Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
İlhan Kemal
İlhan Kemal

Anna Magdalena Wilcke

Yorum

Anna Magdalena Wilcke

5

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

628

Okunma

Anna Magdalena Wilcke

Nisan’dan beri elle tutulur bir şey besteleyemedim. Başlarda bu durum göze batmıyordu. Prens Leopold yazlık saraydaydı; oradaki müzisyenler de benim geçen kış fazlasıyla yaptığım besteleri çalıyorlardı. Sonra eldekilerin tükendiği haberi geldi. Çeşitli bahanelerle durumu idare ettim: Yok hastalandım, yok kardeşim doğum yaptı, yok kilise için yazıyorum, vesaire. Ama bir yere kadar kaçabildim. Sonunda prens geri döndü ve beni huzuruna çağırdı. Ayaklarımı sürüyerek huzuruna çıktım. Öncelikle son dönemdeki verimsizliğimden yakındı. Sonra da Ekim’deki hasat şenliklerine yetiştirmek üzere bir la minör keman konçertosu siparişi verdi. Yanından ayrılmadan önce kulağımı çekmeyi de ihmal etmedi:

“Kapellmeister! Yazın kilise için epey beste yaptığınızın farkındayım. Ama misafirlerimin kiliseye değil de, benim salonuma geldiklerini unutmayın. Lütfen la minör’ün hakkını verin.”

Başım önümde, kuyruğum bacaklarımın arasında sıkışık ekselanslarının yanından ayrıldım.

İlham gelmesi kırda yürüyüşlere çıktım. Yaklaşan sonbaharı seyrettim. Göçen kuşları takip ettim. Ormanda akşamı getirdim. Balık tuttum. Gölde kürek çektim. Hiç biri fayda etmedi. Aklıma tek bir mezür gelmedi.

Doğadan umudu kesince Tanrı’ya sığındım. Kiliseye sayısız ziyaretler yaptım. Rahiplerle dertleştim. Mumlar diktim, tütsüler yaktım. Yine de para etmedi. Baktım yaratan yardım etmiyor, yaratılana döndüm. İnsanların arasına karıştım. Aşağı kasabanın hanını ziyaret ettim. Kasabalılarla, hana yolu düşen yolcularla kadeh tokuşturdum. Gündüzleri nezih burjuva kadınlarla tartıştım. Geceleri kasaba sınırları dışındaki geneleve uğradım. Ama olmadı, bir türlü o kayıp ilhamı bulamadım. Hatta bir gün kendimi “Kurudum artık!” diye söylenirken buldum. Yolun sonuna geldiğimi hissediyordum. Gençtim de üstelik. En azından genelevdeki fahişeler böyle diyordu.

...

Konsere on gün kala prens sekreteriyle haber gönderdi:

“Müzisyenlerin hiç bir alıştırma yapmadığını duydum. Yoksa konçerto hazır değil mi?”

Nereden hazır olacaktı? Prense ithaf ettiğimi belirten cümle dışında sayfalar bomboş duruyordu. Bu fiyasko sadece prensin emrindeki hizmetimin değil, gelebilecek tüm iş tekliflerinin de sonu olacaktı. Bir kere adınız ‘tükenmiş’e çıktı mı, kariyeriniz biter, besteci ünvanınızı rafa kaldırır, rütbeleri sökülmüş bir şekilde, herhangi bir orkestrada kemancı ya da kilisede orgcu olabilmek için yalvarıp yüz sürmediğiniz yer kalmazdı. Kimbilir, belki kendisini misafirleri önünde rezil ettiğim için prens beni hapse attırırdı; duyulmadık şey de değildi.

Gerçekçi olmaya karar verdim. Eşyalarımı toplamaya başladım. Onları aileme gönderebilirsem deliğe tıkılmam durumunda yağmalanmalarını engelleyebilirdim. Eski mektupları bir sandığa tıkıştırırken aralarında portelerin olduğu sayfalar keşfettim. Bunlar yazıp da unuttuğum bir keman sonatının sayfalarıydı. Zamanında, genç bir sopranoya adadığım, ama utancımdan kendisine hiç bir zaman dinletemediğim bir eserdi. Melodisini mırıldandım. Gayet uygundu. Az bir çabayla konçertoya dönüşmesi işten bile değildi. Elime geçen bir kemanla üzerinden geçtim. O toyluk günlerim için gayet usta işi bir eser olmuştu: Fazla virtüözite gerektirmeyen ve süslerden arınmış... Oturup çalışmaya başladım.

...

Final bölümü de bitince eğilip zarif bir reveransla davetlileri selamladım. Kulağıma davetlilerin ve orkestranın alkışları geliyordu. Doğrulup prense doğru baktım. Ayağa kalkmış, el çırpıyordu. Diğer davetliler de ona uyma zorunluluğu hissettiler. İster istemez ben de reveransımı tekrarlamak zorunda kaldım.

O akşam prens bana aylığımı arttırdığını bildirdi. Biraz daha fazla paranın kimseye zararı olmazdı. Artışın yanısıra yeni bir sipariş daha vermişti: Bir piyano konçertosu.

Odama gittim. Eşyalarımı tekrar toparlamaya başladım. Ya bir başka unutulmuş eser bulacaktım ya da gün doğmadan saraydan kaçacaktım. Hangisi önce olursa!

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Anna magdalena wilcke Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Anna magdalena wilcke yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Anna Magdalena Wilcke yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Yeşilvadi
Yeşilvadi, @yesilvadi
13.12.2012 00:16:08
Ne güzel bir öykü..uykum kaçtı ve nasıl uyuyacağım ben şimdi diye mızmızlanırken içimi açtı öykünüz ,teşekkürler:)
lacivertiğnedenlik
lacivertiğnedenlik, @lacivertignedenlik
8.12.2012 21:55:17
Yazıda buldum kendimi nedense..Öyle hislere kapıldığım çok olmuştur.

Saygımla
Hayat.İşte
Hayat.İşte, @hayat-iste
7.12.2012 14:39:36
yalınayak bir kır yürüyüşüne çıkp,müziğin ezgilerini dinledim.

ne güzeldi yine,varolun değerli şair.
selam ve dostlukla..
canandemirel
canandemirel, @canandemirel
7.12.2012 11:05:55
10 puan verdi
Sabahın ilk öyküsünü keyifle okudum...Mendelssohn!un keman konçertosundan ayrılırken eve dönene kadar hiç müzik dinlemedim kulağımdan o müzik silinmesin diye...Hatta hala kulaklarımda.
Şimdi bugün artık hiç bir öykü okumayacağım. Bu öykü gözlerimden silinmesin diye...Tebrikler
Sevgilerimle...
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI, @dilekyildizi
7.12.2012 07:25:23
10 puan verdi
Dostum eline sağlık yine su gibi akıp giden bir öyküydü.Okurken bir ara diğer bir öykündeki bir kıza bestesini okutmayan besteci mi bu diye kendi kendime sordum.
En çok kahramanın ilham aramak için yaptıkları hoşuma gitti.Her yolu denemesine rağmen bir beste çıkaramaması ve birden bire bir mektup arasından çıkan sonat.
Şimdi kaçma düşüncesiyle ve yeni çareyi kalan eşyaların arasında arayan besteci bundan sonrasında ne yapacak diye düşünüyorum.

Dostum eline sağlık.Kutlarım...
En derin saygı ve selamlarımla...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL