2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1408
Okunma
Abece me’yi bilen herkesin anlayacağı türdendir sürü edebiyatı. Beylik sözler, ortak inanışlar, kimseyi ürkütmeyen düşüncelerle bezeli, basmakalıp yapısıyla gösterir kendini.
Okuru zorlayacak ne bir düşünce, ne de bilgi ister. Anlayışa güçlük çıkaran hertür metod yakışıksızdır sürü edebiyatın da, zaten tutunamaz da. Dolambaçlı anlatım, karanlık deyim, çokanlamlı değinme, çetrefil biçem… bu edebiyatın uzağındadır.
Nerde merak uyandıran bir başlık var, ya da nerde bir isim çağrılıyor bilinizki ordadır sürü edebiyatı. Günlük sokak diliyle konuşurlar, bir kadın tarif edilirken birsürü anlam yanyana konması yetmez gibi, el ve ayaklarının durumunu da bildirirler (yemek tarifi gibi). Daha olmazsa bir erkeğin bıyık kılını anlatırlar.
Konuları çok geniştir; aşk, ölüm, cinayet, serüven… ama genelde dar anlam da çalışırlar. „Ya benimsin, ya da karatoprağın“ gibi. Ya sev, ya terket deyimi ise okuyucuya bırakılır… bir sürü kahramanı vardır, mellahlar, fellahlar, ayşeler, kezbanlar. Bazen de korkutucu güçleri vardır; Mandrake‘ler, tombraks’lar, süperman’ler…
Okura zorluk çıkarmayan edebiyat da denebilir aslında ama! Bizim halk edebiyatımız da zorluk çıkarmazdı. Fark ise şurada; halk edebiyatı oluşurken dinleyen ne istere bakılmazdı, dinleyende ona göre yetiştirilirdi. Sürü edebiyatının farkı, ne okuyacağı önceden tespit edilmiş eneklerin olması. Neye güleceği, neye ağlayacağı, neye kızacağı önceden belirlenmiş! Ne diyordum ben, sürü…