3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1430
Okunma

Geçen ay mı, yıl mı, asır mı? Mevsimler mi donan, ben mi üşüyen? Acıyan ellerim böğrümde, suskun dillerim...
Oysa…
Oysa özleyen bendim Kara Kız’ı bağrına basıp seveni…
Bir deli poyrazdı güneyden esen... Et tırnaktan kopar mı? Kopmadı, koparıldı… Ayırdılar eti tırnağından!
Oysa...
Oysa özlenen kokusuydu; kanayan tenime sinen kokusu…
Yok, artık yok! Olsaydı, bulurdu bir çözüm müşkülpesentliğime; “ Dayan Kara Kız! Sen güçlüsün “ der, gülümserdi karagözleriyle…
Emeğimin teriyle ıslanan, her durakta biraz daha yorulup tükenen ömrüm:
“ Yeter artık! Durayım bir kenarda “ dedikçe; çekti kıyısından hayat, orta yerine beni…
Şimdi uzaklarda asılı kaldım; uçamadım serçe kuş gibi, uçamadım…
Umulmadık taş ile başımı yardım; kaçamadım kendimden, kaçamadım…
Hayra mı yormalı, makaraya mı sarmalı, yoksa gidip Pir’ ime mi sormalı…
Sahi, Pir’ imi özledim! Işıyan yüzüyle Pir’imi…
Nasıl kavruldum, nasıl yandım…
Ve savruldum Beydağlarından… Yoksa sürüldüm mü?
Biter mi hasret, elim yeter mi?
Oysa...
Oysa ruhumu sarandı özlenen, candaki yaramdı…
Bu bir oyun mu hayat?
Yoksa…
Yoksa süresiz mahkumiyet…
Görünmeyen bu el de nesi? Kuşatılmış dört yanım…
Karşımda ışıl ışıl can Alanya Kal’ ası,
Burçlarında ay yıldız, gözüm alır alası.
Hislenir kırık gönlüm toplar tarağı tası,
Torosların ardında neyler canlar balası…
Oysa…
Oysa Canda Canı özledim, canımsın diyeni…
Duygularımı yazdım, dört mevsim duygularımı…
Kahırlarımı, ayazlarımı, rengârenk baharlarımı…
Dalga dalga coşkularımı, sitemlerimi, küslerimi…
En çok da özlemlerimi yazdım, O’ na hasretimi…
Özledim… O’ nu özlemeyi özledim, O’ na hasreti…
Küskünüm Beydağları oy, beyliğine küskünüm!
Şimdi Alanya’ dan bakıp Toroslara, çınlar ünüm…
Temmuz üşür / ten üşür,
-Toroslar’ ın eteğinde-
Can üşür…
Bıraktım ben beni bende
O’nda kaldım, O’ da bende…
Hâsılı…
Refika Doğan / Mayıs 2008 Alanya
hâsılı: sözün kısası, kısacası.