15
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1144
Okunma

Hiç
Hale sabah uyandığında çok mutluydu.Geçen hafta tiyatroya gittiklerine çok eski bir arkadaşı olan Mine ile karşılaşmış,birbirlerine sarılıp bir türlü görüşemedikleri için birbirlerine yakınmışlardı..Mine:
-Ben, cuma akşamları halk oyunu kursuna gidiyorum,sende gel hem görüşürüz hem de halk oyunlarını öğreniriz,çok eğlenceli geçiyor kurslarımız. Dediğinde düşünmeden “tamam gelirim” demişti.Bütün bir hafta eşinin “sen hiçbir yere gidemezsin,sen tembelsin,ben seni bilirim sen söz verir gitmezsin..”gibi lafları, Hale ‘yi üzse,kızdırsa da hiç sesini çıkarmadı..Eşinin huyu öyleydi..ne yaparsa yapsın Hale ‘yi sürekli eleştirirdi.Hale bazen eşine” Ya..ben hiç mi iyi bir şey yapmıyorum” dediğinde Eşi ise” Yapsan görürdük herhalde “diye cevap verir.Hale ‘yi sinir küpüne döndürürdü bu cevap…Son yıllarda,eşinin bu gibi davranışlarını, kafasına takmaz gibi yapsa da,pimi çekilmeye hazır bir bomba gibi patlamaya hazır bir şekilde bekliyordu hale.. Akşam sekizde kurs yerinde olması gerekiyordu hazırlandı.
Spor ayakkabılarını aradı yoktu yerinde..Belli ki kapının önünde unutmuştu çalmıştı birisi
ayakkabıyı..Oğlunun:
-“Dikkat dikkat evdeki bütün kredi kartlarının bu gece yarısına kadar bana teslim edilmesi,yarın kredi kartları ile yapacağım alış verişler hakkında bana kesinlikle hiçbir hesabın sorulmaması, harcamalarımın nasıl ödeneği konusunda da bana hiçbir açıklama yapılmaması önemli rica olunur” anonsu içinde kendine giyebileceği az topuklu bir bot buldu…”Eh..canım düğünde harmandalı oynayanlar spor ayakkabı giymiyor..”diyerek kendini teselli etti.. Tam kapıdan çıkarken başka şehirde oturan kızı geldi..
-Anne sen nereye gidiyorsun?benim karnım aç..ben ne yiyeceğim..
-Kızım,fırında İzmir Köfte var.. sen o yemeği ye.. ben iki saate kadar gelirim..
,-Anne ne kursu şimdi bu..nereden çıkarıyorsun böyle işleri..ben eve geliyorum,sen gidiyorsun.
-Kızım siz bir saat sonra film seyretmeye başlıyorsunuz..benim varlığımı bile unutuyorsunuz .oğlu ise
-Anne anonsumu duymadın mı ? diye soruyordu…
-Duydum anonsunu da,bence sen önce babanın duymasını sağlasan daha iyi edersin
-Anne lütfen beni,Kanuni Ramço Sultanla karşı karşıya getirme,Yalvarıyorum Hale Sultanım lütfen…
-Senin yüzünden,Kanuni Ramço sultan bir gün benim kellemi alacak ve ben kellesiz dolaşacağım ortalıkta..git ne derdin varsa babana söyle…diyerek merdivenden koşarak indi..
Kadın olmak gerçekten de çok zordu.Kadın olmanın zorluğunu da tüm ağırlığı ile yaşamıştı.Sadece iki saatlik bir kurs için kocasının bir hafta boyunca aşağılayıcı laflarını dinlemiş,tam kapıdan çıkarken kızı eve gelmiş,oğlu sınırsız isteklerini anonsunu yapmıştı
Eşi için.evlatları,annesi için kendisinin ne olduğunu ne ifade ettiğini zaman zaman sorgulasa da hiçbir zaman bir sonuca varamamıştı.Her zaman herkes bu benim hayatım ya da bu benim zamanım nasıl istersen öyle kullanırım dese de bu kesinlikle mümkün değildi.Her insan bir başka insanın zamanın içinde vardı,ünvanı ne olursa olsun sadece ve sadece bir piyondu zamanla yerleri ve değerleri değişen…Böyle olmasa idi..huzur evleri de olmaz,televizyon reklamlarında evlatlarını bekleyen yaşlı anne babalar gösterilmez,çocuk esirgeme kurumları olmazdı. Demek ki zaman,anne ve evlat sevgisini bile silebiliyordu.çok değerli bildiğimiz kutsal bir duygu olan sevgi bile bitiyordu.Zaman sadece bizim değildi..büyük bir çoğunluk ise bizden telafisi olmayan zamanımızı istiyordu.Zamanımızı verdiğimiz insanlar,bunun değerini bilmedikleri ise heybemize doldurduklarımızdan belliydi,kaç heybe doldurduk pişmanlıklarımız,gözyaşlarımız,ve yaşatılanlarla,Elbette insanın en güzel en mutlu geçirdiği zamanı ailesi ile birlikte olduğu onlara, harcadığı zamandır..Peki,hoşgörü,anlayış nerede kalıyor… Neden ben bir yere giderken suçluluk duygusu içinde gidiyorum..Sorumlulukta değildi bu bağımlılıkta neydi bu..vicdan mı yoksa iç güdüsel annelik duygularımı..oysa iki saatlik zaman dilimi ..ne olurdu ki sadece onun olsa..o iki saat yakışmıyordu ona alışmamıştı zamanını ailesi dışında geçirmeye…yanlış yapıyorsun Hale yanlış diye kendini teselli eti..Kullan bu iki saatlik zamanı gönlünce ne olur sanki boş ver dedi..dedi de…
Hale, karmakarışık,içinden çıkamadığı düşünceler içinde ana yola geldi..Ana yolun karşısına geçmek her zaman onu tedirgin ediyordu. Kızı eve gelmişti ve o evden çıkmıştı..Yine suçluluk duyuyordu.Kızı,onun kızı olsa bile,annesinden farklı bir kişiliği ve bakış açısı vardı. Hayata farklı pencerelerden bakıyorlar ve hiçbir zaman aynı noktada buluşamıyorlardı.Her zaman herkese sevgi ve merhametle yaklaşan kızı annesine gelince düşmanca tavırlar içine giriyordu.Hale, her zaman kızını anlama yoluna bakıyor..karşısında olmaması için gerçekten de çok büyük fedakarlılar yapıyordu.Anne idi ve evlatlarına karşı gönül dolusu sevgisi ve hoş görüsü vardı..
Bir an eve geri dönmek istedi..Sonra vazgeçip otoyolun karşısına geçti..Yüreğinde bir sıkıntı büyüdü de büyüdü..Keşke arkadaşıma söz vermeseydim..diye düşündü…
Neşe içinde bir gurup karşıladı onu..zaten halk oyunları kursuna gidenlerin yarısını tanıyordu..
Öğretmenin.bir iki üç sekme dön uyarıları içinde harmandalıyı kuralına göre öğrenmeye başladı.Bir ara öğretmen sekmeden sonra “heybetli ve edalı” bir şekilde duracaksınız dediğinde,gülme krizine girdi…Kendine baktı ne heybet var ne eda,arkadaşına baktı ondan beter… can dostu serap onun neden güldüğünü anlamıştı.”Bana bak,sen sadece kendine gül,benim endamımda,heybetimde yerinde “diyerek Hale’ nin daha çok gülmesine neden oldu.
Halk oyunları kursunda çok eğlense de bir an önce bitmesini istedi.Eve gittiğinde,kızı ve oğluna mısır patlatacak,kestane pişirecek ve salep yapacaktı…İzledikleri saçma sapan filimlerin hiç olmasa bir kısmını seyrederek onlara eşlik edecekti..
Tekrar ana yola geldi…Işıkları kontrol etti,yeşil yandığında karşıya hızla yürümeye başladı...
Yeşil ışıkta .gaza basan bir taksinin çarpmasıyla on metre yükseldi yere düştüğünde son nefesini verdi…
Yazımı günün yazısı seçen seçici kurula çok teşekkür ederim...