1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
696
Okunma

Dışarıyı görmemi sağlayan pencerelerden birinin karşısında oturuyorum. Pencerelerden birini aralamış dışarıyı izliyorum.Bir yandan dışarıyı seyrederken, bir yandan da camın diğer yarısına yansıyan görüntümü hayranlıkla izliyorum.
Esen hafif rüzgarın tenimle buluştuğu her dakika kendimi daha özgür hissediyorum. Biraz üşüyorum ama bu kendimi doğanın bir parçasıymış gibi hissettiriyor. Pencere kapalıyken aynı şeyleri hissetmek zor. Rüzgar her an bana ulaşmak ister gibi.
Dışarıda gördüğüm ışıklar bana yıldızları anımsatıyor.Kafamı kaldırıyorum. Gökyüzüne bakıyorum. Tek bir yıldız bile yok. Ne garip. Karanlıkta yeryüzü bu kadar güzelse gökyüzü kimbilir ne denli muhteşemdir.
O ışıklar bana çok şey düşündürüyor. Her biri ayrı bir insanın ışıltısı gibi.Ayrı bir aşk, ayrı bir özlem, ayrı bir nefret gibi.
Kim bilir şu an, şu dakika, şu saniye, dünyanın herhangi bir yerinde kaç yeni aşk başlamış, kaçı son bulmuştur? Kaç insan gözlerini ebediyete kapamış, kaçı hayata merhaba demiştir? Kaç gözyaşı dökülmüş, kaç yüz gülücüklere boğulmuştur? Kim bilebilir. Kaç insan unutulmuşluğu hissetmiştir kalbinin derinliklerinde? Unutulmak! Ne pis birşey, ne iğrenç birşey unutulmak. Şu an tam da bunu hissediyorum.
Uykusuzum.Ama gece o kadar güzel ki.. Ne kadar erken dalarsam uykuya, o kadar erken ayrılmış olacağım geceden.
Oysa ben karışmak istiyorum karanlığa, kaybolmak o ışıkların altında. Ve unutulmak..
Belki o zaman acımaz canım. Belki o zaman kırılmaz kalbim. Belki anlayınca ne demek olduğunu unutulmanın o zaman değerini anlar ruhum insan olmanın.