7
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1084
Okunma
Ölmeye görün arkanızdan mevlit okuturlar. Bilmem bizim kasabaya özgü mü bu alışkanlık.
Babam ölenlerin arkasından mevlit okutulmasına öyles inirlenirki, ellerini havaya kaldırarak
mevlit peygamber efendimize onun doğduğu gecede okunur. Sizin yaptığınız soytarılık.
Bir de gelin mevliti çıkardınız. Karı- kız bir araya gelip çörek, börek yiyorsunuz,"Hu Allah" çekiyorsunuz. Sonra da anneme bakarak alay ederce gülerdi.
Bizim üvey kaynana öldü. Zavallı kadın çok çekmiş.Yatakda bir gün yatmadı.Öldüğü günde
dyine tarladaymış.. Ramazan ayıydı, hastalamış ve orucunu bozmadan tarlaya çalışmaya gitmiş. Eve gelince son nefesini vermiş. Son ana değin çalıştı, evde, damda, boş durmadı.
Çalışmanın içinde doğmuş, onu görmüş, onu yapmış. Yılgınlık nedir bilmeden,ibadet ederce.
Öz kaynanam çok güzel.Onun üstüne kuma gelmiş.Öncesini anlatsam çok karışık. Onu da
başkasıyla evliyken kaynatam kaçırmış Firdabanın ’Feride’ üstüne. Bir evde iki gelin
kaynana, kaynata- köylük yeri, çoluk çocuk derken yıllar geçip gitmiş. Ama öyle kolay
geçmemiş.
İki kaynanamı da dinleyince birbirlerini beğenmezlerdi. Sözgelimi Firdaba öz kaynanamdan
için o bebeleri emzirmedi, mama yedirdi, derdi. Öz kaynanam ise kaynatamın en çok onu
sevdiğini söylerdi. Ben de düşünürdüm bu sevgiyi. Bu nasıl sevgiyse ikisinin de aynı yaşıt
çocukları vardı. Dört çocuk birinden, dört çocuk ötekinden. Hangisi sevgi, hangisi seks.
Kardeşimin karısının yatağına girmem diyen kocalarından ikisi de sevgiyle sözederdi. Belki
öldürülmüş olmasından dolayıdır. Mal için akrabaları öldürmüş. Kaynatam köyün ağasıymış.
Ölüyü çok severiz.Ölünün ardından kötü konuşmamak dinimiz gereği olduğundandır beliki.
Bir yakınımız ölsün elde var-yok hemen mevlit okuturuz. Ölene karşı görevimizi yaptığımız
duygusuyla garip bir huzur duyarız.
Firdaba dedikleri üvey kaynanam da ölecek kadınlardan değildi. Herkes arkasından böyle
söyledi. Köydeki büyük abisi haberi Kadınların ağıtlarından duymuş ama anlamamış.
Yanlarına varıp sormuş:
"Niye ağlarsınız kadınlar?"
Ağıtlar sürermiş.
"Niye ağlarsınız, söylesenize kız?"
Kadınlar gözyaşlarını silerek, ellerini vurmuşlar dizlerine:
" Firdabam öldü!"
Yaşlı adam ağlayamamış, oracığa sinmiş kalmış. Kendi kendine mırıldanmış:
"Bana dediydi zere,(zira) benim ölüm garip olur.Gardaş önce ben ölüyüm. Sen benim ölümü
yerde goymazsın."
Ölümü kolayca olmuş.Kızının esmer ince yüzü iyice incelmiş, kararmış.Kısık gözleri daha da
kısılıp, ağlamaktan kanlanmış. İnce ve büyük ağzıyla uzun burnunu mendille silerek:
"Ne biliyim anamın öleceğini. Köye gidecem diye dutturup, gittiydi. İki gün sonra soluk soluğa geldi. Daha saat yedi olmadıydı. Ezende yola çıkmışlar, hava esiyormuş. Göğsünü
gösterdi soluyarak."Burama bir sızı girdi, çıkmıyo kızım."dedi. Can havliyle tuvalete girdi.
İçim bulanıyo, kusacam heralde dedi. Önüne leğen getirdik.Ben onun öleceğini zerre kadar
aklıma getirmiyom. Habire köyden havadis soruyom. "Firdaba Ayşanın gız iyileşti mi?
Bu sene Mastafa’gilin ekinleri iyi mi? Can virirmiş de haberim yok. Bir yudum su bile viremedim. Oruç oruç gitti. Oruçtu anam. Orucunu bozmadı. Aklıma gelmedi öleceği, diyor
dizlerine vuruyor, gözlerini sıkıyor, gözlerinden yaşlar boşalıyordu. Başınız sağolsun diyene " Amanin ölüvirdi.Hemen öleceğinden hiç haberi yoktu. Dışardaki çirkleri yaydı. Emme bahçeyi hergün dolaşırken bugün dolaşmadı. Canı burnunda soluyordu." diyerek burnunu
siliyor, dizlerine vura vura sallanıyordu.
Bizim elti annesine felç indiği için onun yanında Ankara’ya gitmişti. Akşama doğru geldiği
zaman o da kısık sesiyle sözcükleri testereyle keser gibi "Amanın Firdabam ölüvirmiş! Öyle mi gız?" dedi ardından kurt ulumasını andırarak ağlıyordu. Ölen Firdaba’nın kızıyla
sarıldılar. Deprem oluyor da sallanıyorlardı sanki. İyice ağlaştılar.
Ağıtlar dinince akşamüstü sessizdik. Büyükler sedire, somyaya oturmuştu. Biz yere
dizlerimizi kırıp oturduk. Altımıza minder getirdiler. Herkes kendinden sözetmeye başladı.
Güldüğümüz zaman göze batmıyordu. Bizim kaynana son günlerdeki hastalığından,
Firdabanın damatları işlerinden, çocuklarından, eşleri çocuklarının hastalık, sağlığından.
Herkes kendince birşeyler konuşmaya başladı.Ölenin adı bir olaya karıştıysa kızı ballandıra
ballandıra anlatıyordu.
Mevlit ölüm haftasına okutuldu.Bizim evle Firdabanın evi arasında epeyi uzun bir yol vardı.
Kucağımda çocukla bayağı yorulmuştum. Bizim kaynana Firdabanın öldüğüne çok üzülmüş görünmedi bana. Gözyaşları bile sevinçten akıyor gibi geldi. Kocası yaşıyordu sanki ve de
kuması ölmüştü.
Tek katlı bahçeli evlerin olduğu bir yerde Firdabanın evi. Evleri önündeki kadınlar beyaz
yaşmaklı, tülbentli. Sırf söz atmak için soruyorlardı:
" Firdabanın mevlitine mi?"
Kaynanam vişne çürüğü rengindeki atkısını eliyle çenesinde iyice sıkılayarak:
" Yaa! Oraya gidiyoz.
"Allah rahmet etsin."
Eski öykülerimden / Nazik Gülünay