5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
675
Okunma
Sesindeki farklılığı çözmeye çalışıyordum.
Birden diğer çiçeklerin de onun sesine kulak kesildiğini fark ettim.
Sanki rüzgar bile susmuş, onu dinliyordu.
İçimdeki kıskançlığa anlam veremedim.
İlk kez bir şeyin bana ait olmasını istedim.
Gözleri öbür çiçeklere kayınca kaybetme korkusuyla titredi bedenim.
Sanki sahibi olduğum tek varlığı elimden alacaklarmış gibi, sanki benden başkasına bakınca yok olacakmışım gibi, sanki varlığım ona bağlıymış gibi, giderse gideceğimi hissettim kendimden.
Başka türlüsü mümkün değildi.
Onun olmalıydım.
Benim olmalıydı.
Hani bazı ağaçlar vardır, dalına salıncak kurma isteği uyandırır.
Göğe yükselmenin tek yolu onun dallarından geçer.
İçinizdeki kuşun kanat çırpışı öyle hızlanmıştır ki, göğsünüzü delip geçecek sanırsınız.
Göğsünüz delinmeden siz salıverirsiniz onu.
Havalandığında, nereye uçup, nereye konacağı ona kalmıştır artık.
Siz beklersiniz.
Gelirse gelir, gelmezse gelmez.
Ya büyür içinizdeki boşluk gidişiyle; ya sıkışır dönüşüyle.
Razıydım bir kuşun kafesi ya da hürriyeti olmaya.
Benimkisi bir kulun rabbine tevekkülü.
Kül de O’nun, ateş de.
Zaman durdu sandım.
Sanki hepimiz bir fotoğraf karesinin içine sıkışıp kalmıştık da, sadece onun elleri çıkarabilirdi bizi bu kareden.
Duyduğum tek ses onun sesi, gördüğüm tek şey onun çehresi, tek koku onun teninden yayılandı.
Ya yalandı dünya onsuz, ya masaldı sonuna eren.
Bu düşünceyle titredim.
Gözleri tekrar beni buldu.
Bir kez de bakışıyla titredim ve eline düştüm.
Ayaklarımdaki titreme yüreğime çevirmişti yönünü.
Bacaklarımdaki sarsıntının etkisiyle deprem oluyor sandım.
Sonra gövdeme yürüdü bir el.
Kalbimin üstünde durdu.
Ne renk olduğuna karar veremediğim o nadide çiçek avucumda duruyordu.
Ne yapmalıydım şimdi?
Avucumda bir yangın başladı ansızın.
Tüm sorular aklımdan silinip gitti.
Varsa yoksa ateşin sancısı.
Ürperdim.