Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
kukurikuu
kukurikuu

HOMO

Yorum

HOMO

3

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

5247

Okunma

HOMO

HOMO

HOMO

Sebahat Abla, yapma etme, erkek çocuğuna bulaşık yıkatma . Sonu iyi olmaz be abla. Saçına bigudi takılır mı oğlan çocuğunun, insaf yahu, Bu gözleri boyamak, ruj sürmek de neyin nesi? Kızın olmadıysa , ne olmuş yani? Bozma Tanrının düzenini, yalvarırım bozma Abla.

Çocuk henüz 11 yaşında. Kolunda mavi boncuklu örme kız bilezikleri, uzun fönlü saçlarıyla ve manikürlü tırnakları ile dikkat çekiyor. Okulda ‘’ Kız Ercü ‘’ diyorlar ona.

Sebahat Abla hem Ankara’dan , hem de yazlıktan kapı komşumuz. Oğlu Ercüment, benden 15 yaş küçük. Kocası evi terk edip kaçmış . Onu tanımıyorum. Sebahat’in bu tutumuna ve dır dırına katlanamamış ,çok efendi bir adamdı diyorlar.

‘’ Ah neden kız doğurmadım, lanet olsun bu erkek milletine. Ben kimlere layık bir kadındım da , felek beni bir ayı ya nasip etti. O hayvanın çocuğunu ,ona benzetmeyeceğim”

Tek evladını bir kız gibi yetiştiren Sebahat Abla’ya ne öğretmen , ne komşular, ne de akraba tavsiyeleri kar etmiyor. İlla ki oğlanı ibne yapacak.

Kalben çok iyi bir insan olan küçük Ercü, sürekli sözlü tacizlere uğrar, bazen de bu taciz eden sözler onun hoşuna giderdi .Çocuk on üç yaşına yeni girmişti . Tanıştığı kendisi gibi bir oğlanla takılıyordu. Bodrumun Barlar sokağında bir mekana birlikte gittiler. Arkadaşı olan on altı yaşlarındaki homo, güya ağabey dediği ,kulamparayı tanıştırdı. Adam otuz beş yaşlarında, disko işleten , hayatının bir kısmı küçük yaştaki oğlan çocuğuna tecavüzden içeride geçmiş , sapık biriydi

İlk gece diskonun önünde gelen geçene bakarak ,neşe içinde oturdular. Ercü’ ye plaj terlikleri, havlular kolyeler alındı. Geç saatlerde adam arabası ile onları yazlıklarına bırakırken o küçük yaşta aldığı iltifatlardan , alkolden mayhoş, gecenin bitmesini istemez halde gözlerinde büyüttüğü pislik adama meftun olmuştu bile.

Ertesi akşam, güzel bir müzik parçasında adam , Ercü’ den dans etmesini , ona raks yapmasını istedi. Ercü dans sırasında ağzı sulanan adama , kalçalarını oynatarak cilve yapıyor, adeta adamı tahrik ediyordu. Yerinden kalkıp ona sarılarak dans eden adam, giydiği ince şort üzerine ,Ercü ‘nün elini koyarak ereksi yon halindeki penisini gösterdi. Zavallı Ercü pek küçüktü henüz. Ergenlik döneminin belirsiz karanlık bulutlarının gölgesi vardı üzerinde. Şaşırmıştı bu rezil cürete. Elini zor kurtardı bu iğrençlikten.

Üçüncü gece arkadaşına oraya gitmek istemediğini söyledi. (Ama zoraki tuttuğu o penise sahip olma duygusu da içini kemirip duruyordu) Gece hiç uyuyamamış, o güzel konuşan ,yakışıklı , zengin adamı hayal etmişti. Ne kadar güçlü , ne kadar saygın bir kişiliği vardı onun, Senin için Bodrum’ u yakarım diyordu. Yakar mı, yakardı.

‘’Ercü’cüm ,Osman Abi seni çok beğendi kız. Onun için ölürüm , öldürürüm diyor. Ay daha ne istiyorsun kız. Adamın koca bir diskosu , arabası, parası var . Sadece seninle olmak istiyor. Bunlar için sen açılmamış gonca gül sün. Bak açıkça söylüyorum. Bana , seni ona yaparsam, scoter motosiklet alacak. Ne olur kız, hatırım için. Korkacak bir şey yok valla. Alacağın onca şeyleri düşün. Diskoyu bile sen işletebilirsin kız. O alaycı kızları istersen içeri bile almazsın . Bir düşün be Ercü.”

Ercü’ yü bir korku sarmıştı Annesi buna kızar mıydı? Babası zaten onları terk etmişti ve hiç umurunda olacağını sanmıyordu. Osman Abi, gerçekten çok iyi bir insandı. Onu anlıyordu en azından. Hem çok da yakışıklıydı üstelik. Kızlara hiç yüz vermiyor , sadece onu sevdiğini söylüyordu bu koca dünyada. Keşke biraz daha uzun zamanları olmuş olsaydı.

“Ay o tepsiyi düşürüp içkileri döken kasıntı garsona nasıl da patlattı tokatı. Salak şey ağlaya ağlaya temizledi yerleri kız.”
Bu sadist görgüsüzlüğü bile etkilemişti Ercü’yü. Öf ona karşı biraz zayıf mıydı ne?

On altı yaşındaki Asım sürekli başka erkeklerin yanındaydı. Para da alıyordu şimdilik. Biraz yaşlanınca da ,o para verecekti bu iğrenç ilişkiyi yaşayabilmek için. Ama onu anlayabilen bir tek o vardı.
“Aman Asım ne fenasın, hem hastayım dersin ,
Hem de ,sabahlara kadar gidersin’’

“Ay Asım, ben çok korkuyorum . Hiç yapmadım ki, ya çok canım yanarsa?”
“Hiç korkma kız , çok zevk alacaksın . Hiç acımaz , yeminle. Ah Osman Abi beni seçseydi ya. Salak şu erkekler , neymiş sana el değmemişte , ilk o olacakmış ta, gazozun kapağıymış da. Seni çok tüysüz gördü, ondan belki de. Hem sen de az değilsin Şıllık. Oturduğunuz yerde elin ,adamın orasından ayrılmadı. Görmedim mi sanıyorsun ?’’

Ercü’ nün çok güzel bir sesi vardı. Hem söyler hem de harika oryantal yapardı. Bir keresinde diskoda tek başına piste çıkmış ve bütün dans edenler yerlerine oturup onu seyretmişti. Sonra da alkıştan yıkılmıştı salon .

O gece beyaz şort ve beyaz askılı ti-şort, giydi. Beline kemer niyetine renkli bir eşarp sararak önden düğümlemişti. Ayakları bir genç kız ayağından daha ufacıktı. Bakımlı ve pedikür yapılmış, renksiz bir oje ile tırnakları boyanmıştı.

Annesi onun diskoya gideceğini öğrenince , kendi boynundaki deniz kabuklarından yapılmış nazar boncukları ile süslenmiş kolyeyi ve halhalı ona taktı.
‘’Ay Ercü , çok güzel oldun . Bağlama, şu saçlarını . Gel gözlerine biraz rimel sürelim. Öf kaşlarını inceltsene biraz. Benzeme baban gibi at hırsızı erkeklere.’’

Osman Abi, bu sefer diskonun dip tarafına üzeri meyve , çerez ve mezelerden görünmeyen bir masa hazırlatmıştı. Alçak koltuklara oturdular. Ercü’ nün elleri Osman Abisinin avuçları içinde kaybolmuştu. Parmak uçlarını teker teker öpüyor, onun tüysüz bacaklarını okşuyordu. Alışkın olmayan bünyesi içtiği içkinin ve içine atılan esteti hapının etkisiyle gevşemiş, Osman Abisine karşılık vermeye başlamıştı.

“Bana Osman de sadece . Bundan böyle sadece benim karım olacaksın. Tamam mı Ercü? ‘’
Sabah Osman’ın yatağında , başı onun göğsünde uyandı . Osman’ın kıllı göğsünü okşayarak ‘’Beni sakın bırakma, sana yıldırım aşkı ile vuruldum Osman. Hayvan beni parçalamışsın be . Azgın şey’’

Eve geldiğinde annesini çoktan uyumuş buldu. Güzel bir duş aldı. Artık pasif bir homoseksüeldi. Hemen Asım’a telefonla geceyi anlattı . İkisi de gülüp duruyordu. Asım ayrıca alacağı motosiklet için çok mutluydu , Ercü’yü teşekkürlere boğuyordu.

Günler Bodrum’da çabuk geçer, Osman’dan başka erkekler de girmeye başlamıştı hayatına. Asım ile bir keresinde dört gencin kaldığı bekar evine gitmişler ama bu sefer işkence tecavüz ve gasp ile karşılaşmışlardı. Güzel bir dayak yemiş , kendi elleriyle ne kadar varsa paralarını, telefonlarını vermiş , diz çöküp yalvarmışlar, canlarını zor kurtarmışlardı. Giydikleri kız donları bile tavanı kaplayan balık ağı dekorun üzerinde kalmıştı.

Çok ağlamışlardı. Bu erkeklere hiç acımamak gerek diye dertleştiler. ‘’Hepsinin canı cehenneme. Babam olacak şerefsiz hem annemi dövmüş , hem de bizi terk edip gitmiş. Neymiş efendim annem , bir akraba genç ile çıkarken yakalamış . Sen kontrimatris bir kadınla otel odasında basılıp gazetelere çıkmamış mıydın a tüm bük ?’’

Yaşlı ve zengin bir kesim nedense bunlara büyük ilgi gösteriyordu. Yaşları küçük olduğu için yeni tanıştıklarına ilk defa yapıyormuş ayakları çekerek yüksek paralar da alıyorlardı. Bu insanların çok geniş bir çevresi vardı. Onu bir gün büyük bir gazinonun sahibi ile tanıştırdılar. Önce onun metresi sonra da dostlarının mezesi oldu. Ama olsundu , onun sayesinde genç yaşta assolist altı, sonra da assolist olmayı başarmıştı. Antalya’ nın lüks otellerinde aranılan bir sanatçıydı artık. Eğitim de aldığı için sesi muhteşemdi.

Bir doktor var diyorlardı, travesti arkadaşları. Övünerek yapay vajinalarını , göğüslerini , kalçalarını, pürüzsüz tenlerini göstererek. Parası da vardı üstelik , alt tarafı beş gün yatıp çıkacaktı, nefis bir kadın olarak. Bu nefret ettiği fazlalıktan kurtulmalıydı bir an evvel.

Hemen İstanbul’ lu doktorla temasa geçerek, önce hormon tedavisine başladılar. Bir ay sonra da ameliyat başarı ile geçmiş sıra alınan heyet raporlarıyla nüfus cüzdanını pembeye çevirmeye gelmişti.

Yıllar koşarak geçmiş, bu kaderin ve anasının döndürdüğü Ercü’ yü unutmuştum. Beyoğlu’nda bir arkadaşımı beklerken , onun gecikeceği telefonu üzerine ,şöyle biraz yürümek istedim. Büyük bir kilisenin önündeyim. Genç bir rahip yanıma gelerek içeriye davet ediyor. Meraklıyım ya giriyorum peşinden.

Heykeller hep ilgimi çeker. Birinin önünde rahipten izahat alırken , yanımıza beni hiç yokmuşum gibi adeta görmeyen , minicik eteğinin altından fışkırmış adaleli bacakları ile bir ucube yanımıza yaklaşıyor. Rahip ondan kurtulmak istercesine kısa cevaplar vermekte. O ise ağlayarak sürdürüyor kart sesiyle konuşmasını. Hemen tanıyorum onu. Geri çekilerek konuşmasına kulak veriyorum.

O küçücük eller ve ayaklar kocaman olmuş. Memeler yok denilecek kadar küçük. Kollar kıllı, bacaklar da belki. Çene tarafını yeni tıraş etse de kıl kökleri sırıtarak duruyor. Ağız da mı kocaman olmuş böyle ne? Ağlamaktan şişmiş gözlerinden yanaklarına doğru akan bir küp dolusu boya onu daha da acınası gösteriyor.

Rahip’ den yardım istiyor. İntiharı düşündüğünü söylüyor hıçkırıklar arasında. Gördüğüm en çirkin travesti sanki. Dönüp gitmek istiyorum , olmuyor. Bu çocuk ne olmuş böyle?
“Ben bir zamanlar tavernalar kraliçesi Ercü’ y düm . Bana ne oldu böyle peder? Sokaklara çıkamıyorum , dostlarım benden kaçıyor, bıktım insanların alaylarından. Kimse iş vermiyor, hatta konuşmuyor bile.
Peder elini omuzuna koyarak kısık sesle konuşuyor. “Senin için bir doktorla konuştum. Hormon ilaçlarının ters tepmesi diyor. Senin durumunda çok insan var. Vücut artık hormonu kabul etmiyor.”

Sorununun çok büyük olduğu belli. Boynunda haç üzerine İsa’nın kabartması olan bir kolye var. Sanırım dinini değiştirmiş. Önemli değil .

‘’Sen benim için tavernalar kraliçesi Ercü ‘sün , merhaba ‘’ diyerek yaklaşıyorum . Şaşkın gözlerle ,inanmaksızın bana dönüyor. Korkunç suratında elli yaşına yakın olmanın abartılı çizgileri var. “Sebahat Abla nasıl?” diye soruyorum. “ Geberdi “ diye tek ve tok bir erkek sesiyle cevap veriyor.

Sonra ,bana o tüm insanlardan nefret ettiği , kin dolu gözlerle bakıp , “ Özür dilerim , sizi tanımıyorum ‘’ diyerek yürüyüp gidiyor. Peşinden bakıp kısa bir tereddüt geçirerek fırlıyorum. Onu bulmalı kolundan tutup bir yere oturtmalı ve dinlemeliyim derdini. Ama koşarak kayboluyor Beyoğlu güruhu içinde.

Bir ay sonra Cihangir’de bileklerini keserek , ona bu acı hayatı yaşatan annesinin yanına gitmekte karar kılıyor Ercü. Kim bilir bu cünüp dünyadan kurtulmak onu rahatlatmış mıdır?

Çok temiz kalpli, herkese yardım eli uzatan ama bizim yardım edemediğimiz , iyi insan,
Umarım Tanrı seni cennetine almıştır.
İyi de sana huri mi yollayacak ,yoksa kılman mı? Bunu bilemiyorum. Bildiğim tek şey homo olmayı sen seçmemiştin. Ama neden yaşadın, hak etmediğin bu korkunç serüveni?
Neden?

E.Yaşar Ovalı 13.02.2013

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Homo Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Homo yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HOMO yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
sami biberoğulları
sami biberoğulları, @samibiberogullari
15.2.2013 13:04:27
Sevgili Eyüp

Hayatın bu kadar içinden ve maalesef en acısından bir olayı o kadar usta bir şekilde kaleme almışsın ki takdirlerimi nasıl ifade edeceğimi bilemiyorum. Ben esas itibarıyla böyle cinsel sapkınlık hikayelerinin yazılmasını ya da fazla dillendirilmesini hoş karşılayan biri değilim. Ama senin yazın farklı. Bu yazıda toplumun kanayan bir yarasına parmak bastığın gibi bu yaranın sebebini de ortaya koyuyorsun..Yani bizlere sadece bir homo profili çizip '' Buyurun beyler, ister dövün, ister sevin '' demiyorsun..O bakımdan farklı bir yazıydı.

Gelelim ülkemizde neredeyse hiç kimsenin dikkatini çekmeyen ama maalesef çok yaygın olan bu durum için neler yapılmalıdır sorusuna.

Bence Ercü'lere dokunmamalı..Onlar erkekliğin de kadınlığın da ne olduğunu bilemeden bir anda kendilerini acayip bir hayatın içinde buluyorlar...Ercü bir erkek olarak cinse münasebette bulunmak, ya da kadın olarak cinselliği yaşamak hakkında bir blgiye sahip olsaydı ve tercih şansı olsaydı homoluğu seçer miydi hiç?

Burada asıl üzerinde durulması gerekenler Sabahatlar ve Osmanlar...Sabahatların elinden çocukları alınmalı mutlaka..Devletin koruması altına alınmalı bu tür çocuklar ( Ama bizdeki gibi değil...Asla bizdeki gibi değil...Bizde maalesef çocuklar koruma altına alınmıyor..Sadece reşit oduktan sonra homo ya da fahişe olmak üzere bir müddet bekletiliyor ) Osmanlara gelince: İbret- alem için karınlarından çengele asıp en işlek ana caddelerde çürüyünceye kadar sallandırmak..Onlar için düşünebildiğim en hafif ceza bu....


Selam ve saygılarımla.

erolabi
erolabi, @erolabi
14.2.2013 14:58:46
Utana sıkıla geçen hayatta çocukları kurban veren nice aileler var.Değerli yazar üniversitede okurken Andolunun ucra bir köşesinden gelen delikanlıda kızsı tavırlar görünce bir akşam kantinde bir köşeye çekip davranışlarının başkalarınca yanlış anlaşabileceğini söyledim.
"Biraz daha "kaba ol" deddim.
Güldü "Ah Erol abi ben sekiz kız ile büyüyen bir çocuğum.Ben ablalarımın,bacılarımın etekleriyle okuyla gittim geldim fukaralıktan.Onlarla köyün delikanlılarını,öğretmenini konuştuk ,hayal ettik"
"ben her işimi kızlar gibi yapmayı öğrendim.Bir tek namaz kılarken dikkat ediyorum" dedi.
Oku..okut. türünden bir yazı.
Güne gelir de çok okuyan olur ise....
Fırat Avcı
Fırat Avcı, @firatavci
14.2.2013 12:25:08
Hikaye her anne babanın okuması gereken türdendi. Fakat hikayenin içerisindeki aşağılayıcı kelimeler sayesinde çocuklarımızı koruyamayız bu durumdan. Anlatılan öyküden çok fazla var etrafımızda. Hepsini irdelememizi salık veren, harika bir örgüyü bu tür kelimeler ile örselemişsiniz.

Homoseksüel, hemcinsi ile ilişki kurmayı sevip hoşlanan kadın veya erkek için kullanılan bir tanımlama. Ancak homo, aşağılayıcı. Hele ibne, direkt küfre varan bir aktarım. Kendi adıma hemcins ilişkiler kurulmasına, bundan haz alınmasına ben de mana veremem. Fakat böyle bir ilişki türünü seçmek ille de bireyin kendi tercihi olmayabilir, bunu da gayet güzel izah etmişsiniz. Hikaye güzel, anlatım etkileyici, konu içeriği zengin. Ah bir de bazı kelimeleri daha cimrice hatta hiç kullanmasaydınız...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL