7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1247
Okunma

AŞKIN CİNNETLERİ
“Gölgesini yutmuş bir kalp kadar kara
Tenlere konan bal arısı uçuşunda
Kendi iğnesinin kurbanı olma yolunda kördü, kahraman.”
Yapay bir kalp kadar hissiz
Donuk bakışlarının altında
Üşüdüm…
Üşengeç dilinin, sevgi edebiyatı kıtlığında
Açtı ruhum…
Eğik başını doğrulttu.
Saatlerdir öne düşmüş gözlerinin, kan çanağında, bir kitap okurcasına düşüncelere dalmış. Dışardan gelen yüksek sesle irkilmiş, belki de o sesi duymasa karamsarlığında boğulacak.
Günlerdir aynı dalgınlıkla, bedeninden ayrılıyordu.
Dış bir etken olmadıkça da, ruhunu geri dönmeye ikna edemiyordu.
İnce hesaplardaydı…
Sevdiği sandığı adamın, can yırtıklarını onarma gayretinde, bilincine dış geçiriyor.
Tatlı nüânslar sunmaya çalışıyordu.
Her şey bir tutkuyla başlamış, er erkilliğinde bir zihnin dar sokaklarında son bulmuştu.
Zaten hep öyle olmaz mıydı?
Aşk güzel sözler, vecizelerle başlar, ayrılığın şiddetinde küstahça, argoca kapanırdı.
Fakat, bu defa defter-i aşk şizofrence mürekkebini akıtacak, kendiyle akıl oyunları oynayacaktı.
Saatler süren bu suskularıysa, içinde kaybolduğu labirentin çıkışını aramasındandı...
Sevgilim! derdi; ellerimi uzatsam, tutamıyorum ki seni…
Sanki, varlığın ışıktan ve ellerim parlaklığını yarıp geçiyor. Gözlerin bal çanağı, kirpiklerinin tadında, nemleniyor dudaklarım.
Ve sahiplenmelerini, vücuduma miğfer sanıyorum.
Alnımı öpmenin nikahında, kadınlığımı sunuyor…
İçimizde doğacak ışığa, döllüyorum gecelerimizi…
Yıldızlar altında dönüyor başımız, dönüyor aşkla!
Şehvetin saklı köşelerine, tırnak geçiriyor, aşk çiziklerinin tûalinde şarmaşıklığımın mor çiçeklerini seriyorum tenine.
Bir sêvi masalı gibi kokuyor çarşaflarımız. Ebruli hazların güzelliğinde, sanatkâr öpüşler masalında, kaslı cüssenin onurunda büyüklüğün.
Dilin, ustaca ninniler söylüyor, göğsümü nazlı nazlı uyutuyorsun.
Ta ki; bir solukluk nefeste, ansızın tıkanıp…
Ansızın, kör gözleri açılana dek ruhumun…
NURGÜL OCAK
28.12.12