4
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2199
Okunma

Kırlarda bu kadar bol muydu kır çiçekleri..
yapraklar bu denli yeşilmiydi..
hep böyle güleryüzlü ve sevimlimiydiler insanlar..
her yağmur sonrası bu kadar güzel mi kokardı toprak..
şimdiki gibi doğru mu çıkardı papatya falları..
neden bana bayılıyorlar Çingene kızları..
kuşlar nasıl öğrenmişti bizim aşk dilimizi..
martılar fısıldarken denizin kulağına birbirimizi nasıl sevdiğimizi..
bahar yağmurları süzülürken saçlarımdan yanaklarıma ben veda edermiydim
böylece gözyaşlarıma..
ve her bahar mevsiminde kalbim böylesine çılgınca çarpar mıydı..
hiç tatmadığım duygularım çiçeğe dururmuydu birbirleriyle yarış edercesine..
Bir ilkbahar sabahının yağmur sonrası pırıl pırıl aydınlığında ve bir dev aynasında seyrediyordu yüzünü kadın..
Şairin dizelerinde olduğu gibi yolun birinci yarısını tamlamış ikincisinden de epeyce bir yol kat etmiş sayılırdı..
Doyamıyordu seyretmeye..
Yaşamda var olan hiçbir şey gözüne hiç böylesine güzel görünmemiş yaşama sevinci ve coşkusu vermemişti o güne değin ona asla..
Bu mutluluktan da öte bir şeydi..
Sevdiği adamı düşündü..
Ne demişti: Sen bana Yaradan’ın en büyük lütfusun..
Asıl o hayatın en büyük armağanıydı kendisine..
Mevlana’nın Şems’e kavuşması gibi ruhları da birbirlerine kavuşacağı günü mü beklemişlerdi bunca yıl yoksa…
Tanrı katında mı yazılmışlardı birbirlerine yazgıların en görkemlisiyle..
AŞK hiç bu kadar gerçek ve güzel olmuş muydu Adem ve Havva’dan bu yana..
Bu efsunlu Aşkın iki gözü kara Aşığı yalnızca rüyalarında birbirleriyle buluşuyorlardı..
gökteki yıldızlara birlikte dokunuyorlardı tek tek..
ayın görünmez yüzüne geçip AŞKI önce kim sobeleyecek diye saklambaç oynuyorlardı..
Kök sarmaşıkları gibi birbirlerine dolanıp sonsuzluğa kök salıyorlardı hesapsız..
Ruhları manevi alemin huzurunda söz kesmişlerdi ezelden ebede birbirleriyle..
Bir taşra kasabasında yaşarlarken komşuları olan bir deniz subayının ikinci eşi olarak sokaklarına gelin gelen ve o zamanalara göre yaşı oldukça geçkin bir İstanbul kızından duymuştu bu sözü: Aşk insanın hücrelerini yeniler!
İçinden: nasıl yani..bile diyememişti..
o her ikisinden de bihaberdi çünkü..
Tekrar aynaya döndü..
Sevdiği adamın gözleri karşıladı onu deli divane..
aynaları çatlatacak kadar güzel miydim ben hep böyle..
gamzelerim çukurmuydu bal kaseleri gibi eskiden de..
gözlerimde uçuşurmuydu aşkın her hali kelebekler misali nazlı mı nazlı..
Ve..
Adam aynadan gülümsedi kadına dünyanın en güzel gülüşüyle..
Dedi:
“Manada güzel ruhta güzel tende güzelsin
Ey sevgili sen elde değil bende güzelsin”