5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2313
Okunma

Yanlış olduğu düşünülen bir siyasi icraatı düzeltmek ya da arzu edilen yönetim şeklini ortaya koyabilmek için;
1. İktidar olmak gerekir. İktidar güç demektir ve gücü eline tutan, sistemi (yürütme, yasama ve yargı) kendi düşünceleri doğrultusunda şekillendirme yeteneğine sahip olur.
2.Ya da iktidarı etkileyecek bir güce sahip olmak gerekir ki, biz buna baskı grupları diyoruz.
Esas olan birinci şıktır. Demokratik yönetim biçimlerinde iktidar olmanın yolu, siyasi partilerden ve özgür bir ortamda yapılan seçimlerden geçer.
İkinci şıkkın da, yani iktidar üzerinde baskı oluşturarak arzu edileni elde etmenin de iki yolu vardır.
Birincisi; sermayeye sahip olmaktır. Sermaye, iktidarı sever. İktidar değilsen yanına yanaşmaz, iktidar isen, kovsan da kapından ayrılmaz.
İkincisi; oyların çoğunluğunu alabilecek halk desteğine sahip olmaktır. Buna örgütlü oy çoğunluğu da diyebiliriz (İşlevi ve içi boşaltılmamış STK’lar vb.) Yaklaşık 70 Milyonluk bir ülkede 50 Milyon seçmen varsa, bunun yarısının oylarını alabilecek bir örgütlenme sağlanabilmelidir. Bir başka deyişle; ülke nüfusunun en ez üçte biri kadar, şahsi çıkarlarını düşünmeyen, ülke çıkarlarını ön planda tutanların, bir örgüt veya aynı amaca yönlenmiş örgütlerde toplanmasına ihtiyaç vardır.
Baskı gruplarına bir üçüncüsü de ilave edilebilir, bunlar siyasi maksatla örgütlenmemiş kurumlardır. Ordu, bürokratik ve teknokratik yapılar bu grupta sayılabilirler. Sözü edilen yapıların bu gün, siyasi gücü elinde tutanlar üzerinde bir baskı grubu oluşturacak düşünce ve niyette olmadıkları kanaatindeyim.
Sayılan kurum ve yapılanmaların eylem ve faaliyetleri dışındaki eylem ve faaliyetler, bütün iyi niyetli çabalara rağmen, ne yazık ki, etkili bir sonuca ulaşacak yollar değildir. Bu sebeple; yapılan eylem ve faaliyetlerin sistemden mağdur olanlara moral verme ile onlara destek için eylem yapanların kendi kendilerini tatmin etmeden ya da kamuoyunun, yapılan haksızlıklara biraz olsun dikkatinin çekilmesinden öteye etkili bir sonuca ulaşabileceğini düşünmemekteyim.
Demokratik sistemin ana unsuru olan siyasi partilerimizin içinde bulundukları durumu ise Metin AYDOĞAN, “Küreselleşme ve Siyasi Partiler” kitabındaki şu satılar ile çok anlamlı olarak ifade etmektedir:
“Siyasal etkinliğin azınlık egemenliğine dayandığı toplumlarda, rejimin adı ne olursa olsun, sistemin niteliğini belirleyen temel öğe tutuculuktur. Değişmeyi savunan iktidar ve güç sahiplerinin rejim üzerinde kurmuş oldukları egemenlik, doğal ve kaçınılmaz olarak siyasi partileri de içine almakta ve bu egemenlik bir zamanların düzen karşıtı partilerini, düzeni savunan partiler haline getirmektedir. Bunun gerçek nedeni, parti yöneticilerinin görüşlerini geliştirip bugüne uyum sağlamaları değil, parti yönetimlerinin egemen sınıf tarafından ele geçirilmiş ya da denetim altına alınmış olmasıdır. BURADA ARTIK, HALKIN HAKLARINI SAVUNAN PARTİLERDEN SÖZ ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR… Kitlelerin sorunlarına çözüm getirmenin aracı olan siyasal partiler, tersine işleyen bir süreç içine sokulmuştur. Küreselleşme söylemlerinin yarattığı karmaşa içinde günümüzde yaşanan somut gerçek; SİYASİ PARTİLERİN GERÇEK KULLANICILARININ, ONA EN ÇOK GEREKSİNİM DUYAN HALK KİTLELERİNİN DEĞİL, varlığını halkın örgütsüzlüğü üzerine oturtmuş olan egemenlerin olmasıdır… “
Hâl böyle olunca ne yapmalıdır?
Sistemden hoşnut olmayan bireylere düşen görev; sisteme teslim olmamış partiyi bulmak, bu partiye üye olmak ya da desteklemek, seçmen çoğunluğunu bu partide toplamak, Atatürkçü Düşünce Sistemi ile Tam Bağımsızlık fikrini esas almak, fert fert, ev ev, sokak sokak, köy köy, mahalle mahalle halkı aydınlatarak bilinçlendirmek, cumhuriyet değer ve yargılarını yeniden iktidar yapmaktır.
Bunu sağlayacak bir yapılanmaya gidilmedikçe; daha çoook yazar, çizer, bağırır, çağırır, yollara düşer, kendi kendimize kahrolup klavye kahramanlığı yaparız ve sonucu başkalarının yazmasına üzülür ağlarız.
Ancak biz, üzülüp ağlamayacağız.
Çünkü;
BİZ, TARİH’DEN YADİGÂR, YILDIRIMLAR YARATAN BİR IRKIN TORUNUYUZ.
BİZ, CEHENNEMLER KUDURSA, BU CUMHURİYETİN ÖLMEZ BEKÇİLERİYİZ.
BİZİ TANIMAYANLAR VE UNUTANLAR TARİHE SORSUN. BİZ ÖLMEZ TÜRK’ÜZ.
BİZ, BU VATAN İÇİN BİR ÖLÜR BİN DİRİLİRİZ, BİZ MUSTAFA KEMALLERİZ.
O Halde;
VARDİYA, MUSTAFA KEMALLER’DEDİR.
Bekir GÜÇLÜER