0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1951
Okunma

ANNEMİ BEN EVLENDİRDİM
Gündüz Yavuz“
Babam, annem Hasan Abi’yle kaçınca bizi evden kovdu. Kardeşimi ve beni evlatlıktan reddetmeye çalıştı. Kardeşimin benimle kalmayıp üvey babamla yaşaması çok zoruma gidiyor. ‘Babam, var ya da yok.’ Düşünsene, ben babamın tek kızıyım, üç çocuğum var ve hiçbirisi dedelerini tanımıyor. Biliyor musun, benim resmi nikâhım da yok. Babam ölene kadar da kocamla resmi nikâh yaptırmayacağım.”“Bu iyi bir fikir değil, biliyorum. Ama ne yapayım, inat ettim bir kere. Babamın inadına, resmi nikâh yaptırmayacağım. İsterse de, istemese de, o ölene kadar babamın kızı olarak sırtında duracağım.”
(Kocanla nikâhsız yaşamanın zararı babana değil, sana olur, sen bu nikâh işini bir kez daha düşün, diyenlere de böyle yanıt veriyordu kadın.)“Babam bizi, öz çocuklarını nüfusundan çıkarmak istedi. Erkek kardeşimi çıkardı, ama beni, kız olduğum için kanunen reddedemedi. Bu da babamın hiç hoşuna gitmiyor. Ben de inadına ‘baba’ diyorum: ‘Ne yaparsan yap, beni sırtından atamayacaksın. Ben senin kızınım, beni kabul etmek zorundasın.’ Sen ölünce, o bizden esirgediğin maaşını alıp o günü bayram ilan edeceğim!” dedikten sonra başını çevirip etrafına acı bir bakış fırlattı. O an, sanki gök kubbe kadının bakışlarıyla dondu.“Bu o kadar acı bir durum ki,” dedi kadın. Yüzünde umutsuzluk, bir anda karanlık bir sise dönüştü. “Bir komşumla konuşurken ‘babam’ dedim de, çocuklarım şaşkın şaşkın yüzüme bakıp, ‘Anne, senin baban mı var?’ diye sordu. Annem başkasıyla evli ya, çocuklarım dede diye annemin kocasını tanıyor. Öz dedelerini bilmiyorlar. Ama Allah için, annemin kocası bize çok iyi davranıyor. Onun hakkını yiyemem, yalan konuşamam. Annemin kocası, babamdan daha yakın bize.”“İstiyorum ki bir gün babam kapımı çalsın. Ben de koşup ona sarılayım, ‘baba’ diyeyim. Çocuklarımı sevsin, biz onun evine gidelim, o da bize sarılsın. Nerede? Bayramlarda birkaç kez babamı ziyarete gittim, kapıyı açmadı, bir de kovdu beni. Bayram günü elinde sopayla kovaladı kaç kere. Babam başka bir kadınla evli, ondan bir kardeşim var. Annem de bir başkasıyla evli, onun kocasından da bir kızı var. Bir de öz kardeşim var. İşte ailemiz bu.”“Öz kardeşim, annemin evliliğine onay verdim diye bana demediğini bırakmadı. Ama şimdi o, annemin evinde, onlarla yaşıyor. Neden etmesin ki? Ekmek elden, su gölden. Çalışmıyor, annemin kocasının kazandığından yiyor, içiyor, yan gelip yatıyor. Annemin evliliği iyi oldu. Ne yapacaktı tek başına? Hem çok rahat etti. Babam bize gün yüzü göstermedi. İçti, eve gelip anneme ve bana saldırdı, dövdü, sövdü.”“Ben İstanbul kızıyım, bak şu halime. Her şeyimi aldılar benden. Babam beni zorla okuldan alıp başımı kapattırdı. Hiç tanımadığım, benden yaşça büyük bir adamla evlendirdi. ‘Neymiş, çok zenginmiş, hayatım boyunca geçim sıkıntısı çekmezmişim.’ Ya benim hayatım? Kimse ne istediğimi sormadı. Babamın evinde adeta köleydim. Dışarı çıkarken izin almak zorundaydım, yoksa ‘Allah yarattı’ demez, döverdi beni.”“Ben de şimdiki kocamın yanına kaçtım, ona sığındım, derdimi anlattım. Nereden bileyim onun da bende gözü olduğunu? Hasan Abi diye gidiyordum ona, dertleşiyordum. Babamın arkadaşı ya, her dövüldüğümde evden kaçıp onun yanına gider, nazlanırdım. Çocukluk işte. Babam akşam eve gelip, ‘Karı, bu kızı birine verdim, hayatı garantide,’ deyince beynimden vurulmuşa döndüm. Annem bir şey diyemedi, dese yiyeceği dayağı biliyordu. Benim sevip sevmediğim kimin umurunda? Önemli olan, babamın başlık parası almasıydı.”“Babamın söylediklerini duyunca, gizlice evden çıkıp Hasan Abi’nin yanına koştum. ‘Babam beni birine sattı,’ dedim. Hasan Abi, iş yeri binamızın alt katındaydı, inmek kolaydı. Sözde dert ortağım ya… Nah dert ortağım! Erkeklerden dert ortağı olur mu, hepsinin köküne kibrit suyu! Babama, ‘Asla o adamla evlenmeyeceğim,’ dedikçe, babam, ‘Evleneceksin, pazarlığını yaptım, paramı aldım,’ dedi ve beni bir odaya kapattı. Anneme de, ‘Bu kız odadan çıkarsa seni de onu da evden atarım,’ diye tehdit etti. Zavallı annem, ikimizin arasında kalmıştı.”“Aklım Hasan Abi’deydi. Ona bir haber uçursam diye düşünüyordum, ama nasıl? Birkaç gün sonra, beni sattığı aile söz kesmek için geldi, altına boğdular beni. Ama ben kafama koydum: Asla o adamla evlenmeyeceğim, Hasan Abi’yle kaçacağım. Ne onda ne bende para vardı. Bildiğim tek şey, babamın şiddetinden kurtulmak ve o adamla evlenmemekti. Hasan Abi, ‘Düğün sonrası altınları ve paraları alıp kaçarız,’ dedi. Kabul ettim. Şimdiki aklım olsaydı asla yapmazdım, ama olan oldu.”“Düğün oldu, beni gelin ettiler. Kollarımı Adana burma bileziklerle doldurdular. Kız, altınlar benden ağırdı vallahi! Ben de çok güzeldim, Allah için. İncecik bir dal gibiydim, saçlarım gür, kaşlarım yay gibiydi. Bazıları beni Türkan Şoray’a benzetirdi. Birkaç gün sonra, ‘Anneme gidiyorum,’ deyip evden çıktım ve Hasan Abi’yle kaçtık. Babam beni yakalasa öldürecekti, ama umurumda değildi. Hasan Abi’nin yanında güvende hissediyordum.”“O adam, babama, ‘Beni istemeyeni ben de istemem,’ deyip peşime düşmekten vazgeçti. Biz Hasan Abi’yle şehir şehir dolaştık, ta ki altınlar ve paralar bitene kadar. Bir yıl sonra İstanbul’a döndüğümde, babamın, benim kaçmamdan dolayı annemi ve kardeşimi dövdüğünü, sonra ikisini de evden attığını öğrendim. Annemi ve kardeşimi yanımıza aldık. Sonra annem, şimdiki kocasının iş yerinde çalışmaya başladı. Adam anneme âşık olup evlenme teklif edince, ‘Evlen, ne yapacaksın tek başına?’ dedim. Kardeşim buna çok kızıp benimle konuşmadı.”“Babam o gün bu gündür ne beni ne kardeşimi aradı. Kocamı hiç affetmedi. ‘Bir arkadaş, arkadaşının kızına nasıl göz koyar?’ diye çok zoruna gitti. Annem de ben de babamdan çok çektik. Dayak, küfür, hakaret… Şimdi o yılları düşündükçe kocama sarılıyorum, beni o evden, o babadan kurtardı diye.”(Kadın, hem anlatıyor, hem işi şakaya vuruyordu. Mizah katıp ortalığı gülmekten kırıp geçiriyordu.) “Annemle babam gece yarısı kavga ederlerdi, sorma. Sabah anneme sorardım, ‘Neden?’ diye. Annem bir şeyler uydururdu, ben de inanırdım. Çocukluk işte. Şimdiki çocuklar cin gibi, gözleri fıldır fıldır. Sonra anlamaya başladım. Hele evlendikten sonra iyice anladım. Annem babamla yatmıyordu, çünkü babam her gece zil zurna sarhoş geliyordu, leş gibi kokuyordu. Annem de onu yanında istemiyordu. Aslında babam biraz haklıydı, annem ona istediğini vermiyordu. Ama babam da nasıl alacağını bilmediği için kavga ediyorlardı. Biz kardeşimle, ‘Ne oluyor, yine kavga ediyorlar,’ diye korkuyorduk.”(Kadın anlatırken hızlanıyor, bir türlü hızını alamıyordu. Bir yandan gülüyor, bir yandan gözleri doluyordu. Yüzü kıpkırmızı, gözleri kan çanağıydı. Mimiklerini yakalamak zordu; elleri, kolları, her yeri oynuyordu. Bazen kendini kaybedip bağırıyor, sesi tavanı delecek gibi yankılanıyordu. Küfürün alasını ulu orta söylüyor, kahkahanın en daniskasını atıyordu. Sonra duraklayıp, “Ben çok çektim, çok. Yazsam hayatım roman olur,” deyip annesini, annesinin kocasını ve kardeşini anlatmaya devam ediyordu.)