Theodor Dreiser, eleştirmenlerce Amerikan roman edebiyatının babası diye nitelendirilir.
Gençliğinde gazetecilik ve foto muhabirliği yapan yazar, işi gereği Chicago’nun cehennemi andıran köşelerini gördü. Bir tarafta eşi benzeri görülmeyen zenginliğin ihtişamına, diğer yandan gecelerini kentin varoşlarında derme çatma barakalarda geçiren işçilerin çileli yaşamına tanık oldu.

Böylece ’ Amerikan düşü ’ne olan sempatisi derin bir hayal kırıklığına dönüştü. Artık biliyordu ki, egemen sınıftan olanların acıma duyguları yoktur. Tüm yasalar mülkiyeti korumak için yapılmıştır. Ve devlet milyarderlerce yönetilmektedir.

İşte bu izlenimlerinin sonucunda ’Bir Amerikan Trajedisi ’ adlı romanını kaleme aldı. Büyük yazarın bu ünlü yapıtı modern Amerika’nın bir hayli kötümser bir tablosunu çizer. Geçekten de roman Amerika Birleşik Devletleri`ne özgü o geleneksel idealizm altında, derin bir şüpheciliğin ve cesaretsizliğin yattığını vurgulamaktadır.

Yoksul bir gezgin vaizin çocuğu olan Clyde, bağnaz bir dinsel eğitime karşı için için isyan halindedir. Anababasının yoksulluğu ve bu yoksulluğun sonucu olan pratik sezgi yoksunluğu çocuklarını gerektiği gibi yetiştirmelerini engellemiştir. Bu yüzden Clyde, aslında maddesel arzularını doyurabilmek için bütün kötülükleri göze almağa hazır durumdadır. Yakışıklı bir delikanlıdır Clyde fakat hayat koşullarının ve yanlış yetişmesinin sonucu olarak zayıf karakterlidir. Giderekten acımasızca bir cinayet işlemeye sürüklenir. Sırf bütün hayatın tek amacı saymaya sürüklendiği seveti elde edebilmek için...

İşte bu cinayetin ve cinayet sonrasındaki koğuşturmanın dakikası dakikasına bir anlalizi olan bu kitap, Amerikan toplum hayatının belirli bir boyutunu boğucu bir kabus havası içinde yansıtmaktadır.