9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1455
Okunma

Hiç evlenmemiş olmanın beceriksizliği olur muydu?
Olurdu tabi...
Bir kere kız istemeyi hiç bilmedi Ahmet.
Kız istemeye nasıl gidilirdi, ne götürülürdü?
-Ulen. Dedi.
Nerden de aklıma soktunuz bu saatte evlenmeyi. İyi kötü yaşayıp gidiyorduk işte.
Gözü yine el arabasında nohutlu pilav satan o adama takıldı.
-Yemiycem işte, her akşam her akşam. Ne bu yaa, yeter ama çektiğim. İnsan bir gün de eve gittiğinde güzel sofra görmek istiyor ya. Arkasından da demli bir çay... Şöyle şık bir hatunla sohbet falan yani, ufaktan ufaktan. Yok pilavcı, bu akşam pilav falan yemek yok..
- Ahmet abi senin pilavı ayırdım ha.
- Yok babam, sağol. Az önce Boğazdaydım.
(Aha Boğaz’daydın Ahmet abi. Sen paraları biriktir, elbet biri arkandan mezarını yaptırır.)
- Bişey mi dedin pilavcı?
-Yok be abi, pilavla konuşuyordum. En güzel tarafını sana ayırmıştım ya, ben yiyiim bari dedim. O da, yavaş ye dedi boğazında kalırım. Edepsiz.
- ya pilavcı, sana bişi sorcam. Kız istenirken ne götürülür?
- pilav yapalım abim.
- hadi len ordan. Manyak mısın sen, elimde tencereyle zile nasıl basçam ki?
- haa doğru valla abim. Dur ben bizimkine soruyım. Bekle hemen arıyom.
Zırrr...
- Efendim Cafer. Evlenme programı seyrediyodum valla ne olsun. Adam hâlâ evlenemedi be ona üzülüyom. Gelirken iççek de getir haa, unutma. Nee, ne kızı Cafer, Allah cezanı, boyun posun altında kala, ben her gün senin tencerelerini yıkıyım da sen kız istemeye ne götürülür diye sor ha. Sakın bir daha bu eve gelme emi Cafer.
- Ahmet abim, bi kız da bana isteyelim. Karım beni kovdu.
Demek bu işler tecrübeyle de olmuyormuş ha Cafer!...
Bu kez pilav arabasını Ahmet iteklemeye başladı. Cafer elindeki tastan pilavını yavaş yavaş yerken, pilav ona dil çıkarıyordu.
- Ahmet abi bi soğuk ayran versene, boğazıma takılıyor şu lânet şey.
- al pilavcı, iç soğuk soğuk.
- yoruluyorsan, ben iterim bak ha.
- olur mu canım.
- Pilavcı bir nohutlu pilav, bir de ayran lütfen.
- kalmadı beyefendi, sonuncusunu pilavcıya verdim.
Ve eninde sonunda kendilerini mahallenin kahvehanesinde buldular. Arabayı kapıya park ettiler. Kaymasın diye de park edilmez levhâsına bağladılar. (İnsan hâli, yola doğru kayıp kazaya sebep olabilirdi.)
- o Ahmet abi hoş geldin. Çabuk abimin masasına iki demli benden.
Derken, Ahmet abinin masası bir kaç dakika sonra dolmuş durağı gibi olmuştu.
Uyanık adamdı, sonunda konuyu gündeme getirdi.
Kağıt helvacı diyordu ki,
- ben olsam, değişiklik yapar kağıt helva götürürüm.
- erir
Veteriner,
- şimdi entellik moda efendim. Alın bizden iki kaniş, birini bir elinize, diğerini ötekine gidin. Kız evlenmezse ne oluyım.
- sen en iyisi maymun ol veteriner efendi, pek farkın da yok zaten. Yanyana koysalar kimse ayırt edemez.
- şahitsiniz değil mi efendiler, kayınçom beni maymuna benzetti. Şikâyetçiyim.
- Nonoş Sülü,
- ayy şekerim bir kutu beyaz çikolata alsana yaa. Ne olur, hatrım için. Bak kız koşa koşa gelmezse ne oluyım. Sahi ya ne olsam acep ?
Kahvedekiler,
- amman asker olma da, ne olursan ol.
- ayy ne hayinsiniz yaa. Saçımı kesersem kimse anlamaz ki.
Derken;
Ahmet Abiyi kız istemeye yollarlar...
Cafer kız evinin ziline basar ve kaçar.
İstenilecek kız, mahallelinin önerisi üzerinedir. Abimiz kızın ailesini hiç tanımaz. Kendisi gibi o da evlenmemiştir.
Paralarını biriktirmiş gibidir.
Ahmet Abi önce getirdiği bir tencere pilavı masaya, kağıt helvaları, beyaz çikolatayı sehpaya, kanişleri odaya bırakır.
Evlilik bolluk, bereket içinde geçeceğe benzer gibidir.
Uzaktan gelin sanılan aday görünür. Abimiz ayağa kalkar, aday gelinin en küçük kardeşi çıkar. Abi pot kırmadan yeri tozluymuş gibi yapar.
Sıra ikinci kardeşe gelince, kanişleri seviyormuş gibi yapar. Tecrübe arttıkça, adaya merak da artar. Tam "yetti ama diyecekken" elinde kahveleriyle, kapıda bizim aday Ahmet Abimize doğru sükse yapar.
- ortadan alalım da zengin olalım. Der.
Bir fırt çeker. (Keyif Ahmet Abinin keyfi demeye kalmadan.) Karşı sıraya kahve servisi yapan bayanın bacaklarında siyah siyah birşeyler gözlerine takılır. Kahve Ahmet Abinin boğazına yapışır kalır, ne ileri ne geri. Öksürük nöbeti başlar. Ev halkı sırtına vurur olmaz, aksırır olmaz. Gelin adayı yaklaştıkça, eteklerinin altından sarkanlar da, kendisine doğru yaklaşır.
Acil durum operasyonu. (yani Ahmet Abi, aslında bu kız tam da sana göre demişlerdi inanmamıştın. Para biriktirmekten ancak bu kadar işte.)
- pilav sizde kalsın. Kağıt helvalarda... Hatta kanişlerde, onlara iyi bakın. Ara da bir vetererine götürün, maymun suratlı bir veteriner var ya bizim mahallede. O’na gelin muhakkak, o size nasıl besleyeceğinizi öğretir. Kağıt helvalar erimesin, hemen yiyin. Beyaz çikolatalara gelince, sakın asker çocuklarınıza yedirmeyin.
Benim acil gitmem gerek, çok önemli çok acil bir işim çıktı kahveme sizlerden biri devam ediversin. Pabucumun teki neredeydi, onu yolda giyerim verin siz, verin verin.
__öyküsatıcısı2012Davidoff