7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2356
Okunma

Sonbaharın en güzel günlerinden birini yaşıyoruz. Güneş alabildiğine parlak, hava mevsim normallerine göre çok güzel, o halde gözkapaklarımın bu taşımakta zorlandığı, yağmur bulutları da neyin nesi?
Üzgün müyüm, hayır, hasta mıyım, Rabbime şükür gelip geçici rahatsızlıklar dışında bir sıkıntı yok.
O halde bir dokunan olsa, hazır sağanağa dönüşeceğinden korktuğum, hassas bulutlu hal neyin nesi.
Evet şimdi çözdüm, ne zamandır bastırmaya uğraşsam da özlem had safhada.
Evlat ve torunlara hasret ağır basıyor.
En iyi çare yazmak, hislerini kâğıda dökmek, evdekileri de üzmek istemediğimden, bilgisayarın tuşları çekiyor gam ve kasavetini, bu ana yüreğinin.
Küçükken dünya telaşı, koşturma iş güç derken günler birbirini kovalar. Haydi bir okulları bitsin, askere gidip gelsinler evlendirelim, bir telaş bir koşturmaca…Sonra rızklarını gurbette arama istekleri…
Torunların dünyaya gelmeleri, hasret çekilenlerin sayını artırır.
Yakında olanların sevgisi, uzaktakilere derman edilmeye uğraşılır uzunca zaman.
Bir an gelir, herkesin yeri ayrı olduğundan, özlem kat kat büyür.
Canları sağ olsun, ana yüreği senede bir kereye de razı olmak zorunda.
Bir damladır ya dolu bardağı da taşıran, öyle bir şey işte.
Burnunuzun direği sızlar, bütün telkin ve kendini motive etme çabaları sonuçsuz, yürek büyük bir özlem nöbetinde.
Güneşin o yürekleri ferahlatan ışınları da sonuçsuz kalır.
Kulaklarında çok sevdiği torununun ‘seni çok özledim babaanne’ diyen sesi.
Ben de sizleri çok özledim canım, ömrümüz oldukça kavuşma ümidi hep var.
Rabbim ölüm ayrılığı vermesin!