11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
872
Okunma

Nedense annemin iki sözünden biri gibi geliyor şu an söylediği söz. " Kızım bizimle oturmak
istemiyorsan aşağıya in."İki katlı evimizin aşağı katında çocuklarımla oturuyordum.Annem
hep onun istediği gibi ses seda etmeden. Yani etliye sütlüye karışmadan sessizce onun her
dediğini yapmamı isterdi. Ben de mükemmeliyetçi bir insanım yapım gereği. Ve benim de
kendimce kurallarım vardı. İki baş bir eve fazla geliyor. Şöyle olsun demek suç oluyordu.
Anneme kahvaltı sofrasında söylediği bu söze karşılık," İnerim." dedim. hemen de uygulama
kısmına geçtim. Ramazana bir kaç gün vardı. Elimde o zamanki parayla beş yüz lira vardı.
Aile geçindirecek bir gelirim yoktu. Dışarıya dikiş, kadın elbisesi dikerek üç beş kuruş
kazanıyordum O da çocukların harçlığına yetiyordu. Bir de dergi,kitap ve gazete alırdım.
Elimdeki beş yüz liraya çay, peynir, yağ ve ekmek alabiliyordum. Buna da şükür dedim.
Kızım Ankara’da Hacettepe üniversitesinde okuyordu.Oğlum henüz lisede. Kendm için değil
çocuklarım için üzülüyordum. Kendimi sokağa bırakılmış kedi yavrusu gibi hssediyordum.
O akşam çay demlemiş olmalıyım. Tüp dolu olmalı yoksa alacak param yoktu. Yukardan merdivenin başından on kiloluk unu da indirdim aşağıya. O unu babamın arkadaşı çocuklar
için göndermişti.Yine sandıktan kurutulmuş sebzelerden de aldım. Ne de olsa o sebzelerde
bizim de hakkımız vardı. Çocuklarım her zaman olduğu gibi neden indin anne diye beni
sorgulamadı. Bana mı çok güveniyorlar yoksa ürkerler miydi bilmiyorum. Sessizce duruma
boyun eğdiler.
Allah hiç bir zaman aç ve açık koymadı çok şükür.Yeni dikişler geldi çocuklarımın harçlığını
ve geçimimi ucu ucuna da olsa sağlayabildim.
Ramazan geldiğinde yukardan gelen kızarmış tavuk kokularını unutamam.Mis gibi kouyordu
Benim tencerede ise hiç unutmuyorum yeşil fasulye kurusu pişiyordu. Teyzem yukarıya
anneme gelmiş. Benim aşağıya indiğimi duyunca yanıma geldi. Neden ayrıldığımızı sordu.
Söyledim. Ne pişirdin diye sobanın üstündeki tencereyi açıp baktı. Yeşil fasulye kokusu
yayıldı ortalığa. Ramazan gününde bu yenir mi dedi. "Biz severiz"dedim. Teyzemin duruşu
üzüntüsünü anlatıyordu. Ertesi gün çok iyi konuştuğu dostu Zeliha ablaya söylemişki tavuk
ve un göndermiş.Çok sevindiğimi hatırlıyorum.Düşünmeleri yeterdi. Kardeşlerim durumumu
bilmelerine rağmen ellerini oğuşturdular. En küçüğümüz Fatma ramazan bitmeye bir kaç gün kalmıştı pastırma getirdi. O da sahurda işe yaradı. Börek yapmaya fırınımız yoktu.
Benim küçüğüm kız kardeşime gidip bir kaç kez börek yaptım. Hep yiyecekten söz
etmemin nedeni ramazan olmasıydı.Normal günlerde ne yenildiği pek te önemli değildir.
Anneme hiç çıkmadım ama kardeşlerimin yemek davetinde gördüm onu. Pişman olduğu her halinden belliydi.
Geçmiş günleri nerden mi hatırladım. Burada yazan bir arkadaşın yazısından tabii.
Şimdi benim küçüğüm kardeşim aynı durumda sayılır. Kış günü, kocası iş alamadı. Çok zor
günler geçiriyorlar. Onun sıkıntısını çok iyi anlıyorum. O beni o zaman pek görmese de ona
az da olsa yardım etmeliyim. Bir kızı var,onu düşünmek zorunda. O da benim gibi en çok
çocuğunu düşünür. Böyle durumlarda etkilenen çocuklar oluyor. Ah bu ekonomik kıriz!
Her ne kadar yok diye inkâr etseler de. Yaşayanlar bilir.
17.2. 2013 / Nazik Gülünay