Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Şükran AY
Şükran AY

DENEME ELEŞTİRİ ( ÇÜNKÜ SENDEN DAHA BÜYÜK YENİLGİLERLE TANIŞTIM BU ÜLKEDE )

Yorum

DENEME ELEŞTİRİ ( ÇÜNKÜ SENDEN DAHA BÜYÜK YENİLGİLERLE TANIŞTIM BU ÜLKEDE )

13

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2724

Okunma

Okuduğunuz yazı 22.10.2012 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.

DENEME ELEŞTİRİ ( ÇÜNKÜ SENDEN DAHA BÜYÜK YENİLGİLERLE TANIŞTIM BU ÜLKEDE )

Toprağı ısıran şiirlerim
Nasıl iyileşecek siniz?



I.
Sırtüstü uzanınca dünyanın fazla incittiği şeyler üstüme akıyor. Boynuma korsan ağrılar giriyor. Boynum iplerin oyuncağıydı, hatırlıyorum.


Hatırlıyorum, sen sevdiğini iyi öldürürdün
ve taksilere binip giderdin.



Zihnimin kuyusuna yerleşen arsız sefilyus kendime yaptığım yolculukların son durağına geldiğinde, Deliler kulesi Narrentrum’da; ismim duyulur duyulmaz bütün ışıklar yakılırdı nöbetçi kelebeklerce. İzci bulutlardan sarkıtılan bir sesin kuyruğuna hammaddesi zılgıt olan dudaklarla şölene hazırlanırdı hüznün kötü yola düşmüş kız kardeşi. Sonra o sözcükler, karıncaların inşaatlarından topladığım o aşırı dozlu sözcükler şarjörü doldurup şiirin alnına silah gibi dayanırdı, hatırlıyorum.




II.
Yüzünde çakal ısırıklarıyla Anubis geçiyor sınıftan kovulmuş kalplerin önüne kurulan mumya pazarından. Ölüm saçlarını tarıyor hayatın makyaj odasında ve adaletsizliğin ülkesinde her şiir yazdığımda kendimi şüpheli şahıs gibi hissetmemin artık seninle hiçbir ilgisi yok. Egemenlerin sınıfında bütün soruların cevabını bildiği halde parmak kaldırmayan o ezilmiş çocuk ıssızlık almaya gitti uykusuzluğun tanrısından; iki asır önce dönecek.

Bi sürü trenler geçiyor içimden. Bi sürü bıçaklar çekiliyor düşüncelerime. Bi sürü suçlar üstüme kalıyor. Hiçbirinin seninle ilgisi yok artık.




III.
Sokak lambasını kandıran adamlara giderdin. Ruhun paramparça olurdu, geç anlardın kalbinin, gövdesi böcek dolu aşkların kıyısına çadır kurduğunu. Koltukaltına bırakılan karbondan yapılmış sevişmelerin kokusuyla geri dönerdin bütün zamanların en sadık çölüne. Yine de beni sevmezdin.


Hatırlıyorum, seni sol yanağımdaki gamzeye nasıl sakladığımı
o kirli adamların bıyıklarına bulaşan salyalardan korumak için.


Bilmedin, aşkı ağzından hiç düşürmeyip çamurlaşana kadar çiğneyenlerin gerçek aşktan hiç anlamadığını. Ey bütün yarasını uçurum satın almak için harcayan çürümüş düşlerin kızı;


Yüzüme bak, seni unuttuğumdan değil bu kayıtsızlığım. Büyüdüm ve kayboldum başka acıların içinde. Göz yerine iki siyah boşluk bırakılmış yüzüm ve o sana ayırdığım gamzenin çukurunda dünyanın en güzel, en temiz, en inançlı ve en tehlikeli çiçeklerine dönüşecek tohumlar saklanıyor. Çünkü senden daha büyük yenilgilerle tanıştım bu ülkede, senden daha korkunç.




IV.

Okuduğun her romanın ortasında beni öldürüyorsun diye ölmüyorum artık. Müzikle de ölebiliyorum, işkenceyle de, bir çuval dolusu umutla da. Avuçlarım kısa çöp kuyusu . Gittiğin yeri bildiğim için de ölebiliyorum. Seni üstümden hiç çıkarmadan da - yalnızlığı iptal ettikleri için de , bir polis karakolunda da ölebiliyorum, tanıklığını yaptığım bu yüzyılın anlamsızlığında bunalırken veya anlamlı bir cümlenin sonunda bile, kaybedilen her oğul kellesi için kadeh kaldıranları gördüğümde tiksinirken bile ölebiliyorum. Görüyorsun, ölmek için sana ihtiyacım yok artık. Sözü ortadan kaldırdılar sen karşı taraftayken. Bu senden ilk kopuşum.



Ve hatırlamak ah hatırlamak, o ıstıraptan sorumlu çizgi film uygarlığı
kâğıt oyunu gibidir iğrenç muhabbetlerden psikolojisi bozulmuş bir masada.




Hadi sevgilim, önüne dön ve oyununu oyna
El sırası
Sende.




Metin Akdeniz
20 Ekim 2012


www.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=106215






Edebi yazımızda kullanılan bazı yabancı kelimeler ve anlamları ;


Sefilyus : Ezilen bir kişinin yaşadığı yer ile ilgili estetik algısı sonucu çıkan bir tanım

Narrentrum : Andrzej Sapkowski - Narrenturm isimli kitap.

Anubis : Mısır mitolojisinde çakal başlı, mezarlıklarda nöbet tutarak ölüleri koruyan, yücelten tanrı.





Nedense Metin Akdeniz şiir ve yazılarını okuduğumda edebi dilin güncel dilden daha öznel olduğu, daha bir üst dil olduğu kanısı ve gerçeğinin daha çok idrakine varıyorum.

Onun kullandığı kelimelerin çoğu aslında orda kendi anlamını doldurmak için kullanılmamıştır.Çoğunlukla birbirin etkileşiminden doğacak ortak konseptin yarattığı anlamsal bütünselliktir meydana çıkan anlam. Yani bir suyu kullanmışsa burada sadece “ su “ kelimesinin çırılçıplak hayat veren içeçek olarak düşünemezsiniz önüne ya da arkasına gelen kelimelerle o bambaşka bir kimliğe bürünüvermiştir.Bildiğiniz su değildir o sayın şairin ruh dünyasında yarattığı, düşündüğü, anlatmayı tasavvur ettiği metaryale, anlama bir araç olup çıkmıştır.


Hani deriz ya hep ; mecazlar olmalı, benzetmeler, teşbihler bir kelimenin gerçek, yan, zıt, eş anlamlarının kullanıldığı zengin anlatım şekilleri bir edebi eserde mutlaka olmalı, anlatımın öz lehçesi olmalı diye elbette bunda hem fikirim ancak bunun tek başına yeterli olmadığının da farkındayım.Neden böyle dedim çünkü yukarıda eserde yalın bir benzetmeyle, sayın yazar derdini anlatmamış.Nedir onu farklı kılan diye düşündüm…

Evet mecazsa herkes kullanıyor, teşbih , imgeyse herkeste var.Onda farklı olan neydi? Sanırım buldum.Onda farklı olan mecazlarla birlikte , okurunda üstün bir idrak tabanı oluşmasına imkan tanıyan uslûptu.Evet kesinlikle derim ki bir edebiyat ürününde tarzı ne olursa olsun, şiir, roman, hikaye, deneme… yazarını şairini diğerlerinden baskın ve özge kılan tek unsur uslup.Sanırım büyük üstadların şiir dili diye tanımladıkları hani herkesin bir dili farklı olurya bahsettikleri bu.Uslup… kelimeleri mecazlarıyla nasıl kullanıyor, kelimeleri gerçek anlamıyla nasıl kullanıyor, hangi anlam değerleri üstünde durarak anlatıyor.Diğerleri işte, ses, ritm,ahenk gibi biçimsel vitrinsel olgular ikinci planda kalıyor.


Yazımıza dönersek ;


Metin Akdeniz şiiri ve yazılarından bildiğim eski bir dostumdur.
Onun eserlerinde retorik kural olarak artık kesinlikle emin olduğum “ o “ kişisini mutlaka ararım.Bu genelde seslendiği iç sesi yerine koyduğu, okurun gözünde bir sevgili olur.


Ona anlatır hep ne anlatmak istediğini.Bir anlamda kendi kendiyle konuşmak desek de yanlış olmaz sanırım.Bu kullanmış olduğu uslûbun sadece bir parçasıdır.


Asıl uslûpsal farkındalığı onun, bu sevgiliye anlatırken kullandığı dilin sınırlarını, matematiğini, zorlayışında yatan keskin, kıvrak zekâ ve idrak seviyesinin yüksekliğini kullanarak kelimelerle bir oyuncakmış gibi oynayarak meydana getirdiği sağlam kale içine zapt ettiği dili kullandığı ustalıktadır.


Bu eserimizde de bu tarz dilin matematiği, doygunluğu ve güncel dilden ayıran o estetiksel tınıyı bariz bir şekilde görmekteyiz.


Eserimiz ilk önce; yazarın şiirlerine seslendiği bir duygusal temle başlıyor.Yaralı olarak gördüğü şiirlerine dair açtığı bu kapıdan sessizce giriyoruz.


“ Toprağı ısıran şiirlerim
Nasıl iyileşecek siniz? “

Sanırım bu girişten sonra şiirin ana temi hakkında fikir beyan etmek zor olmasa gerek… şiirlerinin yarasından bahsedecek diyerek ilerliyoruz…

“Sırtüstü uzanınca dünyanın fazla incittiği şeyler üstüme akıyor. Boynuma korsan ağrılar giriyor. Boynum iplerin oyuncağıydı, hatırlıyorum.


Hatırlıyorum, sen sevdiğini iyi öldürürdün
ve taksilere binip giderdin. “


Burda bambaşka bir aleme sürükleniyoruz.İlk şiirleriyle açılan kapı bize şiirlerinin yarasının nereden aldığını anlatır şekilde eşikte hemen elimize tutuşturuluyor önce.


Dünyada ne kadar insanları üzen, olumsuz, kötü giden şey varsa üstüne üstüne geldiğinden dem vurmuş sayın yazar.Duyarlı yüreğin sesini duyumsamamak ne mümkün böylesi anlatımda.Açık net bir anlatım.Teşbihler var ama öylesine kapalı bir üslup kullanmamış.Son derece net.


Sonra yukarıda bahsettiğim hani, bir sevgili olur demiştim ya her eserinde evet kahramanımız yine ortaya çıktı…

Şiirlerinin yarası biraz dünya derdiyse biraz da sevgili acısı…
Devam ediyoruz eserimize ;


Zihnimin kuyusuna yerleşen arsız sefilyus kendime yaptığım yolculukların son durağına geldiğinde, Deliler kulesi Narrentrum’da; ismim duyulur duyulmaz bütün ışıklar yakılırdı nöbetçi kelebeklerce. İzci bulutlardan sarkıtılan bir sesin kuyruğuna hammaddesi zılgıt olan dudaklarla şölene hazırlanırdı hüznün kötü yola düşmüş kız kardeşi. Sonra o sözcükler, karıncaların inşaatlarından topladığım o aşırı dozlu sözcükler şarjörü doldurup şiirin alnına silah gibi dayanırdı, hatırlıyorum.


Yukarda tanımlamasını verdiğim Narrentrum kelimesinin geçtiğini görmekteyiz.Bu ünlü romanda ismi geçen bir kule.Sayın yazar metaryel olarak kullanmış.Okumadığım için tam olarak bu detay üstünde duramayacağım .Ancak yazının anlattığınca anladığımı ifadeye çalışacağım.


Sayın yazar ilk cümlelerinde acısından ve sevgili yarasından bahsetmişti.Şimdi telmih sanatını kullanarak bir kitapta geçen deliler kulesinin içine kapatılması kurgusu içeriğince… ki burada bu kuleyi sefalet yurdu olarak gördüğü öz ruhunun tabanı olarak simgelemiş.Kendine yaptığı en derin yolculuğu bu kuleye benzetmiş.Ve orada yaşananları… ben dolgu olarak görüyorum ….acının, kederin katmerlendiğini anlatmak istemiş. Ve şiirdi ya hani derdimiz şiirinin yarası burada bu zihninin en dibinde, kuytusunda şiirinin nasıl şiddete uğradığının altını çizmiş.


Yani edebi kişiliğine yön verenin acıları olduğunu, bu acıları yaşarken şiirinin yara aldığını… eğer acıları olmasa şiirinin daha daha güzel bir yerde olabileceğini düşündüğünü düşündürttü bana…


Ve devam ediyoruz bu hüzünün derinleşen boyutunda sayın yazarımızla birlikte


“ Yüzünde çakal ısırıklarıyla Anubis geçiyor sınıftan kovulmuş kalplerin önüne kurulan mumya pazarından. Ölüm saçlarını tarıyor hayatın makyaj odasında ve adaletsizliğin ülkesinde her şiir yazdığımda kendimi şüpheli şahıs gibi hissetmemin artık seninle hiçbir ilgisi yok. Egemenlerin sınıfında bütün soruların cevabını bildiği halde parmak kaldırmayan o ezilmiş çocuk ıssızlık almaya gitti uykusuzluğun tanrısından; iki asır önce dönecek. “


Burda sayın yazarımız kule objesinden ayrılarak farklı bir imaj üstünden duygu ve düşüncelerini anlatmaya devam etmiş.Sanırım yazının bölümsel ayrımları bunu imlemekte.Yani her bölüm farklı bir imaj üstünden anlatılıyor.


Bu bölümde , mısır mitolojisinde ismi geçen, ölüleri korumak ve yüceltmek görevi olan çakal başlı tanrıdan bahsetmiş. Bunun üstünden duygu ve düşüncelerini anlatmayı seçmiş.


Ölüm….teması…bu bölümün kalbini oluşturmakta.Ölüm evet.
Hayata karşı isyanının ana temini oluşturan adaletsizliğe her karşı koyuşunda ölümle yüz yüze gelindiğinin altını çizmiş bu bölümde.Üstelik eski gibi ölüleri koruyan o tanrının da yokluğunu çizerek ölmenin de çare olmadığını anlatmak istemiş.Yine telmih sanatı ustaca kullanılmış bu bölümde.Çarpıcı bir kurguyla.Kurgu, mecaz ve ana fikir… olağanüstü…bir teknik ve üslûp.


“ Bi sürü trenler geçiyor içimden. Bi sürü bıçaklar çekiliyor düşüncelerime. Bi sürü suçlar üstüme kalıyor. Hiçbirinin seninle ilgisi yok artık. “


Ve bütün bu olanlardan sonra ölümle yüzleşmekten sonra yine sevgiliye dönüyor sayın yazar yaşanan bu olumsuzlukların aslında kendisiyle ilgili olmadığının beyanıyla… Oscar’ ın kulağını çınlatıyor.Yine bir telmih sanatı daha.Onun Zindan Balladında yer verdiği bir dizeye atıfta buluyor.



“ Herkes sevdiğini öldürür “


Devam ediyoruz eserimize ,


“ Sokak lambasını kandıran adamlara giderdin. Ruhun paramparça olurdu, geç anlardın kalbinin, gövdesi böcek dolu aşkların kıyısına çadır kurduğunu. Koltukaltına bırakılan karbondan yapılmış sevişmelerin kokusuyla geri dönerdin bütün zamanların en sadık çölüne. Yine de beni sevmezdin.


Hatırlıyorum, seni sol yanağımdaki gamzeye nasıl sakladığımı
o kirli adamların bıyıklarına bulaşan salyalardan korumak için.


Bilmedin, aşkı ağzından hiç düşürmeyip çamurlaşana kadar çiğneyenlerin gerçek aşktan hiç anlamadığını. Ey bütün yarasını uçurum satın almak için harcayan çürümüş düşlerin kızı;


Yüzüme bak, seni unuttuğumdan değil bu kayıtsızlığım. Büyüdüm ve kayboldum başka acıların içinde. Göz yerine iki siyah boşluk bırakılmış yüzüm ve o sana ayırdığım gamzenin çukurunda dünyanın en güzel, en temiz, en inançlı ve en tehlikeli çiçeklerine dönüşecek tohumlar saklanıyor. Çünkü senden daha büyük yenilgilerle tanıştım bu ülkede, senden daha korkunç. “



Üçüncü bölüm tamamen sevgiliye ayrılmış.Diğer ilk iki bölümde şiirinin yara almasına sebep dünya acılarını işlemişti.
Sıra sevgiliden gelen yaraların sebebine geldi.

Evet ; Sevgilinin anlayışızlığı, duyarsızlığı, doğru insana yani kendisine hak ettiği değeri vermemezliğine isyanı çok net bir şekilde görmekteyiz.Karşılıksız, korumacı bir sevda

Anlıyoruz ki şiirin bir başka yarası bu sevda


Ve son bölüm
Okuduğun her romanın ortasında beni öldürüyorsun diye ölmüyorum artık. Müzikle de ölebiliyorum, işkenceyle de, bir çuval dolusu umutla da. Avuçlarım kısa çöp kuyusu . Gittiğin yeri bildiğim için de ölebiliyorum. Seni üstümden hiç çıkarmadan da - yalnızlığı iptal ettikleri için de , bir polis karakolunda da ölebiliyorum, tanıklığını yaptığım bu yüzyılın anlamsızlığında bunalırken veya anlamlı bir cümlenin sonunda bile, kaybedilen her oğul kellesi için kadeh kaldıranları gördüğümde tiksinirken bile ölebiliyorum. Görüyorsun, ölmek için sana ihtiyacım yok artık. Sözü ortadan kaldırdılar sen karşı taraftayken. Bu senden ilk kopuşum.



Ve hatırlamak ah hatırlamak, o ıstıraptan sorumlu çizgi film uygarlığı
kâğıt oyunu gibidir iğrenç muhabbetlerden psikolojisi bozulmuş bir masada.




Hadi sevgilim, önüne dön ve oyununu oyna
El sırası
Sende.


Yine sevgiliye hitaben yazılmış ama bütün şiiri noktalayan toparlayan bir bölüm.Onun üstünden tüm temaya son kez dokunmuş yazarımız.


Bütün yaşanan bu acılardan sevgilinin kendisini sorumlu tutmamasını, ölmek gibi yaşamaktan dem vurmuş.
Ben burada bittim artık.Dayanılmaz bir duygu seli.Dayanılmaz bir anlatım.Her şeyde ölmek.. her şeyde…Ağlamak istiyorum diyeceğim ama …Bu bölüm gerçekten mahvetti beni.


Hayatın en gerçeğine vurulan mühür gibi bir bakış , bir duyuş.Her şey oyun… Ve yazık ki kaybedeni öldüren bir oyun…


Ah Ahhh ne desem bilemiyorum şimdi.İnsan yanını, sevgiye, güzelliğe olan bağımlı yanını her eserinde daha derinden duyumsadığım sayın dost şairim.


Dilim döndüğünce anladığım ölçüde ifade etmeye çalıştım okuduğum bu nadide güzelliği.


Yine konuşur gibi bir uslûp yine çarpıcı benzetmeler ve telmih sanatlarıyla büyüleyici bir güzellikti. Kaç dünyanın içine girdim girdim çıktım.Sayamadım inanın.


Teşekkür ederim edebiyat adına, sanat adına , kendim adına çok teşekkür ederim emekleriniz için.Varolsun ebediyete dek dilerim.









Şükran AY













Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Deneme eleştiri ( çünkü senden daha büyük yenilgilerle tanıştım bu ülkede ) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Deneme eleştiri ( çünkü senden daha büyük yenilgilerle tanıştım bu ülkede ) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
DENEME ELEŞTİRİ ( ÇÜNKÜ SENDEN DAHA BÜYÜK YENİLGİLERLE TANIŞTIM BU ÜLKEDE ) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
asude_vuslat
asude_vuslat, @asude-vuslat
14.12.2012 02:03:57
Takıldım kaldım...
o kadar güzel analiz yapıyorsunuz ki...kısa bir yorum bırakıyorum,siz anladınız...

:-)
gönül gençyılmaz
gönül gençyılmaz, @gonulgencyilmaz
23.10.2012 23:18:50
sizi okumuştum hiç şaşırmadım...:)

içten tebriklerimle
kıymetlimsiniz...
Nar-ı Çiçek
Nar-ı Çiçek, @nar-icicek
23.10.2012 18:57:38


Okumak ve anlamak olsa idi gayesi insanlarin hep böyle okuyacak anlayacaklardi-dedim okuyunca siire b'akan gözleri...

Aydinliginda soluklandigimiz yürek
sen hep oku anlamayanlarada anlatirsin diyorum.



sevgilerimle
Yadigar Ünver
Yadigar Ünver, @yadigarunver
23.10.2012 18:45:30
Şükran Hanım,yorumunuzu Metin Bey'in sayfasında okuduğumda hayran kalmış ve içimden ne kadar iyi bir eleştirmen ,demiştim sizin için.
Seçkiyi çokça hak eden bir eleştiriydi.
Metin Bey'in denemesi de bu özel eleştiriyi hak etmişti kesinlikle.

Edebi dil,günlük dilden farklı olmalı.Yapay olmamalı.İpliğe inci dizmek gibidir yazmak.Sözcüklerle her okuyanın zihninde ve yüreğinde farklı şekilller kurabilmektir.

Size bu anlamda hayranlığımı ifade etmeden geçemeyeceğim.
Mürekkebiniz kurumasın.
Kutluyor ve yüreğinizin yanıbaşına bir gönül dolusu sevgimi bırakıyorum...


ayşe1
ayşe1, @ayse1
23.10.2012 14:28:22
Eleştiriniz ayrıntılı, derin ve güzeldi.
Tebriklerim , selam ve sevgilerimle.
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar, @nerminkacar
23.10.2012 13:50:38
İki gönül dostunu yürekten kutluyorum. Kendi adıma konuşacak olursam, yazı ve şiir yazmaktan çok daha zordur eleştiri ve analiz yapmak. Bir anlamda kelimelerin ruhuna girmektir bu işlem. Tebrik ve seygilerimi bırakıyorum sayfanıza Sevgili Şükran Hanımcığım.
Gule
Gule, @gule
23.10.2012 13:09:45
Yorum yazma yetisi de; gerek eleştiri gerekse teknik yönüyle gözlemlemek, algılamak sanıldığı kadar kolay iş değildir...dün beğenerek okuduğum bu yazının, yine beğenerek okuduğum bir yorumuyla bugün de karşılaşmak güzel...

sevgimle Şükran Hanım...
kordon
kordon, @kordon
23.10.2012 12:22:06
Eleştirinizi zevkle okudum.Yerinde tespitler.Özellikle:
''Evet mecazsa herkes kullanıyor, teşbih , imgeyse herkeste var.Onda farklı olan neydi? Sanırım buldum.Onda farklı olan mecazlarla birlikte , okurunda üstün bir idrak tabanı oluşmasına imkan tanıyan uslûptu.Evet kesinlikle derim ki bir edebiyat ürününde tarzı ne olursa olsun, şiir, roman, hikaye, deneme… yazarını şairini diğerlerinden baskın ve özge kılan tek unsur uslup.Sanırım büyük üstadların şiir dili diye tanımladıkları hani herkesin bir dili farklı olurya bahsettikleri bu.Uslup… kelimeleri mecazlarıyla nasıl kullanıyor, kelimeleri gerçek anlamıyla nasıl kullanıyor, hangi anlam değerleri üstünde durarak anlatıyor.Diğerleri işte, ses, ritm,ahenk gibi biçimsel vitrinsel olgular ikinci planda kalıyor.'' kısmını buraya almadan edemedim.Kutluyorum,iyi bayramlar...Sevgi/Saygı yüreğinize...
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş
Seher_Yeli S.ZerrinAktaş, @seher-yelis-zerrinaktas
23.10.2012 12:21:01
Engin bilgilerinizden yine en güzel biçimde faydalandık. Asıl her ikinizin de güzel yüreğine ben teşekkür ederim. Sonsuz sevgi ve saygılarımla...
gulnagme
gulnagme, @gulnagme
22.10.2012 16:25:14
Eleştirel yazılarınızı zevkle okumaktayım... Yazı ve şiirlere çok güzel giriyor ve okura aktarıyorsunuz teknik özellikleriyle...

Tebriklerimi, selam ve saygılarımı bırakıyorum...
-Ezrak Rahel-
-Ezrak Rahel-, @ezrak-rahel
22.10.2012 15:21:10
10 puan verdi


yazı zaten çok güzeldi

daha da olsa
daha da okuyacaktım

deneme ise
ona yakışır biçimde


teşekkürler şair
emeğe selam olsun



saygıyla





Neva Ney
Neva Ney, @neva-ney
22.10.2012 09:57:46
İki üst dilin muhteşem düeti...Dün seçkinin yanında senin yetkin yorumunu da okumuştum...Anlatıyı yazı dalında paylaşma istemin çok yerinde bir karar. Tekrar okumak adına favorilerimde.

Teşekkürler can ablam






İlyada odyssiea(N.D) tarafından 10/22/2012 10:42:29 AM zamanında düzenlenmiştir.
hyazici58
hyazici58, @hyazici58
22.10.2012 08:12:03
Şunun, bunun, bizim ve ya bir başkalarının başarıp başarmadığı önemli değil, ama, edebiyat bir üst dildir bundan şüphe yok. "Edebi" dediğimiz yazıları diğer yazılardan ayıran ciddi farklılıklar vardır. Bu farkı özümsedikten sonra da, kendi farkınızı ve farklılığınızı yazıya yedirdiğiniz de, üslup dediğimiz şey gerçekleşmiş olur. Bu elbet hudutları belli coğrafi bir tanıma, yahut eşgali belli bir yüze benzemez, ama, hissedilir bir şeydir. O kadar ki, altında adını görmeden; "Ha evet falancaya ait bir yazı ve şiir" deyi veririz. Hepimiz dağarcığına oturmuş bir yığın üslup vardır. Onlarca, belki yüzlerce içinize oturmuş üsluplar vardır. Zaman içerisinde sisin de bir üslubunuz oluşur. Bazılarımız bunu az ve ya kısmen başarır, bazıları tamamına yakın gerçekleştirebilir. Yani bazı şairleri tek mısrasından tanıyabiliriz...

Böyle bir girişten sonra yeni giriştiğiniz bu çabayı özellikle kutlamak istiyorum. Yazılardan çok şiirlerin öne çıkarılması ayrıca benim isteğim. Şiirler de bu eleştiri türünün daha kalıcı olacağına inanıyorum, yazılarda zaman içinde kaybolabilir. Bu seçim aynı zamanda sizin için bir denemeydi diye düşünüyorum.

Eleştirileri çok uzun tutmamanın yolu sanırım yazının ve ya şiirin nirengi noktalarında gezinerek, yazara ve ya şaire ait farklılık ve yeni buluşları ortaya koymaktan ibaret.

Bana ait bir tasarruf tabi, bu yabancı yer adları ve isimlerin edebiyatımızda çok yer işgal eder hale gelmesinden çok hoşlanmıyorum. Yazıyı mükemmel kılma da bir katkısının olduğuna da inanmıyorum. Bu durum biraz daha çok yabancı edebiyatlardan beslendiğimizi gösteriyor. Eserlerimizi yüceltmede de bir katkı sağladığını düşünmüyorum, hatta bazen çok güzel okuduğumuz bir yazıda sinir bozucu olduklarını da söyleyebilirim kendi adıma.

Hem yazı, hem eleştiri başarılı ve güzeldi...Ben keyifle okudum, sabah sabah bir anda beynimden sarkan düşüncelerimi de yazmış oldum...

Yürekten kutladım..Selam,saygı...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL