0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
571
Okunma
Solgun yüzlü kadının feri silinmekte olan gözleri kendisine pür dikkat bakan adamda kala kaldı. Hastane odasının ilaç kokan havasından kurtulmak ister gibi yattığı yerden son bir kez doğrulmaya çalıştı , ama nafile ..Gücünün bitmek üzere olduğunu hissediyordu.Kanını emen virüs damarlarında canlılık adına ne varsa silip süpürmüştü. Burnuna her zaman olduğu gibi nane limon değilde toprak kokusu geliyordu. Doktorların ona zorla gülümseyerek yaşayacaksın demelerine hiç inanmıyordu. Hepsi beyaz gömlekli yalancı. Şu başımda duranda aynısı diye düşündü. Fakat ya o ? O da mı yalancıydı yoksa ? Kalan ömründe sevgisini bir an olsun aklından düşürmeyen adam yani Ahmet Selim, o da mı yalancıydı. Asla ..Şimdiye kadar onun gibi birini hiç tanımamıştı. O bir melek olmasın sakın..O Tanrı’nın en sevdiği kullarından biri.
Doktor Zafer Bey Sabriye Hanımın bir şeyler söylemek istediğini anladı. Ona doğru eğilerek
“Sinyorita “ dedi “Bana bir diyeceğin mi var ?”
Doktor Zafer, Sabriye hanımın adını Sinyorita koymuştu. Bu şair ruhlu güzel kadını öz ablası kadar çok seviyordu. Sinyorita yaşayacaksın ! Seninle Beyoğlunda göbek atacağız be ! En güzel şiirleri sen okuyacaksın. Ben başımı masanın altına sokup sen görmeden bir çocuk gibi hıçkıra hıçkıra ağlayacağım.
Sabriye hanım evet der gibi kirpiklerini gözlerine bir perde gibi indirdi.
Dr.Zafer onun dudaklarına doğru kulağını uzattı
“Sizden bir ricam var” dedi kadın.”Küçük bir ricam var” Sesi çok derinlerden gelir gibiydi.
“Olur mu” dedi doktor. Ne istersen iste bizden. Sana hizmet etmek bizim görevimiz.
Sabriye hanımın fersiz gözlerinde bir ışık yanıp söndü. Solgun yüzünde bir gülümseme belirdi. Sonra da
“Bir telefon” dedi. “Benim yarın öleceğimi birine söyler misiniz”
Odada buz gibi bir hava esti. Doktorun başı döndü ama kendini çabuk toparladı
“Fakat Sinyorita siz yaşayacaksınız”
Sabriye Hanım doktora hüzünle baktı
“Doktor” dedi “Bana yalan söylemeyin. Üç günlük ömrüm kaldı. Ya da her an ölebilirim. Gücümün tükendiğini hissediyorum. Melekler ellerini uzatıp beni çağırıyor. Duyuyor musunuz ? Hayır ! Siz duyamazsınız. Çünkü son yolcu benim. Şimdi siz bana bir iyilik edecekseniz o numarayı çevirin. Ben konuşamam . Ona deyin ki Sabriye öldü. Ben nasılsa yarına çıkmam .
Sabriye Hanım durdu. Zorda olsa bir nefes daha aldı. Belli ki çok zorlanıyordu. Yaşamaya olan tutkusunu yitirmişti. Şu an onu yaşatan kalbinde ki küçük ama canlı küçük bir noktaydı. Zorda olsa sözüne devam etti
“O gelecek..Evet evet gelecek. Biliyormusunuz o ne zaman bana söz verse hep yapar. Yine yapacak. Mezar toprağımı koklayıp bir çocuk gibi ağlayacak. Zaten o hep çocuktu ya.. Güvenlikten iki kişi gelip onu kolundan tutup kaldıracak. O hep ne derdi biliyor musunuz doktor ? Sabriye, ben ölünce mezarıma bir gül dalı bırakır mısın. Ah şimdi yanıldın. Ona madik attım”
Doktor hastasının durumunu biliyordu. Virüs onun her yanıı sarmıştı. Bu güzel şair ruhlu kadının son dileğini şimdi yerine getirmeliydi. Cebinden telefonu çıkarıp verilen numarayı aradı
“Alo !” dedi Dr Zafer.
“Alo buyrun”
“Beyefendi ben Dr Zafer, Ahmet Selim bey ile mi konuşuyorum. ?”
Bir an kısa bir sessizlikten sonra;
“Hayır, evet efendim bu onun numarası. Fakat babam bir kaç gün önce vefat etti, ben oğluyum”
Bu sefer bir an Dr. Zafer duraksadı ama kendini çabuk toparladı
“Ooo beyefendi sesiniz ne kadar dinç ! Ahmet Selim bey sizinle tanıştığıma öyle çok sevindimki..Efendim size bir haber vermek zorundayım. Sabriye hanım ağır hasta ve rica etti”
Karşı taraf
“Beyefendi Sabriye Hanım kim ne tanıyor ne de biliyorum. Ve ayrıca babam geçen hafta öldü diyorum anlamıyor musunuz ?”
“Ahhh beyefendi harikasınız..Geleceksiniz ha ! Onun adına inanın çok sevindik !
“Babamı toprağa verdik diyoruz anlamıyor. Bu adam manyak !” deyip karşı taraf telefonu kapadı.
....
“Doktor, o gelecek mi ?” dedi Sabriye hanım . Sesi gırtlağından olduğundan da yavaş çıkmıştı
Doktor zorla gülümsedi
“Söz verdi “ dedi.”Yarın burada !”
O an Sabriye Hanımın gözleri ışıdı.Kaç gündür oynatamadığı parmakları kıpırdadı.
“Biliyordum” dedi..”Geleceğini biliyordum ! “
Sabriye Hanım’ın son gücü de tükenmişti. Başı yan tarafa döndü ve derin bir uykuya daldı.
Hemşire Dr. Zafer Bey’in gözlerine baktı.
Doktor gözleri nemlenmiş bir halde onu kaybettik dercesine başını iki yana salladı.
Fırtınalı aşklarıyla, devasa sevdalarıyla güzel yüreği ile İstanbul kadar güzel bu kadın hakkın rahmetine kavuşmuştu. Ama mutlu olarak.
Doktor Zafer, parmakları ile şair Sabriye Hanımın açık kalan gözlerini örterken yanında bulunan hemşire Hale ye usulca
“Bu mesleği” dedi “Kutsal bilirler. Sanırlar ki dünya da başka meslek yokmuş gibi doktorluğu seçerler. Ben dayanamıyorum artık. İstifa ediyorum arkadaş.Desinlerki doktor korktu. Desinler ki doktor beceriksiz ahmağın tekiydi.
Desinler ki doktor kalbine yenildi. Evet ulan ! Bu kendini kaybetmiş dünyada kalbimi el ustünde tutuyorsam bırakın ona yenileyim..Evet ,son nefesinde dahi aşkına seslenen bu kadına hayranlık duymuşsam ve bunun için acıların en derinini şuramda hissetmişsem bırakın öylece yaralı bir halde durayım. Arkadaş bu meslek meslek değil. İnsanlar giderken hep beni de yanlarında götürüyorlar.
Hep beni de öldürüyorlar. Hep beni de..Hep...