Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
sencergultuna
sencergultuna

Gazze Şeridi'nde hatalı sollama

Yorum

Gazze Şeridi'nde hatalı sollama

4

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1071

Okunma

Gazze Şeridi'nde hatalı sollama

Gazze Şeridi'nde hatalı sollama



Bir kaç çocuk toplanmış denize girmeye çalışıyor...

Aslında mola vermişler.

Taş atmaktan elleri yorulmuş bir kaç çocuk işte. Sahilin arkasından bir çocuk koşarak geliyor. Eli yüzü kan içinde. Çocuk fiyakalı ama. Karizma duruyor yani.

Üstünde bir aralar adı beyaz olan bir tişört. Artık ak değil al olmuş. Bir anda çoluk çocuk kumdan kaleleri bırakıp çocuğa doğru koşmaya başladılar. Arkadaşlarının yanına gelirken kullandığı bisiklet, çocuğun karizmasını aşağılara çekmemişti. Üstelik diğer çocuklardan birisi, üstü başı kan olan çocuğun bisikletini sahilden uzaklaştırmaya çalıştı. Aman diyeyim kum falan kaçar zincirine!..

Çocuk belli ki bir kaza geçirmişti. Tam derdini anlatacak gibi oluyor, gözlerinden yaşlar akarak tekrar bayılıyor. Tam bir trafik faciası.

Gazze Şeridi’nde hatalı sollama!..

Çocuk, çocuk yaşta delikanlı olmuş. Yani sırtındaki sorumluktan kanbur duruyor. Arkadaşları arasında kocaman bir sessizlik oluyor. Arada sırada oynadıkları oyunlardan birisiydi bu sessizlik.

Bir, iki, üç. Tıp!..

Oyunu fazla iyi beceremiyorlar. Tıp dedikten sonra ya gülüşmeler bozuyor sessizliği, ya da silah sesleri. Oyunu en iyi oynayan çocuk; doktor olacaktı ki, tıp oynunu sahilde arkadaşlarının kolları arasında baygın buldu kendini. Gerçi baygın olmasına gerek yoktu hayallerine kavuşmak için.Çünlü bu oyunun sonu yok. En kötüsü fakültesi yok.

Olsa kaç yazar kaderinde altı yıllık ömür yok. Diplomasız tıp.

Hipokrat Abi’nin yeminini; İsrailoğulları, Seferoğullarına kaptırdı bu sefer!..

Neyse...

Baygın yatan delikanlı çocuğun yanına gelmeyen, denize daha yakın bir yerde bekleyen çocuk uzaktan seyre dalıyor. Saymayı öğrenecek kadar okuyabilseydi, arkadaşlarını sayacak ve bir plan yapacaktı. İlk hayalinde vurgun yedi. Arkadaşlarıda anlam veremedi onun öylece arkada tek başına durmasına.

Kumdan da olsa kalesini bırakmadı.

İleride sayısını bilmediği ama tahminince bir elin parmağını geçmeyecek kadar arkadaşlarını, kumdan kalenin komutanı olarak dimdik izliyordu. Bir ara arkadaşlarından bir tanesi kandan kıpkırmızı olmuş tişörtü, yerde yatan çocuğun üstünden çıkardı ve denize doğru koşmaya başladı. Sonra onu deniz suyuna batırıp çıkardı bir kaç kez. Tişörtü suya sokup çıkartan çocuğu izliyordu. Kırk gün önce ölen annesinin çamaşır yıkamasına benzetmişti. Gözünden bir kaç yaş geldi.

Gözüne kumdan kalenin kumu kaçmıştı...

İzlediği çocuk; tuzlu suyla ıslanmış tişörtü, yerde yatan arkadaşının başında bekleyen arkadaşlarını itekleyerek kendine yer yaptı ve yarasına bastırdı. Tıp fakültesini denize karşı açmış oldular. Üstelik onlar onbir oniki yaşında uygulamalı tıp eğitimi alan çocuklardı.

Kumdan kalenin komutanı hala bir plan yapmaya çalışıyordu. Karşısındaki silahlı adamlara karşı on taş ve on kişi yeteriz diye düşündü.

Niye "on" kişi diye düşündü kendince. Sanırım "on"a kadar sayabildiği için "on" çocuk yeterliydi. Üstelik bir bildiği vardır. Koskocaman "kumdan kalenin komutanı"ydı.

İleride arkadaşlarına baktı ve kendisinden başlayarak saymaya başladı. Parmakları ile sayması gerekiyordu. Annesi öyle alıştırmıştı.

Bir, iki, üç...sekiz, dokuz.

"On" diyemedi. Sağ elinin küçük parmağını bir patlamada kaybetmişti. "On"a kadar saymak bile haram olmuştu hayallerine.

Sonra denizin sesini biraz dinledi ve arkadaşlarını izledi. Tekrar saymak istiyordu. Plan yapmıştı ve inanmıştı. Yerde yatan arkadaşının yanına gitmeye çekinerek, arkadaki bisikleti planına dahil etmenin yöntemini arıyordu. "Kumdan Kalenin Komutanı" bisikleti tank olarak kullanmaya karar verdi.

Planlarını arkadaşlarından uzak bir kenarda yaparken, bir anda çığlıklar ve ağlamalar yükseldi. Artık arkadaşlarının yanına gitme zamanı gelmişti. Yanlarına koşarken bir kaç arkadaşının kumu eşelediğini gördü. Bisikletli yakışıklıyı kaybetmişlerdi.

Soğuk kanlı olarak düşünmek zorunda hissetti kendini.

Artık bir plan daha yapacaktı ki sonra kopan parmağına baktı. Bir de arkadaşının ölü bedenine...

"On" kişi değillerdi. Zaten parmak sayısı da buna müsade etmiyordu. Arkadaşlarına döndü ve planını anlattı. Aslında diğer planlarından farkı yoktu bu planın. Sahilden taşı toplayıp, askerlerin üstüne atacaklardı.

Zaferin inancıyla ellerine aldıkları taşlardan, "on"larca attılar. Ama gün geçtikçe sayıları azaldı, çığlıklar yükseldi. Arada sırada da üstlerinde patlayan mermiler, bombaların markası değişti.

Onların hayalleri ve bakışları değişmedi.

Tek değişen,çocuklar artık yollarına "on"suz devam edeceklerdi.

SENCER GÜLTUNA

(Yaşanmış bir olaydan alıntı DEĞİLDİR)

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gazze şeridi'nde hatalı sollama Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gazze şeridi'nde hatalı sollama yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Gazze Şeridi'nde hatalı sollama yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Aleyna Altın
Aleyna Altın, @aleynaaltin
29.8.2012 11:25:09
10 puan verdi
çürüttünüz Dünya'yı
çizmedeki çamur gibi
ayaklar altında insanlık onuru...kirli bütün renkler
ölüm tarlası sanki
zulüm çok, talan çok, katliam çok
yaşamla tanışmadan kefenle tanışıyor kundaktaki bebekler.
kanla beslenen yarasalar gibisiniz
dayanamayıp karanlığa gömülüyor...
tüm değerleri insanlığın...vahşetinizin koynunda
kiminiz cellat,
kiminiz piyon,
kiminiz şahbaz şaki rolünde...bu kahpe hayat oyununda...

TEBRİKLER.....
türrehat
türrehat, @sirella
29.8.2012 01:28:39
yok, ben o an ki şiddetli duygularımla eksik yazmışım gibi olmuş . :)
ben özür dilerim...
evet dediğiniz gibi tabii ki.
caniler ...
Mehtap ALTAN
Mehtap ALTAN, @mehtapaltan
29.8.2012 01:20:18
Gazze'nin göğüne masum çocukların sancıları sağılırken insanlığın umursamaz gözleri deliyordu utancın yüreğini!

Serçe parmağının en acıyan yerinden akıyordu bir gül sancısının ölüm kokan fermanı...

Kaç çocuk yitti annesinin göğsünde yaşamı büyütmek üzereyken eyyy yaşam!

Kaç çocuk?

Sevgili Sencer gönülden kutluyorum seni...

Çok güzeldi çok...
türrehat
türrehat, @sirella
29.8.2012 01:15:43
" Olsa kaç yazar kaderinde altı yıllık ömür yok. "
burada koptum........

ne zaman öğrenecek bunlar kendi yolunda gitmeyi, adam gibi yaşamayı??
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL