9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1531
Okunma

Bekliyordum doğrusu.
Ya ben yapacaktım böyle bir açıklama ki doğru olmazdı ve yanlış anlaşılabilirdi, ya da hanfendi.
Hanfendi nihayet açıklamayı yaptı da beni zahmetten ve üzerimde yoğunlaşabilecek toplumsal baskıyı alıp götürdü sağ olsun.
Yoksa başım yanacaktı.
Ne kadar güzel diyor değerli hanfendi, yaşam koçu " Cinsel ilişki namazdan bile önemlidir"
Ne kadar haklı.
Namazdan "bile" önemli olduğundan mümkün mertebe gereksiz yere eğilip kalkacağına insanın cinsel ilişkide bulunarak vazifesini ifa etmesi doğrudur demek istiyor.
Hakkı yok değil.
Hakkı var.
Hakkı’nın var olması İsmail’in, Yusuf’un olmaması demek değil tabi ki.
İsmail de Yusuf da, hatta İbrahim, Kenan ve Şenol da var.
Fakat iddiada bahsedilen “bile” kelimesiyle benim alanıma giriyor.
Girdi mi de yemi ağzına alan balığın içindeki zokayı son anda fark etmesi gibi çırpınıyorum.
Yemi bırakamıyorum, zokayı çıkaramıyorum.
Ne içeri ne dışarı, böylece beni kıyıya taşların üzerine atıp çırpınmamı seyredecek avcının bin yıllardır aynı taktik ve tekniğiyle yine avlanmış sayıyorum kendimi.
Aklın nerde diyeceksiniz?
Aklım üç karış yukardan geliyor, havadan.
Fakat açıklamanın “bile” kelimesindeki sır ifşa edilmeden rahatlamayacağım muhakkak.
Benim mi kafam kalın, idrakimde mi bir sorun var bilemiyorum.
Zannedersem algıda seçicilik denilen süzgecimde bir arıza var.
Hemen burada “Arıza var lütfen bekleyiniz” diyerek elinde anahtarıyla bir resim koymam gerekiyor.
Fakat mesele memleketin her karış toprağını alakadar ettiğinden bir şey söylemeden bir fotoğraf ile geçiştirilecek gibi değil.
Mübalağanın en hafifinden icra ederek “memleketin her karış toprağı” dedimse sakın her karışında bir icraat olduğunu zannetmeyin. Sözün gelişi öyle, gidişine bakın siz.
Memleketin kadınları ne düşünüyor merak ediyorum yemin olsun. Hadi “yaşam koç” u “" Cinsel ilişki namazdan bile önemlidir” diyerek bir rahatsızlığı, eksikliği dile getiriyor, ya ülkemin diğer hanımları bu “bile” ye katılıyor mu?
Ben anlamakta zorluk çekiyorum, biri bana izah etsin, beni ikaz etsin. Bir kardeşiniz, arkadaşınız, ağabeyiniz olarak bu kadar hassas bir konuda değerli fikirlerinizi öğrenerek kenedime çeki düzen verebilmek amacıyla naçizane talebim olabilir sizden değil mi?
Yaşam koçumuza göre doğru namaz kılmanın yolu doğru cinsel birleşmeden geçiyor.
Yani benim anladığım doğru cinsel birleşme olmamışsa namaz da olmamıştır.
Namaz kılarken içinizde yaptığınız ibadetin olmadığı konusunda bir tereddüt, en ufak bir şüphe girerse derhal namazınızı bozup “hanım veya bey gel bu olmadı demek ki doğru birleşememişiz “ diyerek işi gücü bırakıp iki rekât namaz için tekrar bir “doğru” eylem içerisine girer miyiz bilemem.
Mutluluğun çeşitli yolları var, amenna.
İlahi hikmetin bedenimizdeki emirlerinden biri de yaşam koçumuzun “bile “ diyerek en yukarıya salladığı “cinsellik” olduğunu herkes bilir.
Ona da eyvallah.
İyi kul olmanın yolu “iyi döllenmektir” derken ne demek istediğini bir türlü anlayabilmiş değilim.
Yani biz öteki dünyaya gittiğimizde bize “bu döllenemedi atın cehenneme “ mi diyecekler.
Veya Melaikeler “atın bunu ateşe! Ne döllendi, ne cinsel birleşimde bulundu, namaz kıldı durdu salak!” diyerek kolumuzdan tutup “Cehennem-i Abazan” a mı atacaklar?
Yani kabirde Münker-Nekir “Rabbin kim?” demeden “ kaç defa yaptın bakalım bir deftere” mi diyecek?
Veya “ kaç kişiyi düzdün hacı abi_” diye mi soracaklar?
Eğer böyle bir durum var ise ki kaşar koçumuz, ay pardon yaşam koçumuz böyle iddia etmekte, o zaman şimdiden gayretle bu işe sarılmalı, oralarda olur olmaz sorularla muhatap olmamak için çaba sarf etmeliyiz.
Elbette dünyaya gelmiş ve çoluk çocuk sahibi olan Peygamberlerin çocuklarını dua ederek kazandıklarını iddia etmek doğru değil. Bu hususlarda nasihat ve eğitim verildiğini de okumuştum.
Burada bana takıntı yapan mesele bu çift kaşarlı koçların ne yapmaya çalıştıklarını tespit etmek. Canımı sıkan içimde yuvarlanıp kıvranıp duran kutrun sebebi “ Neden?” sorusuna yanıt bulabilmek.
Yoksa bana ne der geçerim. Fakat “bu konu bizi ne kadar alakadar ediyor? Toplum olarak bu sorunlara ne kadar batmışız? Çözüm var mı? “ gibi sorulara da bir yanıt verilmesi lazım diye düşünmekteyim.
Göz ardı etmeye gerek yok. Açık yüreklilikle, harbice veya gizlice, nasıl gerekiyorsa bu konunun irdelenmesi lazım, acele etmeden, pişirerek, aceleyle yakıp içini çiğ bırakarak değil.
Alınmadan, kaygılanmadan hem de.
Hakikatten farlarınızı beyaz ışıkla doldurup karanlığa tutunca yıllardır ”haram-günah-ayıp” üçlemesinde gün yüzü görmeyen cinsel problemlerin göz ardı edildikçe devasa boyutlara ulaşıp toplumsal sorun haline geldiğini görebiliriz.
Çevrenizi biraz dinlediğinizde “yen” içine sığmayana dek gizli tutulan, tedavi olmasına imkân kalmayan “utanılacak hastalıklar” listesinde yazılı dertlerin ölümlerle neticelendiğini de görebilirsiniz.
Bu sorunların konuşulduğu, kapı arkalarında fısıltılardan başka değerlendirildiği bir aile var mı sahi?
Bir de aklıma bu problemleri gündeme getiren şahsiyetlerin vaziyeti geliyor. Nasıl bir ruh haliyle konuyu gündeme getiriyorlar. Bu tür meselelere bir çözüm bulma gayesiyle mi? Yoksa resimlerinin altında söylenmemiş bir söz bulup dikkati çekerek televizyon programlarında boy gösterip gelecek seçimde fikriyatına en müsait partiden aday olmak maksadıyla mı hareket ediyorlar bilemiyorum. Fakat her halükarda dikkatleri çekiyorlar.
İlgi odağı oluyorlar.
Biz de sıradan vatandaşlar olarak ölçme ve değerlendirmede işe yarıyoruz. Alınan yorumlardan bakılan sayfalara kadar başkalarının sebeplenmesine dolaylı destek vermiş oluyoruz. Benim yaptığım gibi.
Fakat bir yönüyle de şeytan beni fişfikliyor. Aklıma türlü sahneler getiriyor. Kötü sahneler değil katiyen de yine de ekrana düşse köşesinde bir (+18) ibaresi olur yine de.
Yani ben meseleyi başka bir yerinden anlıyorum galiba. “Doğru namaz için doğru cinsel birleşme “ derken “yaşam koçu” hanım benim aklıma bir adamın hanımı namaz kılarken, tam rükûda veya secde de eşinin dikkatlice bakıp “Hanım, olmadı senin namaz tam olmadı, hemen düzeltmeliyiz hadi tamam öyle kal, Bismillah” demesi geliyor maalesef. Yani rahatsızlık bende, öyle zannediyorum. Fakat hanfendi “Doğru namazın yolu” olarak gösteriyor doğru cinsel ilişkiyi. Bir şeytan var ya ha o işte aklıma “bu işin doğrusu nasıl olur? “ sorusunu getiriyor.
Fakat doğrusu isteniyor ise demek ki bir de eğrisi var. Eğrisi de nasıl oluyor sahi?
Bu sefer başımıza “doğrusu-en doğrusu” ayırımı çıkacak ki, durum vahim!
Gazetelerde “en doğrusu bizde” reklamları olacak bu gidişle.
Hadi bakalım “ Bakmadan alma en doğrusu bizde” veya “ En doğrusu en ucuzu fiyatına üstelik bugün al, gelecek ay öde” ya da “ beğenmezsen iade et” reklamlarıyla donatılırsa her yer.
Yine de hakikatleri işi gırgıra alıp göz ardı edemeyiz, bilesiniz.
Yine de bir meseleyi topluma sunarken dikkatli olmak gerekir. Konuyu izah edeceğim diye kıyasladığınız hususları dikkatle ve ince eleyip, şüphe veya tereddüde mahal verecek sözlerden kaçınmalı insan.
Bir de şeytan hazır eli değmişken şu mevzuda beni rahatsız ediyor, yoksa bende bir rahatsızlık yok. Bana ne der geçerim, bana yakışmayan olsa da “bana dokunmayan yılanla okey oynarım havalarına girer, kurtulurum laf işitmekten, arkamdan konuşulmaktan da, olmuyor.
İçimde, kafamda “kurtlar” dolanıyor, kuyrukları havada.
İşte şeytan bir parmakçık da bu meseleye sallıyor en hafifinden mesela içime şu düşünceyi salıyor “ peki Bediüzzaman Said Nursi hazretleri, Fethullah Gülen Hoca efendi gibi hiç evlenmeyenlerin dinleri ve namazları ???
Bekar olup namaz kılanların durumları ne olacak?
İlla namazdan önce iki rekât doğru cinsel birleşim mi yapmaları lazım?
Yani diyor ki hanfendi “ Niyet ettim iki posta en doğrusundan, döndüm kıbleye… Diye namaza başlamalı”
Muhakkak tarihte de birçok İslam komutanı, din âlimi vs. evlenmeden öbür boyuta geçmiştir. Onların hali ne olacak?
“Yaşam Doçu” ne der bu konuda?
Hiçbir şey diyemez bence. Onlar benim gibi, matematik kitabındaki bütün problemleri çözerdim. Her problemin üzerinde birkaç toplama çıkarma çarpma yapar geçerdim ki babam “Çocuk çalışıyor yahu!” desin de cezadan kurtulayım. Çözüyorlar da ortada çözülen yok.
Sadece kendilerinde söz edilmesi için uçuk kaçık söylemlerle, kıyaslamalarla toplumun karşısına çıkıyorlar.
Hele bu zamanda, yeni yetişen gençlerin bilmediği yok.
Yemedik vesselam.