6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2598
Okunma
Annem
Annem, 1932 doğumlu.Kendini balık bucundan zannediyor.Lakin Balık burcu gibi alık değil,cin gibi maşallah..Belki akrep olabilir,çünkü çok insancıl; bana çok kötü davrandığından akrepte olamaz…Annemi hangi burçtan olduğu anlamak için uzun bir bilimsel deneylere tabi tuttuğum halde bir sonuca varamadım..Annemin burcu meçhul…
Maşallah.. hayat dolu yaşlı bir insan,Yaşam sevincini hiçbir zaman yitirmedi.
Sabah erkenden uyanır,her gün evini süpürür.İki çeşit yemek yapar,iki tepsi kurabiye yapar.Bekler birileri gelsin birlikte yiyelim diye..gelen olmadı mı evine hasta olur.kahrından.
Annem beni artık evladı değil,arkadaşı olarak görmeye başladı.Eyvah ki..ne eyvah..ben annesiz kaldım;ama annem gibi de becerikli bir arkadaşım oldu.
Annemle bir araya geldiğimizde gerçekten de çok eğleniriz.Çok çileler çekmiş bir kadın.Bana anlatır ağlar,beni de ağlatır.Ana kız ağlaşırız..pardon iki arkadaş demem gerekir.
Son yıllarda bende yaşlandım,annemin acı dolu olayları bana anlatmasını istemiyorum.Yaşanmış bitmiş..çünkü çok etkileniyorum.Evime yansıyor eşim çocuklarım beni üzgün gördüklerinde üzülüyorlar…
Çözüm buldum..
Anneme gidiyorum..yengemlere,kız kardeşime telefon ediyorum ”Çayı ocağa koydum” diyorum.,on dakika sonra
hepside Gülşen ‘ in şarkıda dediği gibi ”Hop ordayız”
Bir araya geliyoruz,eğleniyoruz,gülüyoruz..anneme acıları anlatma fırsatını vermiyoruz..iyi mi yapıyorum kötü mü? Bende bilmiyorum.
Annem şaka kaldıran bir insandır.İstediğin şakayı yap..asla kızmaz..zaten bana hiç kızmaz..(!)
Dün hepimiz annemin evindeydik.Yengem İstanbul ‘da oturan kızı ile telefonda konuşuyor.Telefonu kaptım elinden..
-Ebru! İstanbul ‘ da bekar savcı,hakim,doktor,moktor,asker,manav yok mu be kızım hiç..
-Olmaz mı hala çok var..
-E..be kızım bul bir koca şu babaanneni evlendirelim.Otuz beş sene oldu kocası öleli…
Ebrunun attığı kahkaha kulağımın zarını patlatacaktı..
-Hala! işten çıktım eve gidiyorum..Bakırköy otobüsünün içindekilere rezil,oldum daha hala gülüyorum…
Annem ise hem bana kızıyor hem de gülmekten konuşamıyor..
Annemin gülmelerinin arasında bana zannederim ”utanmaz ve edepsiz” dediğini anlar gibi oldum….
Zamanın birinde yaşlı bir kadın varmış.Kocasını rahmetli olmuş.Kadın,çocuklarını büyütüp evlendirmiş torun sahibi olmuş..
Bir gün aniden ağlamaya başlamış. Yaşlı kadını bir türlü mutlu edemiyormuş hiç kimse.Oğlu annesine bir salıncak kurmuş,Gelin sabahtan akşama kadar kaynanasını salıncakta sallamaya başlamış..
Bir gün dilenci gelmiş.Gelin çok iyi kalpli biri.Kapıya gelenin asla boş çevrilmemesi gerektiğini bilir.Kaynana salıncakta ağlamaya devam eder.Gelin dilenciye..
“Sen kaynanamı salla,ben sana zeytin getireyim.” Der salıncağım ipini dilenciye verip uzaklaşır.
Sürekli ağlayan kadına dilenci çok kızar..
Bana bak! sen koca mı istiyorsun? Der..
Kaynana ağlamayı keser,”Ben dilencinin dediğinden isterim..”diye tutturur…
En sonunda,durum anlaşılır kaynana evlendirilir..sorun çözülür…
Aniden aklıma gelen bu fıkrayı anneme anlattığımda..annemin gülme krizlerine girmesini seyretmek bana çok eğlenceli geldi…
Hepimiz birlikte sokak kapısından çıkarken..Annem her zaman ki gibi kapıda bizi uğurladı.
Kulağı da son zamanlarda az duymaya başladı.Ben:
-Hoşça kal anne! Ebru senin sorununu en kısa sürede çözecek dediğimde..
Sağır duymaz yakıştırır misali..Annem:
-İnşallah kızım,inşallah demez mi?
İşte o anda hepimiz yeniden koptuk.Annem durumu anladı ben kaçmasam terlik kafama gelecekti…
Seni çok ama çok seviyorum annem..