2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1234
Okunma

Tüm engebelerinden kurtulan köy yolu gibi dümdüz, dönemeçsiz bir hayat mı istediğim? İlk bakışta herkes evet derdi bu soruya. Benim de en büyük arzum bu oldu yıllarca. Eğer o köyde yaşayan biri olsaydım kolaylıktan şikayet etmezdim. Her dönemeçte karşıma çıkan eşsiz manzara artık olmasa bile…yavan, tatsız yoldan çarçabuk inerdim çarşıya. Ne deniz ne de muhteşem çam ağaçları çıkardı karşıma. Yolun uzunluğu beni terletmesin yeter ki.
Meğer yanılmışım. Günler geçtikçe huzursuzluk kaplıyor içimi. Manzarasızlıktan boğuluyorum. Tansiyon ve şeker hastası olmama az kaldı. Ruh sağlığıma güvenemez oldum. Şiirle, hikayeler kurardım eskiden hatta çoğunu yazıya dökmüşlüğüm olurdu. Şimdi bir tek çizik bile atamıyorum kağıdın üstüne. Kıvrımları olmayan bir hayatla başım dertte. Şairlerin dediği, dikenli ve taşlı yollardan yürümüyor olmam aşılacak edebi hiçbir yolum yok demek. Dolayısıyla şiir de yok.
Bir şehirde yaşıyorum. Hava metal ve benzin kokuyor. Hiç trene binmiyorum. Sonra haberler başlıyor televizyonda. Spikerin tok ve metalik sesiyle dinliyorum ölüm haberlerini. Benden çok uzakta benim dışımdaki bir dünyadan yüzler ağlaşıyor. Kan ve şiddet, bu kutunun içinde kurgulanan sıradan bir senaryo gibi etkisiz. Öyleyse niye hep huzursuz yüreğim. Kolay bir hayatı ben istememiş miydim.
Köy hala köy olsa da. Ellerimle dokunamıyorum ona. Meyveler toz ve egzoz kokuyor. Yaprakların yeşili bulanık. Köy halkı yoldan kazandığı artı zamanını hiçbir şeye kullanamadığı için şişmanlıktan hasta düşmüş. Ne resim yapan var ne de yazı yazan. Böcekleri de inceleyen görmedim. Bağ bahçe gittikçe daha bakımsız. İsviçre köylerinden kopyalanan villaların her geçen gün artıyor olması köyün buruşuk yüzlü ihtiyarlarını güldürmüyor. Her villanın yanı başında tek katlı, arkası ahırlı, oturma salonunda davlumbazı olan, kırmızı kiremitli, eski model evler terkedilmiş bekliyorlar bir köşede. Yıkmaya elvermiyor kimsenin eli onları. Yaşlı ve hastalıklı hallerinde bir vazgeçilmezlik var besbelli.
Köyün şehre, şehrin de köye özendiği zamanlardayız. Ne köylüyüz ne de şehirli. Arda bir yerde sıkışmışız. Araf dedikleri mistik bir köprünün üzerinde iki tarafı seyrediyoruz sadece, yaşamadan.
O köye gitmek isterdim. Manzarası bol olan hani…