirketin iflası ile bayan işten çıkarılmıştı. Şu an çok mutlu bir evlilikleri var ve diyor ki; şimdi eşimin kazancı da çok bereketlendi, fuzuli bir sürü harcamalardan kurtulduk.
Hem kanseri yendiler hem boşanmaktan kurtuldular hemde çocukları ''analı -babalı yetim'' kalmadı.

Erkek Devlet'tir, Kadın Yurt'tur.

İnsanlar birbirinin tamamlayıcısıdır. Hepimiz birbirimize yapbozun parçaları gibi bağlıyız. Herkesin birbirinden alacağı nice güzellikler ve güçler vardır.
Gençliğine güvenip yuva yıkan nice yaşlılar ve hastalar yalnızlığa mahkumdur şimdi!


Teşekkür ediyorum Bekir bey, yazınız; sade, sürükleyici, içten ve nasihat içerikli olmuş.

Saygılarımla.
Hasan Özaydın
Hasan Özaydın, @hasanozayd305n
13.8.2013 10:09:10
Önce tek yastıktı dünyamız ,
Bölündü ikiye .
Tek yorgan yetmedi .
Sarılıp yattık ayrı yorganlara ikimiz de .

Yıllar sonra bir yabancı gibi o geçen günlerin hatırı olmuyor.Tebrik ederim saygılarımla.
Fikret DUMAN
Fikret DUMAN, @fikret-duman
13.8.2013 09:15:54
Can hemşerim. Konu güzel.Anlatım güzel.Yüreğine sağlık. Selam ve dua ile.
athena
athena, @athena
13.8.2013 08:53:18
Günümüz aşklarının,evliliklerinin hazin sonuna ilişkin dramatik bir hikaye.Günümüzün eğitimli modern insanının geçmiş zamanlardaki sağlam aile yapılarının temel taşı olan saygı,sevgi,hoşgörüyüde rafa kaldırmadan iki tarafında gayretiyle evlilik birliğini korumaya çalışması gerekli diye düşünüyorum.Hem evli olalım hem özgür bekar gibi yaşayalım sorumluluk almayalım bunların hepsi bir potada erimiyor tabiki.Kaleminize sağlık,teşekkürler.
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
13.8.2013 04:47:01
derin bir of çektim boşanmak kolayda olan çocuklara oluyor malesef
acıydı hüzündüde gerçeklerdi
güzel anlatmla anlatılan gerçekler
saygımlasın
KAFKASİ
KAFKASİ, @avar
13.8.2013 03:13:30
Güzel bir yazı. Kutlarım kaleminiz daim olsun..
Baki selamlar..
Feruzan Köprübaşı
Feruzan Köprübaşı, @feruzankoprubasi
13.8.2013 00:45:20
10 puan verdi
Ne bir yastık kaldı günümüz de ne de birlikte kocayabilmek,
Toplumsal bir yara ,kangren oluştu maalesef Bekir bey
Örnek olması dileğiyle tebrik ediyorum ...
Sevgilerimle
velican1919
velican1919, @velican1919
13.8.2013 00:42:41
10 puan verdi
Hoşgeldin hele Bekir Kardeş güzel sade bir anlatım inşallah örnek alınır kutlarım Arife tarif ne gerek selamlar yiğido
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL