Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
Ahmet Bektaş
Ahmet Bektaş

Bulduğunu Bildiğine Vermek 2

Yorum

Bulduğunu Bildiğine Vermek 2

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

434

Okunma

Bulduğunu Bildiğine Vermek 2

Bulduğunu Bildiğine Vermek 2

“Öyle sanıyoruz ki geleceğimizi karanlık enerji belirleyecek.”
“Karanlık enerjinin kökeni ve doğası hiç kuşkusuz bugün temel fiziğin en büyük muammasıdır.”
“Dolayısıyla gözlemciler, kütleçekime bağlı toplaşmayı ölçerek evrende gözlenen geniş ölçekli yapıyla,tutarlı yegane düz evrenin, enerjinin yaklaşık %70’inin karanlık enerji olduğu bir evren olduğunu ve karanlık enerjinin az çok kozmolojik bir sabit gibi davrandığını bir kere daha doğrulamışlardır.” Hiç Yoktan Bir Evren; Lawrence M Krauss

Ben bu karanlık enerji konusunda felsefe yapacağım:

Eski fotoğrafçılıkta film şeritleri vardı! Görüntü film şeridine negatif oluşturulur sonra basımı yapılırdı. Negatif filmde siyah bölgeler, beyaz; beyaz bölgeler siyah çıkardı. Basılınca düzelirdi. Mesela beyaz dişler, negatifte siyah; siyah saçlı birinin de saçları beyaz görünürdü! Bakın sözü nereye getireceğim; Dünya için dini literatürde esfel, sefil denir! Bu sefalet nerden geliyor? Dünya Ahretin tarlası da denir bu tarlalık nereden geliyor. Şimdi fotoğraf filmini düşünelim, negatif olan halini? Fotoğrafın basılmış halinin nesidir tarlası değimlidir bir nevi… Buradaki aydınlıklar, orada karanlık olacak cehennem gibi. Yani buradaki maddi aydınlık yani ışık orada Cehennem olarak yansır, buradaki görünmeyen karanlık da orada Cennet, Nur olarak yansır! Film negatif haliyle de sefil değil mi? Basılınca resim güzelce çıkıyor ortaya, negatif halde zaten bir şeye benzemez. Şimdilerde fotoğraf çekme işinde bu yöntem kullanılmadığı için misali gençler belki anlamayabilir! Karanlık madde ve enerjinin, bilinen kadarıyla evrenin %70 ini oluşturduğu bilim adamlarınca söylenmiş! Şu çıkarımı yapabilirim; evrende gözlemlenen ışık, aslında gerçek aydınlık değil! Madde boyutundaki ışık, entropi yani eskimeye maruz kaldığından ayrıca kütle çekimine boyun eğdiğinden nur gibi değil. Gerçek aydınlık ise karanlık madde veya karanlık enerji olarak bilinen ama ölçülemeyen var olduğu olması gerektiği söylenen şeydir. Yani karanlık enerji aslında nurdur! Bu ruh, data, kün, ben, ene gibi… Ya da kısaca “O” da denebilir! Karanlık enerji adıyla anılan bu tesir, bir madde ve enerji olarak tanımlanmaya çalışılsa da aslı madde ve enerjinin üzerinde bir tesir! Bu tesiri aklımıza koyalım bakın neler açılacak daha… Şu an bizim sonsuz ve karanlık uzay boşluğunda gözlemlediğimiz yıldızlar adeta birer mum gibi. Büyük kısım karanlık enerji. O halde fotoğraf filmini hatırlayalım. Negatifte siyah kısımlar, basılınca beyaz çıkar; beyaz kısımlar, siyah çıkar ya! Aynen öyle de biz Dünya’nın negatifinde yaşıyoruz ve ahret denen yerde ise asıl basım gerçekleşecek! Bu durumda evrendeki çoğunluğa tekabul eden karanlık da aydınlık olarak çıkacak asıla. Yani ahrete! O halde toparlayalım Dünya negatif, ahret asıl! Evrendeki, maddi evrendeki; negatif, pozitif dengesi gibi evrenin bilinmeyen karanlık sanılan yanında da denge var! Buna da sırat, denge dediğimizde durum anlaşılıyor! Evrendeki denge bir an kalksa zaten her şey karma karışık olacak! Denge sağlama açısından görülen işleyişteki zulüm ve neşeler de olması gerektiği için var! Yani kader denen bilgi evrensel dengenin kurulmasıyla doğrudan alakalı. O halde evrensel alanda işleyişte kimse kimseye aslen ilişemez! İlişiyor ise bilin ki bozulan denge içindir bu. Tercihler denge bozar!

Önceki yazılarımda bahsettiğim gibi, kader “Kalu bela” yansımasıdır! Bir andaki sonsuz tercihin yansıması. Bu nedenle işleyişe rıza esas olarak kabul edilir! Bazı insanlar başlarına gelenleri sanki kendileri tercih etmemiş gibi şikayet ediyorlar! Hiç kimse tercih etmediği bir durumla karşılaşmaz! “La yukellifullahe nefsen illa vusaha!” Yani teklif edilenler, mümkün olmayanlar değil… İnsan bu tercihleri önceden yapmış olarak algılar ama zaman mekan sınırını kaldırın her şey tablo gibi olsun. Ve tercih ile yaşanan eş zamanlı olsun, o zaman anlaşılır meselenin sırrı. Madem eş zamanlı kader nasıl bilinmiş Allah tarafından? Şu an teleskopla seyredilen yıldızlardan pek çoğunun yerinde yeller esiyordur. Ama daha bin yıllarca oradaymış gibi gözlenmeye devam edilebilir! Yani Biten bir olayı devam ediyormuş gibi izlemek! Kaderi anlamak için yıldızın yanını tercih anı, yani kalu bela olarak düşünün. Yıldızın yaydığı ışığın ilerlemesini de yaşam verileri olarak düşünün. Dünya’dan bakan zaman ve mekan sınırı yüzünden algılamayı geç yapar. Yıldıza yakın olan ise farzı muhal bir arkadaşımız varmış orada cepten bize yıldızın halini bildiriyormuş. Ya o Dünya’dan seyrettiğiniz yıldız çoktan yok oldu ya da kara delik oldu gibilerinden! İşte kaderin bilinmesine örnek! Bakın kader konusunda eş zamanlılık olduğu için insanlar yaptıklarından tercihlerinden mesuldür! Yoksa mesuliyet olmazdı. Yani biz kaderi algılarken Dünya’dan yıldıza bakarız, gelen ışığın kat ettiği mesafe kadar gecikmeli haber alırız! Güneşin ışığı yaklaşık 8.44 dakika sonra geliyor. Bu durumda Dünyadaki kişi Güneş’teki bir patlamayı olduğu zamandan daha sonra algılar! Tersine akıl yürütürsek; yani olan nasıl sonradan algılanıyor ise olacak olan da önceden bilinebilir! Yıldızdaki arkadaşımız cepten bildirdiğinde biz Dünya’ya henüz ulaşmamış yıldız ışığının gelecekteki ulaştığı durumu önceden biliriz. İşte bu öncelik, sonralık izafidir, görecelidir. Kader konuna da tatbik edelim bunu. Olmamış olayı bilmek gibi.
Bulduğumu, bildiğime vereceğim. Devamı gelir inşallah!

Selametle,

Ahmet Bektaş

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bulduğunu bildiğine vermek 2 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bulduğunu bildiğine vermek 2 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Bulduğunu Bildiğine Vermek 2 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL