1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1148
Okunma

Bomboş. İçi o kadar boş ki doldurmaya dair etrafında ufacık bir umut yok. ’Boş’. Beyni o kadar boş ki düşünceleri sığdırmaya hali yok. Kalbi, adımları, sözleri, anlattıkları, anladıkları boş. Değerleri yok. Değer vereceği obje, kapı duvar. Özledikleri bir hiç. Özlendiğini hatırlamıyor bile. Gördükleri, görmek istedikleri var pencerenin arka tarafında. Ama pencereyi açabilecek gücü yok. Hayalleri, hedefleri, planları çöpte. Burnunda tütenler kilometrelerce mesafede.
Aslında duygu onun için sadece ağlamak. Yapabildiği tek şey belki de bu. Ağlamak. Diğer duygularının kirli yüzü gözyaşları. Saklananların yansıması. Ve ruhu boş. Ruh diye cakas atarken ortalarda, onunki boş. Hiçbir şeyi anlamadığının farkında. Farkındalığını gözüne sokanlar var çünkü, bastıra bastıra. Onu anlayabilen var mı ? -Yok.
Sesinin sessizliğini bilmeyenlerle dolu çevresi. Olanla değil olması gerekenle karşısındalar. Onun niyesini geçtim nasılıyla dahi ilgilenmeyenleri, en sevdikleri. Düşün işte : En sevdikleri. O boşluğu tadarken yalnız, onlar bencil. Fazla düşüncelilikten düşmüşken hem de o bu boşluğa, sevdikleri bencil. Boşluğa adım atanlara çelme takarken o, bir boş. Onun çelmesi yok. Var olarak hissettiği bir kendi duruyor odasında. Kendi. Farkındalığında, kızgınlığında, hırçınlığında. Ve en önemlisi ağlamalarında. Yanında olan sadece kendi. Hesaplaşmalarında, kavgalarında, yazdıklarında, karalamalarında, okuduklarında, fotoğraflarında, kapının arkalarında, tanımak istediklerinde dahi hep kendi. Ve o kadar bireysel ki bulunduğu hayatta. Bencil olanlar halt etmiş onun yanında, o kadar yani düşün. Şimdi öyle bir anlıyor ki anlamadıklarını. Anlayamadıklarını. Anlamadığını sananları. Sonra öyle bir ağlıyor ki sorma. Yalanlarına.
Bencilliğin en anlamlılarından şimdi o. Hak diyenlere buna, hakkını dibine kadar verenlerinden. Umarsız, leş. Kokusu sadece kendine. Şimdi daha mı anlayan oldu onu, cidden merak içerisinde. Ama soruları olduğu kadar da cevapları hâlâ boş.
*Değilleri çok; ama o artık yok.
-Boşlukta.