16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1921
Okunma


Paylaşmayı Öğrendim Ben Evvelden
Çok zaman düşünmüşümdür insanlardaki geçmişe olan özlemlerin nedenini. Hatta önceleri sadece ben geçmişle iç içe olduğumu sanır ve “Acaba ruhumda kötü durumlar mı var ki?” diye de, kendime hayıflanırdım hep.
Düşünmek insanın doğasında var ya. Düşünür, kendince beyin jimnastiği yapar, ölçer, biçer, yarıma ekler, tümü böler ve bir sonuçlara ulaşmaya çabalar durur. İşte ben de, bir insan olarak, sonradan düşündükçe anladım ki; asıl özlemlerimiz ilk öğrendiklerimize imiş meğer… O güzellikleri bire bir yaşadığımızdan, bıraktığı derin izlermiş, ruhumuzdaki tatlı ve şahlanmış ırmaklar…
Sıralayayım bakalım neler öğrenmişim ve neleri öğrene gelmişim hayat boyu?
Kâğıttan yaptığı külahlara, leblebi şekerlerini paylaştırırken, “Yarısı da kardeşinin” derdi annem; paylaşmayı öğrendim.
Müberra Abla’nın etli mantı gönderdiği tabağı, irmik helvasıyla doldurup elime tutuşturdular; bize dolu gelenin boş yollanmayacağını öğrendim.
Babamın aylık aldığı gün, yan sokaktaki Emine Nine’nin evine yiyecek ve harçlık bırakmasına şahit oldum; insanlara karşılıksız bir şeyler vermenin hazzını öğrendim.
Yıllardır sürer paylaşmaya dair öğrendiklerim... Yalnız maddenin değil, emeğin, zorlukların, yoklukların, varlıkların, korkuların, acıların, sevinçlerin, tasaların ve daha nice şeylerin de paylaşılabileceğini öğrendim. Öğrettiler.
Artık bakkala ekmek almak için, komşu çocukları yerine kapıcımız gitmekte. Düğünlerimizi, sünnetlerimizi; komşularımız, akrabalarımız yerine, organizatörler hazırlamakta. Cenaze evlerine, saygı ve sünnet gereği ocak yaktırmayıp, yedi gün sıcak yemek taşıma yerine, lokanta ve pastanelerin hazır yemek, börek ve kuru pastaları yollanmakta.
Dedikodunun bile tadı yok artık. Televizyonların magazin programlarında yapılıyor zaten fazlasıyla ve bizler de dinliyor, izliyoruz dikkatle. İzlemesek de pek bir şey bilmiyoruz artık eşimiz dostumuzla ilgili ki… Böyle olunca da güzel güzel dedikodu yapamıyoruz...
Limonumuz bittiyse evde o an, komşudan alamayız bir tane bile olsa. Limon suyu hazırlayıp bulundurmak zorundayız acil durumlar için. Eve geldiğimizde, yorgunluk gidermek bahaneli, asıl niyeti sohbet olan, kahve içimi ziyaret amaçlı tıklatılacak kapı da yok artık.
Gönlümü, yüreğimi paylaşmak için ortamlar da yok. Konu komşu yorgun geliyor işinden gücünden. Bir yoğunluk sarmış herkesi. Bıkkınlık, suskunluk, yalnızlık…
İşte ben buradayım dostlarım. Burada, "Önce insan" olarak görüldüğümü bilmenin mutluluğu var içimde. Bir kahve içimi sohbetin yerini alabilen paylaşımlar var. Hiç kimsenin kıskanılma, karşı cinsten bir obje gibi görülme gibi bir derdi yok. Olgun, güzel insanlar topluluğu burası. Gelen bir tabak yemek yerine doldurulmuş, tatlı misali yorumlar yapılmakta burada. Paylaşımların hazzı alınmakta...
İşte ben de bu yüzden buradayım dostlarım. Öğrendiklerimi yaşamak, paylaşımda bulunabilmek için her zaman sizlere ihtiyacım var benim.