6
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
924
Okunma

Ev değil han mübarek. İki kapısıyla cereyan içinde. Arkalı önlü iki küçük bahçe. Evin arka
tarafındaki biraz daha büyük, diğerine göre. Bunalıyorum. Neden mi? Evin önünde bakkalı
olan kocam "nasıl isimlendireceğimi bilmediğim için böyle yazıyorum. " zırt pırt eve girip çıkıyor. Kendi kendine bir şeyler mırıldanıyor, söyleniyor. Göz ucuyla beni süzüp hıh hıhlar
çekiyor. Biliyorum amacı beni sinirden çatlatıp tımarhaneye yatırmak olmalı. Dayanma
gücümün sınırlarındayım. Mutfağa girip şarkı söylemeyi deniyorum. Bütün şarkılar hissiz
hissiz dökülüyor ağzımdan. Bu ben değilim. Ağlamamalıyım. Tutmalıyım kendimi. Yeni bir
şarkıya gönülsüzce başlayacakken arka kapı hızla çarpılıyor. Kalbim çarpmaya başlıyor.
Yok daha fazla dayanamayacağım. Derin bir nefes alarak, dışarıya çıkıyorum. Kapıyı usul
örtüyorum ki kocam denen adam duymasın diye. Yine usul adımlarla adeta bir sinek gibi
yürüyorum iki katlı ahşap evimizin yanından. Bakkal dükkânı hemen evin önünde onun da
uzağından yürüyüp, caddeyi geçiyorum. Oradan karşıya söğüt ağaçlarına, altında oturan
kadınlara göz gezdiriyorum. Evet galiba sinek miyim neyim. Kimseye zararım yok ama. Bir
kendimi ısırırım sanırım.
Ne yapsam acaba? Aşağıya çaya doğru inip, kadınların yanına oturup, biraz rahatlasam mı?
Yoksa bahçeye annemin yanına mı gitsem? Biraz soluk almalıyım.Yanımda helkeleriyle bir
komşu kadın az aşağıya kendi kendine akan oluktan su doldurmaya iniyor. Bana gülerek
"Nasılsın,n’apıyon, bebelere mi bakıyon? "diyor. Ben de gülümsemeye çalışarak." İyiyim sen
nasılsın. Çocuklara bakmıştım." Komşu " Onlar şurada bak. Şu bahçede oynuyolar." diyor.
Bilmiyormuşum gibi " Öyle mi? Bi bakayım, n’apıyorlar. " diyerek, hızla çocukların yanına geliyorum.
Kızım ve arkadaşı Filiz beni görünce gülümsüyorlar. Ellerindeki toprakları yığıyorlar bir
kenara. Ben yanlarında oyalanmaya çalışıyorum Gözlerim karşıda bakkalda.Acaba kocam
çıkıp çarşıya, kahveye bir yere gider mi diye. Adam oralarda dolanıyor, beni arıyor belli.
Adeta kızgın bir boğa gibi.Ben önüne kızdırmak için sallanan kırmızı bir parçayım.Son hızla
hücum ediyor bana doğru. Ön ayağını yere sürtüp hızla ilerliyor. Dükkânın arkasından yine
eve gidiyor. İçerde beni arıyordur homurtularla. Bulamayınca sövüyordur sülâleme. Başını
duvarlara vursa keşke. Yarılıverse o başı, arkamda koşarken. Ah babam ah! Neden ayırmazsınız beni bu yabancı ve son derece ilkel adamdan.
Kocamın burnundan öflkeyle soluduğunu sanki ta ensemde hissediyorum. Beni eline geçirse
tekme tokat girişeceğinden eminim. Çocuklar benim yanlarında fazla kalmamdan kuşkulanıyorlar. Kızım yanıma gelip ne oldu anne demeye korkuyor.
Çocuklarla konuşuyor, biraz daha oyalanıyorum. Kızgın boğanın her tarafa göz gezdirmesi
sona erip dükkânı kilitleyip gittiğini görünce derin bir soluk alıyorum. Bu ceza bu kadarla
bitmiyor elbette ama. Şu an o yok ya, rahatım. Bu kez bir kelebek gibi hafifleyerek eve
doğru ince kanatlarımı açarak uçuyorum. Kelebeğin ömrü kısa olsa da!..
4. 5. 2013 / Nazik Gülünay