- 636 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ALLAH YARATTI DİYEMEDİLER
İstanbul’da Tema Vakfının toplantısına katıldım. Bu toplantı, 30-31 Ekim 1997 tarihinde yapıldı. İki günlük bir seminerdi. Seminerin konusu erozyonla mücadele idi. Bu seminerde, Tema Vakfının yöneticileri ile alanında uzman profesörler konuşma yaptılar.
Seminerin en ilginç yanı slâyt gösterimleriydi. Toprağın rengârenk şekilleri ve bu toprakta yaşayan canlıların çeşitlilikleri hep sergilendi durdu. Toprağın nasıl canlı bir varlık olduğu ve nelerin onda barındığı anlatıldı. Ancak toprağı, tabiatı düzenleyen hakkında ise doğadan başka yere çıkamadılar. Bütün bunları var eden, bu düzenleri sağlayan hakkında ise nedense hiç durulmadı. Bu konuda bir tek söz söylenmedi.
Asıl beni üzen nokta şuydu; “Her şeyi yaratan odur, yani Allah’tır.” diyemediler. Toprak, hava, su; toprak, hava, su… Toplantıda insan hep canavarlaştı durdu. İnsan, ekolojik dengeyi bozan mahlûk olarak göze çarptı. Konuşmalarının doğru yönleri hiç yok muydu? Elbette vardı. Babasını, anasını veya suçsuz bir insanı göz kırpmadan öldüren insan, senin toprak ve taşından havandan suyundan ne anlardı? Ya da toprak erozyon umurunda mıydı onun?
İnsan, yerleşim ve tarım alanlarını bir canavar gibi boğarak yok ediyordu. Çiftçinin toprağından çıkan mahsul para etmiyordu. Toprağını satan satanaydı. O satılan toprakları, beton yığınları sarmıştı. Sulak ovaların yeşilim alanları mahvolmuştu. Temiz sular, lağımlı sularla savaşıyordu. Lağım fareleri cirit atıyordu.
Ekolojik dengeye ben; “Sünnetullah” diyorum. Yüce Allah, bir şeyin dengesini, diğerini yaratmakla korumuştur. Aklınıza gelebilecek en korkunç ve en sevimli yaratığın bir görevi vardı bu tabiatta. Hiçbir canlı ya da cansız varlık boşuna yaratılmamıştı. Rabbim Sünnetullahı böyle işletiyordu…
Kurt, koyuna; koyun, ota; ot da toprak, su ve havaya muhtaçtı. Allah, onları ekolojik dengeye göre yaratmıştı. En sevmediğiniz lağım fareleri, lağımları açıyor, solucanlar toprağı işliyor; yılan, fareyi yok ediyor; fareler ise ekinlere zararlı böceklere karşı koruyordu. Onlar bütün bunları bir başkasına yüklerken Yüce Allah’ın Sünnetullahı sürüp gidiyordu. Bu sıralamalardan ya da halka zincirlerinden birini çıkarırsanız düzen yani sistem bozulmaya başlar, tabiatın dengesi bozulur. Zamanın birinde yılanları yok etmeye başlamışlar, ortalığı fareler kaplamış…
Ben Türk Bilim adamlarının birçoğunda, her şeyin yaratıcı Allah’tır diyemenin ezikliğini gördüm. Her şeyi tabiat yarattı, dercesine bir saplantı vardı içlerinde. Anlattıkları doğru, sıralamaları doğru ama nedense son noktayı koymasını bilmiyorlardı. Allah yarattı diyemiyorlardı. Her şeyin yaratıcısı “Allah’tır” diyemediler. Bütün bunları, yaratan ve düzene koyan “Allah’tır” diyemediler.
Düşünebiliyor musunuz? Bir santimlik toprağın oluşumu için bin yıl gerekiyor. Kırk santimlik toprak için kırk bin senenin geçmiş olması gerekmektedir. O zaman elimizde bulunan toprağın kıymetini bilelim.
Toplantının sonunda, şöyle bir etkinlik yapıldı. En fazla nefesini kim tutacak? diye. Toplantıda bulunanlardan nefesini en fazla elli sekiz saniye ile bir kişi tutabildi. Bu kişi için alkış tufanı koptu. Bir nefes alamamak ölmek demektir. Hayatta olduğumuz havayı acaba kime borçluyuz? Tabi ki bu soruya bilim adamları Allah’a borçluyuz diyemediler. Toprak, hava ve su dediler…
31.10.1997
İstanbul
YORUMLAR
O'nunla başlayıp, O'nunla bitmeyen her iş eksiktir, İdris Bey. Yaratılmışın yaratanı tanımaması ancak kendi eksikliği ve hadsizliği olabilir. Maalesef ki haklısınız, tesbitlerinizde: Sorduğunuzda dinini, üstelik de dövebilecek kadar kızabilen, "Elbette Müslümanım!" diyen insanlar, en ufak görünen bir parçanın yaratılması bile mucizeler taşırken, yaratıcıyı görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Bunun pek çok sebebi olabilir. En başta, gerçekten inanmıyor oluşu gelir ki, bu insanları anlayabilirim; inanmadığı bir yaratandan niye bahsetsin ki? Gelgelelim, Allah inancı olduğu halde bunu es geçenlere... Sanırım bunlar da müslümanlığından komplekse kapılanlar... Sanki ünvanları ellerinden alınacak... Tabii başkaca gruplandırmalar da yapılabilir.
Güzel yazı için tebrikler... Kendini bilmek, yaratılmış olduğunu bilmek ve "Yaratan" ı bilmek... Ne güzel biliştir!
Selâm ile.
İDRİS ÇETİN
Selam ve saygılar...