1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
947
Okunma

Değer yitirmeyen ve ezelden ebede kalıcı olan üç kutsal:
Okumak, yazmak ve paylaşmak
Hüzünlendiğimde, neşelendiğimde ve en önemlisi ilham geldiği zaman bir şeyler yazmaya çalışmaktayım.
Bazen bir şiirimi, bazen de bir düz yazımı paylaşıma sunarken tek beklentim çalışmalarımın olabildiğince çok okunmasıdır. Şunu itiraf etmeliyim ki yorum filan hiç umurumda bile değildir.
Lütfedip yorum yazanlara teşekkür etmek boynumun borcu olup, bunu gerçekleştirmenin en azından bir incelik gereği olduğuna inanırım.
Çalışmalarımın hemen her yaş ve her kültür düzeyine hitap etmesi ve özellikle kullandığım dilin özgün kuram ve yazım kurallarıyla uyumlu olması için çabalarım.
Bazen bir noktanın ya da virgülün ne denli anlam değişikliklerine neden olabileceğini hep aklımda tutarım.
Yazdıklarımın söz ve öz bütünlüğü bazında anlamlı ve anlaşılır olması, okuyanlara bir şeyler vermesi, yürekleri ısıtması ve beyinleri ışıtması gerekir.
Yakından takip etmeye çalıştığım güncel, toplumsal, kültürel, sosyal, ekonomik, siyasal ve bilimsel konuları şiir ve düz yazılarıma malzeme yapmaktayım.
Bazen havadan sudan, eften püften mizah, bazen de mâni tadında şiirsel çalışmamda bile okuyanları düşündürmeye, duygulandırmaya ve kıssadan hisse misali bir ders çıkarmalarına ışık tutmaya çalışmaktayım.
Bazıları irdeleyerek okurken kimileri bir solukta okuyup geçer. Okuduğunun ana fikrini yakalayarak özümsemek, dil ve üslubun yanı sıra edebi niteliklerini görmeye çalışmak, ne kadar emek harcanarak yazıldığını algılamak her yiğidin harcı olmasa gerek!
Özsüz ve sallapati şiirlere ve düz yazılara asla rağbet etmediğimin mutlak bilincindeyim.
Okuduğum şiirlere ve düz yazılara çoğu zaman doğaçlama yapmaya çalışmakta ve yorumumu fazla uzun tutmamaktayım çünkü hepimizin zamanı ve enerjisi son derece kıymetlidir.
Alın teri ve göz nuruna kısaca ‘emeğe saygı duyulması’ elzemdir. Bu saygı bizlerin insan olmamızın bir gereği olup, bizi biz yapan niteliklerin başında yer almaktadır.
Çalışmalarımıza her zaman övgü değil yergi de gelebilmelidir. Sırf pohpohlamak ya da salt yorum yapmış olmak adına bir şeyler yazılması da hiç hoş ve şık değildir.
Kopyalama ve yapıştırma yöntemiyle şiir ve düz yazılardan alıntılar yaparak sözde yorum yapmış olduğunu sananlara gülüp geçerim; bu böyle biline!
Şairiz ve/veya yazarız, her neyse! Asıl olan tuttuğumuz işi yaşam biçimi olarak benimsememiz ve gerçekten ciddiye almamızdır. Haksız mıyım?
Şiir de yazarım, düz yazı da; isteyen okur, istemeyen okumaz; yorum yapan da sağ olsun, yorum yapmayan/yapamayan da… diye düşünenlere de saygı duymamak eşyanın tabiatına ters düşer!
Nasıl istersem öyle yazarım, tutsun ya da tutmasın göle yoğurt çalarım hatta hem çalar hem de oynarım, diye düşünebilenler de yok değildir! Elbet keyif ve keyfiyet yazana aittir ancak yazılanın kaliteli olması da elzemdir.
Yaz, kardeşim! Yeter ki dili yozlaştırmadan yaz! Kendi içine sindirerek yaz! Şahsiyat yapmadan yani kişiselliğe kaçmadan yaz! Toplumun ulusal, manevî ve etik değerlerine saygı duyarak yaz! Ulusal birlik ve beraberliğe saldırmadan yaz! Hulûs-i niyetle yaz!
Yazımı değersiz bir doğaçlama beytimle sonlandırmak isterim, izninizle:
Vardır mutlak özümüzde iyi niyet hem de derman;
Yoktur bize bizden gayrı en büyük dost hem de düşman!
Yüreklerimizi ısıtan ve beyinlerimizi ışıtan nice edebi, edepli ve keyif verici çalışmalarda buluşabilmek dileğiyle…
Hoş ve esen kalınız. Saygıyla.
25.07.2013