4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
679
Okunma
Ölüm hususunda şimdiye dek çok şey söylenmiştir. Bilinmeyene duyulan merak konusu gibi. Bir ruh var mıdır ? Varsa işlevi nedir, ölümle biten evreden sonra ruh varlığına devam etmekte midir ? Bu gizemin çözülememesi, belki de en iyisi. Yıllar yıllar önce bu bilinmezlik karşısında, bugünkü kadar gelişmemiş insan beyninin neler düşündüğünü , neler yaptığını , doğrusu pek merak etmişimdir. Sonunda en mantıklı olanına, sonucu bağlamaktan başka bir çaremiz yoktur. Olanla , olmayanı bulmak ! Bilinenden bilinmeyene ulaşmak! İnsanoğlunun takip ettiği yol bu şekildedir. Canlılık, ruhun gücünü göstermektedir. Ne denli canlı bir sanat yapıtı oluşturulursa oluşturulsun onu hareket ettirmek, konuşturmak ve düşündürmek mümkün müdür? Yıllar geçse de bu gerçekleştirilemeyecektir. Ölüm , yaşadığımızı anımsatan doğal bir olaydır, gerçektir. İşte sonrası ne olmaktadır? Ve hiçbir zaman gerçeği bulamayacak bilim adamları , daha binlerce icat yapabilecekleri halde birbirlerine şaşkınca bakıp duracaklardır. Yaşarken insan gibi yaşamanın bir kuralı ruhu sağlıklı tutmaktır. "Cennet cennet dedikleri/Birkaç köşkle birkaç huri/İsteyene ver sen onu/Bana seni gerek seni" diyen Yunus Emre’nin dizeleriyle, Allah’ı yürekte sürgit duyumsamak, sağlıklı ruh için ilk ve tek koşuldur.
Saygılarımla...